Zaman, Allah'u Teala'nın bizleri var edip yaşattığı sürenin genel adıdır. Zamanın içinde var olmaya hayat, hayat içinde her birimize taksim edilen süreye de ömür diyoruz.
Zaman Rabbimizin bize büyük bir lütfu, ikramı ve aynı zamanda da emanetidir. Bize verilen her türlü nimeti emanet şuuruyla kullanmamız gerektiği gibi, zaman nimetini de aynı şuurla kullanmamız gerekir. Çünkü zamanı kullanış tarzımız, ahiretteki konumumuzu belirlemektedir. Zamanın önemi ile ilgili meşhur bir hikaye anlatılır. Sıcak bir yaz günü Bağdat çarşısında bir adam dağlardan getirdiği buzları satmaya çalışır. Öğle sıcağında buzlar erimeye başlar. Geçimini bu yolla temin eden kişi, 'Sermayesi eriyip giden bu adama acıyın, merhamet edin, bu fakirden buz alan yok mu?' diye bağırmaya başlar. O sırada öğrencileriyle oradan geçmekte olan büyük bir alim, adamın sözlerini duyunca olduğu yere çöker, başını ellerinin arasına alarak düşünmeye başlar. Öğrencilerinin telaşla ne olduğunu sormaları üzerine şöyle cevap verir; ' Buzlarını satmaya çalışan adamın sözlerine dikkat edin. Eriyen sadece buzlar değil, zaman eriyor ve buzlar tükeniyor. Yaz sıcağının buzları erittiği gibi zaman da hayatımızı tüketiyor.' Hikaye zamanı en verimli şekilde değerlendirebilmemiz için öncelikle onu idrak edebilmemiz gerektiğine vurgu yapmaktadır.
Zaman ve mekanla sınırlı olan insan, maalesef zamanın kıymetini bilme noktasında şuursuz davranmaktadır. Peygamber Efendimiz (S.A.V.) şu hadisi ile insanın bu zayıf noktasına dikkat çekmektedir. 'İki nimet vardır, insanların çoğu bunda aldanmıştır. Sıhhat ve boş vakit.' (Buhari- Rikak)
Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de zaman kavramının önemini vurgulamak ve zihinlerde canlı tutmak maksadıyla geceye, gündüze, şafağa, kuşluk vaktine yemin etmektedir. Gündüze, şafak vaktine yemin eden ayetlerde Allah'u Teala bizleri günün en önemli ve verimli zaman dilimini nasıl geçirdiğimiz konusunda zaman muhasebesi yapmaya davet ederken, geceye yemin eden ayetlerde ise istirahat, ibadet ve tefekkür vakti olan geceleri nasıl değerlendirdiğimizi ve böylece amel defterimize bir günlük neler yazdırdığımızı muhasebeye davet etmektedir aslında.
Yine Asr Suresinde Allah'u Teala genel anlamda zamana yemin ederek, insanın kurtuluşa ermesinin de, hüsrana uğramasının da zamanı nasıl kullandığıyla orantılı olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca zamanı güzel ve verimli değerlendirmenin de dört temel unsurunu açıklayarak bizlere bu konuda yol haritası da çizmiştir. Bu dört unsur iman, salih amel, hakkı ve sabrı tavsiye etmektir. (Asr 1-2) Bunları hayatının merkezine alan insan kurtuluşa erecektir.
Peygamber Efendimiz (S.A.V.) bir hadisinde şöyle buyurmuştur. ' Kıyamet günü, dört şeyden sual edilmedikçe kulun ayakları (Rabbinin huzurundan) ayrılamaz. Ömrünü nerede harcadığından, ne amelde bulunduğundan, malını nerede kazandığından ve nereye harcadığından, vücudunu nerede çürüttüğünden.' (Tirmizi, Kıyamet 1-2419) Bu hadisi şerifte ise peygamberimiz bizlere Allah'ın verdiği tüm nimetlerden kulun hesaba çekileceğini ifade etmektedir. Ömrümüzü ilahi rızaya uygun dizayn edebilmek için Hz. Ömer'in tavsiyesinde olduğu gibi hesaba çekilmeden önce kendimizi hesaba çekmeliyiz. Yani nefsimizi, zamanımızı sürekli kontrolümüz altında tutmamız ve bu muhasebeyi de bir yaşam disiplini haline getirmemiz gerekir. Efendimiz böyle bir muhasebe işlemini hayatının her döneminde gerçekleştirebilen kişileri şu hadis-i şerifinde 'akıllı/zeki/ ileri görüşlü' olarak ifade etmiştir. 'Akıllı, zeki kişi nefsine hakim olan ve ölümden sonrası için çalışandır.' (Tirmizi, Sıfat-ül Kıyame,25)
Sonuç olarak zaman bize Rabbimizin uhrevi nimetlere ulaşabilmek için kullanılmak üzere tasarrufumuza vermiş olduğu bir nimet ve emanettir. Günlük, haftalık, aylık ve yıllık muhasebeler yaparak günlerimizi çalışmak, istirahat ve ibadet bölümlerine ayırarak zaman nimetini en güzel şekilde değerlendirmeliyiz.

Sezen KONUK
Din Hizmetleri Uzmanı

Günün Duası:
'Allah'ım! Bedenime sağlık ver, gözüme sağlık ver, sağlığı benim varisim kıl (son nefesime kadar beni sağlıklı eyle). Halîm ve Kerîm olan Allah'tan başka ilah yoktur. Ulu arşın sahibi Allah'ı noksan sıfatlardan tenzih ederim. Her türlü övgü alemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.' (Tirmizî, 'Deavat', 66)