Tepebaşı Müftülüğü Uzman Vaizi H.İbrahim İNAK'ın yazısı...                                                                                   


İslam tasavvufunda bilgi; Allah'ı bilmek, Allah'ın dînini bilmek, hem Allah'ı hem de Allah'ın dînini bilmek şeklinde tasnif edilirken peygamberlerden sonra sahabe ve onların izinden giden Ahmet Yesevi, Mevlana Celaleddin Rûmî, Yûnus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli ve Hacı Bayram-ı Veli gibi şahsiyetler hem Allah'ı hem de Allah'ın dînini bilenler sınıfında yer alarak bu özellikleri ile bütün insanlık nezdinde büyük itibar sahibi olmuşlardır.
Allah'ı bilmeleri gönül dünyaları ile onun varlığına, birliğine ve sıfatlarına aşina olmaları; Allah'ın dînini bilmeleri ise başta Kur'an-ı Kerîm ve hadîs-i şerifler olmak üzere çalışarak öğrenilen ilimleri zihin dünyaları ile vakıf olmalarıdır. Onlar 'İman edenler ise en çok Allah'ı severler' (Bakara, 165) ayeti mucibince Allah'ı aşk mertebesinde severek Allah aşkında manen yok olmuşlardır. Zaten tevhid inancının zirvesi de budur. Yûnus Emre de bu duygularını hem yaşadığı sade hayatında hem de eserlerinde gösterir.
'Bir garip ölmüş diyeler
Üç günden sonra duyalar
Soğuk su ile yuyalar
Şöyle garip bencileyin' ifadeleri benliğinden ne kadar sıyrıldığını izhar ederken;
'Aşkın aldı benden beni, bana seni gerek seni
Ben yanarım dün ü günü, bana seni gerek seni
Ne varlığa sevinirim, ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum, bana seni gerek seni'

'Dağlar ile, taşlar ile çağırayım Mevlam seni
Seherlerde kuşlar ile çağırayım Mevlam seni
Sular dibinde mahi ile sahralarda ahu ile
Abdal olup 'Ya Hu' ile çağırayım Mevlam seni' ifadeleri onun Allah sevgisinin ne kadar derinlikli olduğunu göstermeye yeterlidir.
''Biz gerçekten insanı en güzel biçimde yarattık, (Tin, 95/4) Allah size şekil verdi ve şeklinizi en güzel yaptı, (Teğabün, 64/3) O Allah yarattığı her şeyi güzel yapandır, (Sad, 32/7) Sonra insanı şekillendirip ona ruhundan üfledi. Sizin için işitme, görme ve idrak organları yarattı (Secde, 32/9) ve Biz insana iki göz, bir dil, iki dudak vermedik mi?'' (Beled, 90/8-9) anlamındaki ayetler Allah'ın insanları en güzel ve en mükemmel biçimde yarattığını ifade etmektedir. Tabii ki Allah'a aşık olanın Allah'ın en güzel şekilde yarattığı insanı sevmemesi düşünülemez. Ancak Yûnus Emre'nin insan sevgisi kesinlikle insanı ilahlaştıracak seviyede olmayıp yaratıcının hatırı sebebiyle olan sevgidir. İnsana duyduğu sevgi sebebiyledir ki insanın sadece Allah'a kulluk yaparak ebedi mutluluğu kazanmasını arzu eder. O, insan sevgisini de şiirlerinde şu veciz ifadelerle yansıtmıştır.
'Ben gelmedim dava için
Benim işim sevgi için
Dostun evi gönüllerdir
Gönüller yapmaya geldim'
'Bir gez gönül yıktın ise kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi, elin yüzün yumaz değil
Bir gönül yaptın ise er eteğin tuttun ise
Bir gez hayr ettin ise birine bin az değil'
Sonuç olarak Yûnus Emre İslam geleneğindeki birçok irfan sahibi şahsiyet gibi Allah ve insan sevgisini ön plana çıkartarak insanlara sahte sevgilerden gerçek sevgiye çağırmıştır. Çünkü insanların birçoğu Allah'a ve onun birçok varlıktan üstün kılarak yarattığı insana değer vermekten çok eşyaya, mala, makama ve mevkiye değer vermektedir. İnsanların çoğu zaman maddi çıkarlar için birbiriyle küstüğü, savaştığı ve birbirine zulmedip dünyayı yaşanmaz hale getirdiği günümüz dünyasında da Yûnus Emre'nin bu mesajlarına kulak verip Allah ve insan sevgisini herşeyin üzerinde tutmak hayatı barış ve huzurla dolduracaktır. Şu mısralar da onun barış mesajlarındandır.
'Döğene elsiz gerek
Söğene dilsiz gerek
Derviş gönülsüz gerek
Sen derviş olamazsın.'

Günün Duası
'Ey Rabbimiz! Bize dünyada iyilik, güzellik ve nimet ver; ahirette de iyilik, güzellik ve nimet ver ve bizi ateş azabından koru!' (Bakara, 2/201)