Cumhurbaşkanı'mızın açıkladığı kararla 14 Mayıs'ta seçime gidiyoruz.
Öncelikle seçimlerin ülkemize, milletimize hayırlı olmasını dileriz.
Bu seçim öncekilerden çok farklı bir zamanda ve zeminde yapılacak!
Çünkü Anadolu coğrafyasında yaşayan herkes, 6 Şubat yıkıcı deprem felaketi sonrasında yüreğinde kapanmayan yaranın etkisinde.
Öyle hikayeler var ki yakınlarından dinledikçe göz pınarlarımız nemleniyor.
Yazılacak gibi değil!
Geçen gün aynı kurumda görev yaptığımız Kahramanmaraşlı Fatih kardeşime taziyeye gittim.
Acısı çok taze… Birçok yakın akrabasını kaybetti. Ama çaresizliği bir yana o metaneti, sabrı, tevekkülü gördüm üzerinde.
Allah bir daha böyle bir felaketi bu aziz millete yaşatmasın.
Ölenle ölünmüyor. Hayat tüm hızıyla devam ediyor.
Neyse…
Acıyı, kederi içimizde yaşayarak seçime gidiyoruz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçim kararını açıkladığı konuşmasını dinlerken ilgimi çeken şu cümlelerini not ettim 'Cumhur İttifakı olarak hazırladığımız bütün müzikleri yasaklıyoruz. Müziksiz bir kampanya olacak…' Sözleri bunca acıyı yaşayan toplum için önemli bir karardı.
Aynı konuşmanın içinde 'Partimize adaylık başvurusu yapacak herkes önce ilgili birimimizce belirlenecek asgari yardım tutarlarını AFAD'a yardım olarak bağışlayacaklardır.' Cümleleri televizyon karşısında dinlediğimde geriye doğru yaslanıp bir süre düşündüm. İçimden kısık bir sesle 'Evet ama yetmez' dedim.
Neden?
Pandemi zamanında vatandaşa IBAN numarası veren hükümetimizin pandemiden daha ağır bir tabloyla karşı karşıya kaldığımız bugünde aynı şekilde hesap numarası vermesi kadar daha doğal bir şey yok.
Yaralarımızı birlikte sarmak adına yapılanlar doğruydu!
Ancak…
Malum seçim dönemindeyiz. Bugün yarın birkaç siyasi partiye yüklü miktarda seçim yardımı yapılacak hazineden.
Liderlere çağrı yapalım alacakları bu parayı iade etsinler!
Etsinler ki bu para devlet eliyle AFAD kanalıyla depremzedelere çadır ve konteyner yapımı için harcansın!
Çünkü herkes taşın altına elini koyduğu bir zamandayız.
Bu satırları yazarken Sayın Devlet Bahçeli elini çabuk tutarak içimizden geçenleri biliyormuşçasına bağış yapacaklarını duyurdu.
Eeee nede olsa aklın yolu bir!
Deprem olduğundan beri aklımız fikrimiz hep depremzedelerde. Herkes kendi imkanları ölçüsünde yardımlarda bulundu.
Ama yeterli değil.
Eminim sizde öylesiniz. Evimizde yemek yerken lokmalar boğazımıza düğümleniyor. Yetmedi sıcak yatağımıza yatarken yastık diken oluyor başımıza!
Felaket sonrası kardeşlerimizin, yağmurun altında çadırlara suyun girdiği bir zamanda biz nasıl rahat edelim?
Bitmedi…
Yine seçimlerden sonra çöpe giden milyonlarca parti bayrağı, filama, afiş vb. malzemeler...
Her seçim sonunda görürüm. Bizim itfaiye sahasının arkasındaki boş alanda zabıtaların seçim sonrasında topladıkları malzemeler çöp olurlar. O manzarayı her gördüğümde yüreğim sızlar.
Yazık günah! Milli servet.
Başka…
Önümüzde mübarek Onbir ayın sultanı Ramazan ayı var.
Tüm kesimlere bir çağrı daha yapıyoruz.
Ramazan ayı boyunca düzenleyecekleri iftar programlarını iptal etsinler!
Bunun için ayırdıkları bütçelerini kuru erzak alarak deprem bölgelerine 'bir tas çorbaya' muhtaç yöre insanına göndersinler.
Bu dediğimizi Eskişehir'de bir ilçe belediyesi bakınız yapıyor.
İnönü Belediyesi geçen gün almış olduğu kararla iftar programlarını iptal edip deprem bölgesine kuru gıda yardımı yapacak.
Örnek olmasını temenni ediyoruz.
***
Gelelim asıl meseleye.
Ne kadar hazine yardımı alacak partiler?
Şimdi sıkı durun!
3 trilyon 762 milyar 439 milyon 808 bin lira olarak hesaplanan 2023 bütçesindeki gelirlerin 1 milyar 504 milyon 976 bin TL'lik miktarı birkaç partiye yardım olarak dağıtılacak. 2023'ün milletvekili seçim yılı olması nedeniyle, yasa gereği, bu miktar üç katına çıkarılarak, 4 milyar 514 milyon lira olacak.
Madem yaraları birlikte saracağız almasınlar.
İnternet sayesinde bilgiye ulaşmanın çok kolay olduğu çağımızda bu paraların reklam için harcanması kim ne derse desin israftır.
***
Yine bundan önceki seçimlerde görüp duyduğumuz ve çok canımızı sıkan sert, kırıcı, ayrıştırıcı ve yıpratıcı söylemlerden liderlerin uzak durması çağrısında bulunuyoruz. Bunun kimseye bir faydası yok.
Birçok arkadaşım özellikle yazmam noktasında ısrarcı oldular.
'Bari deprem felaketini yaşadığımız bugünlerde bu sefer birbirlerine karşı zehirli dili kullanmasın liderler. Gün birlik beraberlik günü…' diyen arkadaşların talebini söz verdiğim için bu köşeden iletiyorum.
Bu satırları Yunus Emre'nin sevgi ve hoşgörü şehri Eskişehir'den yazıyoruz o halde Yunus'un diliyle 'Birleşirsek var oluruz. Bölüşürsek tok oluruz. Bölünürsek yok oluruz.' Sözleri; liderlerin, vekil adaylarının, hülasa biz seçmenlerin siyasi mottosu olsun!
Aynı gemideyiz beyler!
Karşılıklı hakaretler, sataşmalar artık karın doyurmuyor. Etin, sütün, makarnanın, ev kirasının fiyatını düşürmüyor!
Seçmenler normal yaşam standardında bir gelire sahip olup insanca yaşamak istiyorlar.
Günlük hayatta kullandığımız ve hiçbirisinin boşa söylenmediği öğüt verici şu atasözümüzle yazımızı tamamlayalım…
'Lafla peynir gemisi yürümez' gerçeğini aklımızdan çıkarmayarak…