5 Kasım 1938
İşte son haftaya girilmişti. Hastalık ağırlaşıyordu. Karnında toplanan su, onu boğuyordu.

7 Kasım 1938
Sabah doktoru Nihat Reşat Belger'i çağırttı ve bu suyun derhal alınmasını istedi.

Prof. Dr. Nihad Reşad Belger (Atatürk'ün Doktoru)
'Su çekilmeden önce kalbi takviye edecek tedbirler almak zarureti vardır dedim ve suyu yarın alabileceğimizi söyledim. Rahatsızlığı o kadar ilerlemişti ki, 'Emrediyorum, bunu bugün çekin' dedi.'

Bu Onun son buyruğuydu ve odadaki doktorların hiçbiri bu emre direnemedi.

Hasan Rıza Soyak (Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri)
'Doktorlar hazırlık için çıkınca Atatürk kaşlarını çattı. Hiddetli bir sesle:
' – Niçin tereddüt ediyorlar? Olacak olur' dedi. Sonrada karnını göstererek;
'Bu dayanılmazdır' diye ekledi.

Dr. İhsan A. Özkaya (Atatürk'ün Doktoru)
'Hazırlıklar tamamlandı ve 12.20' de ponksiyona başlandı. Atatürk karnındaki bütün suyun alınmasını istedi. Boşaltıldıkça ne kadar su çıktığını soruyordu. Gerçekte 6 litre su alındığı halde kendine bunun iki katı söylendi. Bu operasyondan sonra Atatürk oldukça rahatladı ve canı enginar yemeği istedi. Fakat bu sebze, o zaman İstanbul da bulunmadığından Hatay'a ısmarlandı. Enginarlar geldiğinde durumu ağırlaşmıştı ve yemesi kısmet olmadı.'

Salih Bozok (Başyaver)
'Kılıç Ali ile birlikte doktorlardan hastalığa ilişkin izahat istedik. Hastalığın süratle ilerlediğini kurtulma şansının yüzde 3 olduğunu söylediler. Karaciğer durdu. Vaziyet vahim ve ümitsizdi. Bu feci akıbeti öğrenmek beni büsbütün sarstı. İçimde en ufak ümit şulesi bile kalmamıştı. Atatürk, ölüyordu...'

ALLAHAISMARLADIK
Atatürk, 8'i gecesi şiddetli bir nöbetten sonra, 'Allahaısmarladık' diye mırıldandı ve yeniden komaya girdi. Bu ikinci ağır komaydı ve bir daha hiç çıkmayacaktı. Artık yanındaki herkes, Onun son saatlerini yaşadığını biliyordu. Ama ağlamak, başucunda çırpınmaktan başka ellerinden hiçbir şey gelmiyordu.

Hasan Rıza Soyak (Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri)
'Bir ara sağındaki tuvalet masasının üzerindeki saate baktı. Herhalde iyi göremediği için bana sordu.
' – Saat kaç?'
' – Yedi efendim diye' cevap verdim.
' – Biraz rahatladınız mı?' diye sordum.
' - Evet' dedi.Arkamdan Neşet Ömer İrdelp yanaşıp dilini çıkarmasını rica etti. Dilini ancak yarısına kadar çıkarabildi. İrdelp,
' – Lütfen biraz daha uzatınız' diye seslendi.
Boşuna...

Artık söylenenleri anlamıyordu. Dilini uzatacağına, tamamen içeri çekti. Başını biraz sağa çevirerek, Dr. İrdelp'e dikkatle baktı ve
' – Aleykümmüsselam' dedi.

Son sözü bu oldu.'
Atatürk'ün Başyaveri Salih Bozok, şuursuzca sarayın merdivenlerinden aşağı koştu. Alt katta boş bulduğu bir odaya dalıp kapıyı kapattı. Az sonra, içeriden tek el silah sesi duyuldu. Sesi duyup odaya koşanlar, içeride onu kanlar içinde buldular. Tabancasından, kalbine sıktığı bir kurşunla devrilmişti.
**

Ruhları şad olsun!

(Can Dündar - Sarı Zeybek Belgeseli)