Biliyorsunuz geçtiğimiz hafta Dil Bayramıydı. Eskişehir'de bir tek Sanayi Odasının bu konuyla ilgili bir paylaşımını gördüm. Diğerleri paylaştıysa da açıkçası karşıma çıkmadı. Dil Bayramı, birçok açıdan çok çok önemlidir.
Cebinize girecek paradan bile önemlidir.
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, 2019 yılında işyeri tabelaları ile ilan ve reklamlarda yalnızca Türk harflerinin kullanılmasına yönelik yeni bir düzenleme getirmek üzere harekete geçmişti. Haber, ülke kamuoyunda özellikle Arapça harflerin yasaklanacağı yönünde yorumlanarak kamuoyunda beğeniyle karşılanmıştı.

Büyükşehir Belediyesi'nden basına yansıyan açıklamada '…Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin resmi yazı dili Latin harflerinden oluşan Türkçedir… Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Tabela, İlan ve Reklam Yönetmeliği'nde yeni bir düzenleme yaparak, söz konusu materyallerde Türk alfabesindeki harfler dışında başkaca bir dile ait harflerin kullanımını kaldıracaktır'demesinin ne kadar önemli olduğunu bugün çok daha iyi anlıyoruz.
İnternete yansıyan haberlerden anlıyoruz ki İstanbul, Ankara, İzmir gibi metropol denilen büyükşehirlerde çok büyük markaların mağazaları bile artık Türkçe tabela kullanmaktan vazgeçmiş. Özellikle mülteci ve sığınmacı olarak gelenlerin açtığı işletmelerde hiç Türkçe ifade kullanılmıyormuş. Bu duruma çok büyük tepki olması da çok doğal.

Araplar geliyor diye, Türkler geliyor diye siz hiç tabelalarını Arapçalaştıran, Türkçeleştiren yabancı bir devlet gördünüz mü?
Göremezsiniz, çünkü dil, bir insanın sosyal ve kültürel yaşamının devamı için gerekli olan en temel enstrümandır.Dil, İnsan davranışlarını biçimlendiren ve onu etkileme gücüne sahip olan bir özelliktedir. Kelimelerin ifade ettiği anlamlar bütünüdür. İnsanların tüm davranışları dil tarafından oluşturulur. Düşünme şekli, anlaması, bilmesi, algılaması, farkındalığı, dikkati dil tarafından şekillenir, dil tarafından biçimlenir.

Bu yönüyle dil anlamın kaynağıdır; işaretlerin ve sözcüklerin anlam verme biçiminin özüdür. Dil ile oluşturulan anlamlar zihinsel yapılanmalar tarafından üretilir ve dışa vurulur. Yani, soyut bir kavramın arkasında kalan bir ifade somut bir kavram ile açıklanmaya çalışılır.
Kısacası dil ile düşünülür, dil ile hareket edilir, dil ile yaşanılır ve dil ile kimlik oluşturulur. Yani dil kimliktir, karakterdir. Türk toplumunun değerlerinin yaşaması, gelecek nesillere doğru ve sağlıklı aktarılması, birey ve toplumun kültürel ve sosyal devamlılığı ve güvenliği için dilin korunması, dilin yaşatılması çok önemlidir.

Bunun dışında konunun bir de toplumsal ve devletler arası işleyişi vardır. Ülkemizde yaşayan ya da yaşamak zorunda kalan mülteci, sığınmacı, göçmen adı ne olursa olsun bireylerin yaşadığı toplumun genel kabul görmüş kurallara saygı duyması, o kurallar içinde hareket etmesi ve o kurallara uyum sağlaması beklenir. Bu kendi değerlerinin asimile edilmesi anlamında asla değildir. Bu uyum içinde birlikte yaşamanın ilk kuralıdır.

Dünyanın tüm ülkelerinde ve toplumlarında da böyledir.
Dil bir toplumun birlikte yaşaması için en temel enstrümandır. Bu enstrümana sahip çıkmak ve buna saygı duyulması en temel beklentidir. Türk dilini bilmeyen ve Türk dilini konuşup anlayamayan bireylerin ana dillerine saygı duymak ve onların yok olmaması için çaba göstermek ile onları toplum içinde genel toplumsal ilişki ağında kendi dillerinde iletişim kurmalarını sağlamaya izin vermek bambaşkadır. İkinci durumda sadece mevcut toplumsal ilişki bozulmakla kalmaz, toplumun tüm düşünce ve kimlik yapısı zedelenir.

Kısacası, Eskişehir Büyükşehir Belediyesinin aldığı bu karar sadece Türkçeyi korumak değil aynı zamanda toplumun değerlerini ve bireylerin davranış biçim ve şekillerinin 'başka toplumlarca değiştirilmemesi' açısından çok değerli ve önemli bir adımdı.
Yani konuya sadece Arap ve Arapça karşıtlığı olarak değil Türk dili ve dil bütünlüğü çerçevesinde yaklaşılması çok daha doğru olacaktır.
Bu uygulamanın tüm ülke geneline yayılması en milli zorunluluktur.