Hüseyin Turhan


Bir önceki yazımızda 'Kaybolan Değerlerimiz' başlıklı köşemizde özetle sosyal ve toplumsal fay hattımızın büyük hasar gördüğünü sosyal dokumuzun her geçen gün çatladığını söylemiştik.

Gün geçmiyor ki bir cinayet haberi ile uyanmayalım.

Yazımızda Eskişehir'de ayrıldığı eşi tarafından saldırıya uğrayarak yaşamını yitiren Ayşe Tuğba Aslan'dan bahsetmiştim.

Hepimizi derinden sarsan hadise üzerinden geniş tartışmalar yapılıyor.

Bildiğimiz kadarıyla Adalet Bakanlığı ve HSK olaya el atarak sorumlular hakkında soruşturma/araştırma başlatmış durumda.

Bu aşamada neticeyi beklemekten başka çare yok.

Kamuoyu önünde de tartışılmaya devam eden bu olayla alakalı birkaç gün önce Eskişehir Uzlaştırmacılar Derneği de açıklama yaparak uzlaştırma müessesesinin önemi üzerinde durdu.

Sosyal medya ve gazetelerde tartışma öyle bir boyuta ulaştı ki 'Uzlaştırma Skandalı' başlığı ile gazetelerin manşetlerine çıktı.

Baştan belirtmeliyim ki bizleri dünyaya getiren,altımıza döşek üstümüze yorgan olan,ne sebeple olursa olsun kadınlarımıza yönelik sözlü/fiili her türlü şiddetin karşısındayız.

Yazılarımızı takip eden okuyucularımız bu husustaki hassasiyetimizi bilirler.

Sayın vekilimizin bu üzücü hadise üzerinde basından takip ettiğimiz kadarıyla gazetecilik kimliğini de kullanarak konuyu sahiplenmiş meclise kadar taşımıştır. Yapılması gereken de buydu.

Sayın vekilimizin kadına yönelik şiddetin uzlaştırma kapsamı dışında kalması için kanun teklifi vereceğini söylemesi üzerine bu satırların sahibi bir 'uzlaştırmacı' olarak ifade etmeliyim ki 'uzlaşma' kavramı konusunda bilgi ihtiyacı doğmuştur.

Yoksa bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunur ki bu, hiç birimize fayda değil zarar verir.

En kısa tarifiyle 'Uzlaştırma' tanımı; 'Uzlaştırma kapsamına giren bir suç nedeniyle başlatılan soruşturma veya kovuşturma sırasında; şüpheli veya sanık ile mağdur, suçtan zarar gören veya kanuni temsilcinin, Cumhuriyet savcısı tarafından görevlendirilen tarafsız bir uzlaştırmacı marifetiyle anlaştırılmaları suretiyle, uyuşmazlığın giderilmesi sürecidir.'

Yapılan görüşme ve müzakereler, tarafsız ve bağımsız uzlaştırmacıtarafından ayrı ayrı olarak, hiçbir şekilde taraflara yönlendirme, zorlama yapılmadan kendi özgür iradeleri ile karar vermektedirler.

Uzlaştırma süreci tarafların kabulüyle başlar, taraflardan biri kabul etmezse süreç işlemez. Dosya uzlaştırmacı tarafından savcılığa iade edilir.

Bu tanımı önümüze koyarak 44 gün yaşam mücadelesi verip hayatını kaybeden kadın hakkında 10 defa uzlaştırma yapıldığı kamuoyuna eksik ve yanlış anlamalara yol açacak şekilde aktarılmıştır.

Şöyle ki; taraflar aynı olayla ilgili olarak 10 defa uzlaştırma için bir araya gelmemiştir. Ayrı ayrı eylem ve suçlarla ilgili olarak uzlaştırmaya konu olmuştur. Yani her bir uzlaştırma kanun ve yönetmelik hükümleri çerçevesinde birbirinden bağımsız olarak yapılmıştır.İlk uzlaşma sağlanamayınca dosya savcılığa verilmiş süreç sonunda ceza davası açılmıştır.

İlk suçu nedeniyle sanık cezalandırılmıştır. Burada tartışılması gereken kadına karşı şiddet içeren suçlarda verilecek ceza miktarının artırılması cezanın ifasında erteleme,paraya çevrilme hükümlerinin uygulanmaması olabilir. Bunu yapacak olanda yasama organıdır. Bu şekilde ceza hukukun genel ve özel önleme özelliği gereği hem sanık suç işlemekten vazgeçebilecektir.

Bu suçu işleme eğiliminde olan kişilerde adam karısını dövdü bir şey olmadı diyeceği yerde karısını döven adam bir tokat için 2 aydır hapiste olduğunu duyulması halk nazarında suçun işlenme oranınıda azaltacaktır.

Yine yapılacak yasa değişikliği ile şiddet eyleminden ceza alan sanığın eylemlerine devam etmesi halinde devam eden fiillerinden tutuklama tedbirinin uygulanırlığını sağlanması suçu azaltacak diğer bir faktördür

Ancak ceza artırma tutuklamakta tek başına bir çözüm olmayacaktır. Sabahtan akşama TV.şiddetin körüklendiği , birini döven kişinin yüceltildiği zengin yakışıklı idollerin yerine maneviyat ehli cennet analarının ayağı altındadır her bir kadın annedir,kardeştir her kadın özeldir değerlidir yaklaşımda bir bakış açısı ve eğitimde gereklidir.


Dolayısıyla uzlaştırmaların gördüğümüz kadarıyla olumlu olmadığı bu hadisede ceza davası açılmış ve sanık mahkûm olmuştur. Sanığı eylemlerinden vazgeçmemesine neden olan burada 'uzlaştırma süreci' değildir.

Mahkeme yargıcının uyguladığı kanun maddesinin eyleme öngörülen cezanın azlığıdır. Buraya dikkatinizi çekmek isterim.

Hakimistese deyürürlükte olan kanun çerçevesinde fazla bir ceza veremez. Çünkü kanun, verilecek cezanın asgari ve üst sınırını belirlemiştir.

Burada milletvekilimizin yasama organının bir parçası olarak kadına şiddete yönelik cezaların artırılması, ertelenmemesi paraya çevrilmemesine ilişkin yasa değişikliği vermesi bizlerinde beklentisidir.

Yoksa bu suçlar uzlaşmaya girmez ama dava direk açılır. Cezayı az alır gelir yine eylemini yapar.