Bir rüyaya dalarsın. Kızgın bir çölde aç, susuz +60'da sürüne sürüne, yana yakıla yol almaya çalışırken bir mucize olur, kızgın kumlar çekilir, her yer çayır/çimen, dere, pınara dönüşür; kavurucu gökyüzü kendini latif bir havaya bırakır; ceylanlar, huriler birbiriyle yarış edecesine salınarak her tarafa zarafet çiçekleri bırakır ve sen gördüklerinden büyülenip bir pınar başında kana kana suyunu içerken arkanda seni bekleyen kızıl arslanla karşılaşırsın… Şaşkınlık halin İsrafil'in omuzlarına kadar çıkar… Nedir tüm bu olup bitenler anlamaya çalışırsın; sağın solun cennet, dibinde ölüm; sana hırlayan kızıl aslanın şimşek gözleri, ölüm makinesi ağzıyla karşılaşırsın, kızıl aslanın kızıl yelelerinden de ölüm kokusu hücum etmektedir sana… Cenneti buldum derken ölüme yolculuk, titrer bedenin her bir hücresine kadar, yaklaşır sana kızıl öfkeli aslan; başka bir şey olur, bir enerji kaplar seni, diline vurur; dersin ki: 'Yapacak bir şey yok, ne kaçabilirim ne de aç aslanı yenebilirim…' yüreğinden başlayarak tüm bedenine bir teslimiyet rahatlığı gelir, kızıl aslan seni dikkatlice gözlemektedir, cennetin sesi soluğu kesilir, kızıl aslanla gözlerin buluşur, sırtını ağaca verirsin, tüm bedenine hali kabul enerjisi sirayet eder, aslan yaklaşır sana ölümün hücresi ağzını açar, senin yüreğinde korkunun defi senfonisi çalar, aslan sana iyice yaklaşır, gözlerini huzurla kapatırsın, farklı aslan salyalı dilini yanaklarında gezdirir, gözlerinde hakikatin ışığı kızıl yeleli sevgi yumağı başını dizlerine dayar, gözlerini açarsın, hakikat aslanını kendinden emin okşamaya başlarsın, anlamışsındır olanı ve oradan geçen tilkiye seslenirsin: 'Korkunu yendiğinde korku sevgiye evrilir, korkunun olduğu yerde sevgi olmaz, sevginin olduğu yerde de korku yer alamaz, kurnazlığa hiç gerek yok…'
Uyanırsın, günlerin bu hakikate ermenin sarhoşluğu ile geçer; sakiler, badeler eski anlamlarından uzaktır…
Günler birbirini kovalar, bir başka rüyaya yelken açarsın; gece de olsa bir şeyleri bulmanın telaşı içindesindir, derken çok uzaklarda bir yıldız çeker dikkatini, o da ne! Bu değişik yıldız sana doğru gelmektedir, ne yapacağını bilmezsin ve ilgini çeken yıldız ayaklarının altına serilmiştir. Telaşla onu incelemeye başlarsın; evirir çevirirsi saatlerce; bildiği yanları vardır, bilmediği yanları vardır, rüya bu ya; sevdiğin, sevmediğin yanları; mutluluk küresinin içindesindir; bir taraftan da düşünürsün:' Ben bu yıldızı incelerken niçin cezbedeyim, yine neler oluyor, hoşuma gitmeyen yönleri bile olsa bu yıldızın niçin bu kadar bahtiyarım?' Kan ter içinde uğraşırken, yıldızı çözümlerken seni tebessümle seyreden Aydede ile gözlerin karşılaşır, Aydede senden gelecek açıklamayı bekler, yine o enerji gelir, bir soluk alır ve seslenirsin Aydede'ne: 'Aydede, çok uzaklardan gelen, ayaklarımın dibine düşen yıldız aslında benimle her zaman bir olan, benim bildiğim ve bilmediğim yönlerimdir, onu inceledikçe buluyorum kendimi, bir ben varmış bende benden içeri…' Aydede selamlar seni, herkes kendi uğraşına döner…
Huzurla uyanırsın; günlerin bilmediğin yanlarını öğrenmekle, bildiği yanlarını tahlil etmekle geçer… Cezbedesindir…
Bitmez rüyaların. Bu sefer de tehlikeli bir yolda yalnız başına yürürken gökyüzünden bir balta düşer önüne, devasa bir balta, nedense onu kaldırmak istersin, onu kaldırmayı ve hatta onunla yürümeyi başarırsan kendini çok daha iyi hissedeceğini düşünürsün ve zaman kaybetmeden işe koyulursun. Saatlerce uğraşırsın, tüm gücüyle yerküreye saplanmış, şu ana kadar karşılaşmadığın sertlikte ve ağırlıkta olan bu baltayı sonunda omzuna alır, onunla yürümeye başlarsın, bacakların zangır zangır titrer, her an düşebilecek bir halde yol alırsın; tüm zorluğuna rağmen kendinde yeni bir güç oluşur, o enerji yine seni bulur; sen direndikçe, taşıdıkça devasa baltanın da yükü azalır azalır, sonrasında hakikat baltası sırtından iner, seninle yürümeye, konuşmaya, arkadaşlığa başlar, her şey değişmektedir yine; derken karşınıza bir grup harami çıkar, amaçları sizi gasp edip sonra da sizi öldürmektir; baltayla sırt sırta verirsiniz, balta sırtını verdiğin arkataşdır; büyük bir cenk olur; galip olan sen ve arkataşındır; arkataşınla zafer dolu gözleriniz gururla buluştuğunda hakikati anlamışsındır, gökten düşen balta senin yoldaşın, arkadaşın, hakikat yolundaki yarenindir…

Heyecanla uyanırsın, başucundaki yoldaşın/arkadaşın 'Suç ve Ceza'ya kaldığın yerden devam edersin. Raskolnikov'u okurken Sümerli Gılgameş'i de ara ara düşünürsün…

Hakikat yolunda tatlı rüyalar…