Açık ve samimi bir şekilde ifade etmem gerekirse son yıllarda birçok Oda ve sivil toplum örgütü temsilcilerinin açıklamaları suya sabuna dokunan açıklamalar olarak değil, tam tersi oldukça 'politik' ve gündemi geçiştirici açıklamalar olarak öne çıkıyordu. Ekonomi ve sanayinin içinde bulunduğu duruma rağmen sanki başka bir dünyada ve gerçeklikte yaşanıyormuş gibi yapılan açıklamaların da ne yaşamsal karşılığı ne de toplumsal bir değeri oluyordu. Ülke genelinde iktidara yakın olmak telaşı dolayısıyla Oda ve STÖ temsilcilerini de böyle bir davranış içine itmiş de olabilir. Ancak bu tutum ve davranış yarardan çok zarar getirdi. Ekonomi dibe battıkça sürekli 'Güçlü Türkiye' vurgusu ile algı oyunları ile insanlar oyalandı.
Sanayi üretemez duruma geldikçe 'ihracat rekoru' haberleri pompalandı. Durumun aksi olduğu anlatılmaya çalışıldıkça profesyonellerce ya da uzmanlarca yapılan analizlerle gidişat anlatılmaya çalışıldıkça o kişiler ya muhalif olmakla suçlandı ya da hiç dikkate alınmadı.
Elbette ki bu durumdan ilgili sivil toplum temsilcilerinin ve Oda Başkanlarının da doğrudan sorumluluğu vardı. Kimse kalkıp da anlaşılır bir ifadeyle söyleyeyim; testi kırılmadan çocuğun kulağını çekmeye cesaret edemedi. Gerçeklerin üstünün örtülerek algıların hakim olmasına müsaade ettiler.
Ama son aylarda bazı Oda Başkanları konuşmaya başladı. Salgın süreci ile birlikte talepler, beklentiler, eleştiriler dillendirilmeye başlandı. Önceden kafasını kuma gömenler şimdi sürece ilişkin görüşlerini rahatça dile getiriyor. Konuşmayanlar hala var. Bunu Eskişehir'den çok rahat gözlemleyebilirsiniz. Esnaf kan ağlarken üyesinin talebini hükümetle karşı karşıya gelirim korkusuyla dile getirmeyenler, suya sabuna dokunmadan hükümetin her yaptığını alkışlayanlar, adeta ortadan toz olanlar… elbette var. Ama bunun tam aksine üyelerinin taleplerini toplum önünde dile getirmekten çekinmeyenler de var. Sadece üyesinin hakkını değil süreçte toplumun genelinin zarar görmemesi için konuşanlar da var. Elini taşın altına koyup maske yapanlar, elini taşın altına koyup kapalı esnafı ziyaret edenler, elini taşın altına koyup hükümetin verdiği destek yetersiz, bunlar da olmalı diyenler de var.
İşte o konuşanlar şu an nasıl da fark yaratıyor, nasıl da doğal lider olarak ön plana çıkıyor, farkındasınız değil mi? İşte onların sayesinde şu an bu çark hala dönüyor.
Sanırım bu süreç bize konuşan toplumun çok daha yararlı olduğunu değişime, dönüşüme, ilerlemeye nasıl da müsait olduğunu gösterdi.