Kimsenin Denemediği Yepyeni Ekonomi Modeli

Ekonomideki büyük çöküş dolu dizgin devam ediyor. İnsanlar artık tüm bunların neden ve nasıl olduğuna anlam verememek ve kızmaktan bir adım öteye geçerek korkmaya, paniklemeye başladı. Kimse yarın ne olacak bilmiyor, ekonomiye ve dolayısıyla ülkeye büyük bir belirsizlik havası hakim. Erzak stoklayanlar, benzin stoklayanlar, zaten artmaktayken daha da ivmelenen fiyatlar, yeni zamlar... Liste uzar gider. Geçtiğimiz hafta Sayın Cumhurbaşkanı ve kendisinin ekonomi kurmayları çeşitli mecralarda bu kimsenin anlam veremediği ekonomi modeline bir açıklık getirmeye çalıştılar. Türk Lirası'na neden darbe üstüne darbe vurduklarını anlatmaya çalıştılar. Sonun da biz de bu dahiyane ekonomi modelini ve amacının ne olduğunu öğrenme fırsatına eriştik. Bu model çalışır mı çalışmaz mı bunu incelemeye geçmeden önce dünyada kimsenin aklına gelmeyen, kimsenin denemediği bu şahane modeli anlatalım.

Sayın Cumhurbaşkanı ve ekonomi kurmaylarının kafalarından geçen yeni ekonomi modelini üç maddeyle şu şekilde özetleyebiliriz.

1-) Faiz sebep enflasyon sonuçtur. Faiz bütün kötülüklerin anasıdır. Faizler yüksek olduğu için enflasyon artıyor ve fakirleşiyoruz. O zaman ne yapmalıyız? Faizleri düşürmeliyiz. Eğer biz bir talimatla faizleri düşürüverirsek, enflasyon da düşüverir. İşte bu kadar basit.

2-) Faizleri düşürünce bütün iş dünyası işlerini büyütmek ve yeni iş yerleri açmak için bol bol kredi çekerek üretimi ve istihdamı arttıracaklar. Böylece hem daha çok mal ve hizmet üretilecek, hem de işsizlik azalacak ve zenginliğimize zenginlik katacağız. Aynı zamanda tüketici de kolayca kredi çekecek ve tüketim ekonomisi de canlandıkça canlanacak. İşte ekonomi böyle yönetilir.

3-) Faizleri indirince her şey düzelecek ama TL aşırı şekilde değer kaybedecek. Moralleri bozmayın. Aslında bu çok iyi bir şey. Paramız değer kaybettikçe sanayicimiz daha çok ihracat (dışarı satış) yapacak ve ülkeye daha çok döviz girecek. Aynı zamanda TL çok değersiz olduğu için işçilik maliyetleri düşecek. Bu da daha çok uluslararası firmanın gelip yatırım yapmasına sebep olacak. Yani üretim daha da artacak. Ne harika bir fikir ama!

Ekonomi hakkında herhangi bir bilgisi olmayan, finansal okur-yazarlık yapmamış, ekonomiye amatörce ilgi duyup hiç araştırmamış kişilerin kulağına hoş gelecek bir model bu. Kısacası ancak ekonomiden anlamayanların ''iyi fikir'' diyeceği bir model. Ekonomiden biraz olsun anlayanlar ise bu modelin baştan aşağıya yanlış olduğunu rahatlıkla söyleyebilir. Şimdi bu model neden işe yaramaz, hatta neden bizi batırır, kısaca anlatmaya çalışacağım.


Bu Model Neden İşe Yaramaz?

''Bu güne kadar hangi söyledikleri doğru çıktı? Ekonominin başında bu işi bilen mi var? Bunların yapacağı ekonomi politikasından ne hayır gelir ki?'' demeyelim lütfen. Sanki mantıklı bir argümanmış gibi üzerinde tek tek düşünüp sebep sonuç ilişkileriyle, madde madde açıklayalım.

1-) Faiz sebep enflasyon sonuç mudur?

Bu teorinin ne kadar yanlış olduğunu daha önce çok yazdım. Ama yine yazayım. Faiz sebep değildir, sonuçtur. Enflasyon artarsa, faiz de artar. Riskler artarsa faiz de artar. Sermaye azalırsa faiz azalır. Faiz bu üç etkene göre konumlanmalıdır. Bu üç etkene bakmadan faiz indirerek ekonomiyi düzeltmek mümkün olsaydı dünyada fakir ülke kalmazdı. O kadar basit değil. Aynı zamanda enflasyonun altında faiz uygulamak demek eksi reel faiz demektir. Eksi reel faiz ise finans sistemini çökertir. (Bknz: 1994 ve 2001 krizleri)

2-) Faizler düştükçe daha çok yatırım yapılır mı?

Yatırım yapmanın birinci kriteri ucuz kredi bulmak değildir. Bir yatırımcının, yatırım yapmadan önce bakacağı ilk şeyler kar fırsatları ve risk durumudur. Para biriminin sürekli olarak değer kaybettiği, enflasyonun uçarak yükseldiği bir yerde bu gün 100 liraya sattığınız malı gelecek 120 liraya bir sonraki ay 150 liraya satmaya çalışacaksınız? Peki bu zamlarla satabilecek misiniz? Garantisi yok! Bir yandan da üretim maliyetleriniz sürekli artacak, hatta piyasadaki oynaklıktan dolayı stokçuluk başlayacak, paranız olsa bile mal bulup üretim de yapamayacaksınız. Bu riski böyle bir piyasada göze alabilir misinizi? Hazır risk demişken; ülkede sizin haklarınızı, malınızı, paranızı koruyacak, iyi işleyen bir adalet sistemi var mı? Yok! O zaman nasıl güvenip de yatırım yapacaksınız? Yani sadece faizi düşürmekle yatırımları arttıramazsınız. O kadar basit değil. İşin bir de tüketici boyutu var. İnsanlar kredi çekip tüketim yaparak ekonomiyi canlandırır gibi bir görüş var ama insanlar kredi çekip döviz, altın veya kripto varlık alımı yapıyor. Bu da TL'nin değer kaybına sebep olduğu gibi tüketim ekonomisine de bir katkısı olmuyor.

3-) TL değer kaybettikçe ihracat artar mı? Ucuz işçilik yaparak Çin gibi büyüyebilir miyiz?

Dolar kurunun yüksek olması ihracat açısından cazip olabilir. Ancak 2. maddede söylediğim gibi; yatırım ve üretim artmadan ihracat artabilir mi? Artamaz. Ancak şöyle olursa mümkün olur. Üretilen emtialar yurtiçinde değil büyük oranda dışarıya satılacak. O zamanda iç piyasa aç kalacaktır. Yani ihracatın işe yarar oranda artması ve ülkeyi zenginleitirmesi için önce üretim artmalı, yatırım gelmelidir. Bir de dolar kuru ne kadar atmış, ihracat ne kadar artmış ona bir bakalım:

2014 Dolar Kuru: 2,19 2014 İhracat: 157.6 milyar dolar
2020 Dolar Kuru: 7.01 2020 İhracat: 169.5 milyar dolar
Artış Oranı: %220 Artış Oranı: %7

Gördüğünüz gibi 2014 yılından bu yana dolar kuru %220 artmış. Peki ihracattaki artış? Sadece %7.... Demek ki dolar kuru arttıkça ihracat da aynı şekilde artmıyormuş. Hatta yanından bile geçemiyormuş.

Bir de şu mesele var. Tıpkı Çin'de olduğu gibi ucuz işçilik bizim de ekonomimizi büyütecekmiş. Çin'de asgari ücret 360 dolar. Türkiye'de asgari ücret 215 dolar. Zaten Çinlilerden bile ucuza, neredeyse bedavaya çalışıyoruz. Çin'in ekonomik yükselişinde onlarca etmen var. Sadece ucuz işçilikle açıklanacak bir şey değil Çin'in ekonomik yükselişi.

Bu yeni ekonomik modelin ne olduğunu ve neden işe yaramayacağını bildiğim kadarı ile anlatmaya çalıştım. Maalesef bizim için çok acı bir tecrübe olacak bu ekonomi modeli. Dünyada para ve malın en bol olduğu dönemde varlık içinde yokluk yaşayacağız. Umarım bu acı tecrübeden dersler çıkarırız ve bir daha asla unutmayız.

Haftanın Sözü: Ben gerçeğin peşindeyim, kimin söylediği önemli değil.
Ben adaletin peşindeyim, kim için veya kime karşı olduğu önemli değil. (Malcolm X)
Kitap Tavsiyesi: Dünya Ekonomisi (Mahfi Eğilmez)