Vaiz Merve Çelik'in yazısı...


Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: 'Asla ölmeyecek olan O diri varlığa (Allah'a) dayanıp güven ve O'na hamdederek yüceliğini dile getir. Kullarının günahlarından haberdar olma konusunda O kendi kendine yeterlidir.' (Furkan Suresi 25/58)
Tevekkül, gerekli tedbirleri alıp üzerimize düşeni yaptıktan sonra sonucu Allah'a havale etmek, her konuda Allah'a güvenmek, dayanmak ve teslim olmaktır. Tevekkülün bu tanımı ile iki husus karşımıza çıkmaktadır. İlki her işimizde öncelikle Allah'a güvenmenin gerekliliğidir. Allah'a yönelmek ve O'ndan yardım istemek, karşımıza çıkan sıkıntıların çözümü için ve başarılı olabilmemiz için başlangıç noktasıdır. O'na dayanıp güvenmek bize manevi olarak güç kazandırdığı gibi O'nun yardımına mazhar olmamızı sağlar ve Yüce Rabbimiz umulmayan, beklenmeyen kolaylıklar ihsan eder.
Tevekkül tanımının bize hatırlattığı bir diğer husus tedbiri elden bırakmamanın, üzerimize düşen sorumluluğu hakkıyla yerine getirmenin Allah'a güvenmenin bir parçası olduğu hakikatidir. Yaptığımız her işi kurallarına uygun olarak yapmak, çalışıp sabretmek, Allah'tan başarımız için yardım isteyip O'nun bizi muvaffak kılacağına itimat edip güvenmek tevekkülün özünü oluşturur. Nitekim Enes b. Malik'in anlattığına göre, bir adam, 'Ey Allah'ın Rasulü! Devemi bağlayıp da mı Allah'a tevekkül edeyim, yoksa bağlamadan mı tevekkül edeyim?' diye sorduğunda Rasulullah (s.a.v.) 'Önce onu bağla, sonra tevekkül et!' buyurdu. (Tirmizî, Sıfatü'l-Kıyame, 60). Çalışmayı ve sebebe sarılmayı terk edip 'Allah'ın dediği olur' diyerek kenara çekilme, kendi yapması gereken şeyleri Allah'tan bekleme şeklindeki anlayış, dinimizin tasvip etmediği yanlış bir tevekkül anlayışıdır.
Hz. Ömer (r.a.) çalışıp çabalamadan, kuru bir tevekkül ile istediklerini elde edebileceklerine inanan kimseler ile karşılaştığında gerçek tevekkülün ne olduğunu onlara şöyle açıklamıştır: 'Tevekkül eden, tohumunu yere atıp (sonra) Allah'a tevekkül edendir.' (İbn Recep, Camiu'l-Ulûm, 1, 441). Tarlasından iyi bir ürün almak isteyen kimse önce tarlayı sürmeli, tohumu ekip gübresini atmalı, tarlasını sulamalıdır. Ürüne zarar verecek şeyler için gerekli tedbirleri almalı sonra Allah'a tevekkül edip güvenmeli, sonucu O'ndan beklemelidir.
Sevgili Peygamberimizin hayatında tevekkülün en güzel örneklerini görmekteyiz, bunlardan biri hicret yolculuğundaki tutumudur. Peygamberimiz yüce Allah'tan hicret iznini aldıktan sonra Hz.Ebu Bekir (r.a.) ile birlikte Medine'ye doğru yola çıktı. Ancak müşriklerin kendilerini takip edeceklerini bildiği için onları şaşırtmak amacıyla tam ters istikametteki Sevr Dağı tarafına yönelmişlerdi. Bu mağarada birkaç gün saklandılar. Buna rağmen müşrikler onları aramak için mağaranın kapısına kadar geldiler. Bu durumun yol arkadaşı Hz.Ebu Bekir'i çok endişelendirdiğini gören Peygamberimiz tam bir güven ve tevekkül içinde ' Üçüncüsü Allah olan iki kişiye ne olacağını zannediyorsun?' diyerek onu teselli etmiş ve Allah'ın kendilerini koruyacağına olan güvenini göstermiştir. ( Buharî, Fedailü'l-ashabi'n-nebî, 2). Böylece Peygamberimiz gerçek tevekkülün nasıl olması gerektiğini bizlere öğretmiştir.
Peygamberimizin bizler için örnek olan bu güçlü tevekkül duygusu onun sağlam imanıyla ilişkilidir. Allah'a dayanıp güvenebilmek, O'na tevekkül etmek imanın olgunluğunun bir göstergesidir. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de Yunus Suresi 84.ayette bildirildiği üzere Hz. Musa kavmine 'Ey kavmim! Eğer Allah'a iman ettiyseniz, gerçekten O'na teslim olduysanız, artık yalnız O'na güvenip dayanın.' demiştir. Onun kavmine yaptığı bu ikaz bizlere de tevekkül ve iman arasındaki sıkı bağlantıyı hatırlatmaktadır.
Tevekkül ve tedbir birbirinin alternatifi olan kavramlar değil, birbirini tamamlayan kavramlardır ve ikisi bir arada olduğunda anlamlı ve değerlidir. Çalışıp çabalamadan işlerimizi Allah'a havale etmek de, başarımızı Allah'ın yardımı olmadan sadece kendi çabamıza bağlı görmek de doğru değildir. Güvenip dayanacağımız, gerçek güç sahibi, ölümsüz ve daima diri olan, engin merhamet sahibi, kullarına yardım eden Allah'tır.
Yazımızı Mehmet Akif Ersoy'un tevekkül ile ilgili veciz dizeleri ile noktalayalım:
'Allah'a dayan, sa'ye sarıl, hikmete ram ol,
Yol varsa budur bilmiyorum başka çıkar yol.'

GÜNÜN DUASI
'Allahım! Sana teslim oldum, sana inandım, sana güvendim. Yüzümü, gönlümü sana çevirdim, senin yardımınla düşmanlara karşı mücadele ettim. Kitabın ile hükmettim. Şimdiye kadar yaptığım, bundan sonra yapacağım, gizlediğim, açığa vurduğum ve senin benden daha iyi bildiğin günahlarımı affeyle! Öne geçiren de sen, geride bırakan da sensin. Senden başka ilah yoktur.'
(Buharî, Teheccüd 1, Daavat 10)