Bilim kurgu ve fantastik yapımların neredeyse hepsini ilgi çekici ve ulaşılamaz bulurum. İzlemekten en keyif aldığım yapımların başında gelir Marvel, DC, Sony. X-MEN çizgiromanları ve filmleri, karekter bolluğundandır ki, daha çok ilgimi çekmiştir. Bir okul var, okul dahil olmak üzere herkesin süper gücü var. Bu tür filmleri sevenler için 'bulunmaz bir nimet' desek az söylemiş oluruz. Bu hafta X-MEN'in son filmi olarak X-Men: Dark Phoenix'i ele alıyoruz.
*
Film, sahip olduğu potansiyelin hakkını vereceği izlenimini yaratarak, merkezine aldığı karakterin çocukluğundan gelen ve tüm hayatını doğrudan etkileyecek travmasına seyirciyi ortak ederek başlıyor. Küçük Jean'in gücünü kontrol edememesiyle tetiklediği bu hazin olayın ardından James McAvoy'un canlandırdığı Profesör Xavier'ın Jean'i kurduğu okul bünyesine katılmaya ikna edişini kısaca izliyoruz.Yaşanan teknik aksaklık sonucu uzayda mahsur kalma riskiyle karşı karşıya gelen astronotların yardımına X-Men ekibi koşuyor; . Filmin açılışındaki kazanın ardından, Jean Grey'in X-Men'e dahil oluş süreci nasıl oldu bittiye geliyorsa, olay örgüsünün tamamı karakterlerin ağzından dökülen cümleler ile devam ediyor.
*
Dark Phoenix, haklı olarak çokça eleştirilen iki Wolverine filmi de dahil olmak üzere açık olarak X-Men serisinin en başarısız filmi. Bir çok eleştirmenden ve bir çok izleyenden kötü not aldı. Filmi 'zamanım güzel geçsin' diye izlersek güzel tadında çerezlik bir film olarak karşımıza çıkıyor. Filmi 'en ince ayrıntısına kadar' detaylıca izlersekte eh, biraz vasat kaldığını söyleyebiliriz. Zaman öldürmek ve görsel efektlerin keyfine varmak için, tüm fantastik filmler gibi güzel.