Millet kavramı yüzyıllardır milletlerin gündeminde. Uygarlığın temel kavramlarından biri olan millet ülke siyasi gündemimizde de her zaman yerini koruyor. Türk Milleti ifadesini kullanmadan 'Benim milletim', diyenler; sürekli 'Yüce Türk milletine' vurgu yapanlar; Türk milleti yerine 'Türkiyeli' kavramını kullanan siyasiler birbirlerini suçlamakla meşgul.
Biz bunları bir tarafa alıp Millet kavramının evrensel niteliği, önemi ve özellikleri üzerinde dururken; millet-dil bağı ilişkisini irdeleyeceğiz.
Dil, kültür, tarih, ülkü, coğrafya sosyal vicdan birliğinden oluşan millet, Batı kökenli bir kavramdır. Özellikle Fransız İhtilali'ni müteakip mutlak rejimleri dışlayan millet kavramı yönetimin de millette toplanmasını esas alması açısından evrensel bir niteliğe sahiptir.
Dil ise millet olmanın en önemli unsurlarından biri, olmazsa olmazıdır. Dil, millet olmayı sağlayan diğer unsurları birleştiren harçtır. Milletler ortak hedefe dil ile ulaşır, milli şuurlarını ve milli vicdanlarını dil ile oluşturur, tarih ve kültür ile bağlarını da dil ile kurar, sosyal yaşamlarını, üretim biçimlerini ve dillerini dil ile tesis ede . Dilleri güçlü milletler tarih boyunca ayakta kalmayı, devlet olmayı başarmış milletlerdir. Mensubu olduğumuz ve olmaktan gurur duyduğumuz Türk milleti de uygarlık tarihinde her zaman yer almayı başarmış ender milletlerden biridir.
Maddi ve manevi değerler bütünü olan kültür milletleri diğerlerinden ayıran; artı ve eksi yönleri ile belirleyen unsurdur. Gelenek ve görenekler, üretim tarzı ve ilişkileri, yazılı ve sözlü edebiyat, kültür kavramının içinde yer alır. Dil de bu kültürü yaşatan, unsurlar arasında koordinasyonu sağlayan, nesiller arasındaki bağı kuran, birleştirici unsurdur. Yurttaş dili sayesinde kültürel değerlerini, gelenek ve göreneklerini, sosyal vicdanın dinamiklerini, tarihini, kültürel mirasını öğrenir. Bunun için dile büyük önem verilmeli; özellikle genç kuşaklar dillerinin zenginlikleri ile buluşturulmalı, bu kuşakların dillerini iyi kullanmaları sağlanmalıdır. Türk Dil Kurumu da bunun için kurulmuştur. Türkçenin yazılı ve sözlü kaynakları üzerine bilimsel araştırmalar yapan bu hayati kurum, güzel dilimizin sanat, edebiyat ve öğretim dili olarak gelişmesini ve her alanda kullanılmasını sağlamak için çalışmaktadır. Kurumun amacı; Türk dilinin zenginliklerini çıkarıp, uygarlık dilleri arasında hak ettiği mevkiye ulaşmasını, Türk dünyasında ortak anlaşma dili olarak kullanılmasını, sağlamaktır.
Türk Dil kurumunun bu milli ve sosyo-kültürel amacı toplumsallaştırılmalı, uygulama sahası toplumsal tabana yayılmalı; özellikle çocuk ve gençlerin yaşamlarına etkileşimli olarak girmelidir.
Türk genci Karacaoğlanları,Pirsultanları, Dede Korkutları, Yunus Emreleri, Mevlanaları, Hacıbektaş Velileri, Namık Kemalleri, milli destanları, Fuzulileri, Bakileri, Nazım Hikmetleri, Necip Fazılları, Aşık Veyselleri, Yaşar Kemalleri, Peyami Safaları, Sebahattin Alileri, Semiha Ayverdileri, halk ve divan edebiyatının zenginliklerini okumalı, bilmeli, yaşamına ve üretim süreçlerine dahil etmelidir. Türk klasikleri Milli Eğitim müfredatında zorunlu ders olarak yer almalı, yazılı ve sözlü edebiyatın zenginlikleri Türk öğrencilerin hayatlarının çok önemli parçaları olmalıdır.
İşte o zaman;
Okuyan, sorgulayan, düşünen, hisseden, emperyalizmin ve siyasilerin dayatmalarına kafa tutan, milli ve tarihi zenginliğinin farkında, birbiriyle iyi anlaşan, birbirine saygılı, seven/sevilen, milli ve evrensel hedeflere odaklanmış, uygarlık kompleksleri olmayan, toplumsal artı ve eksilerinin farkında, milli ve evrensel değerlere saygılı, üretim odaklı, gönül zenginliklerinin farkında tam bağımsız yurttaşlar oluruz…
Seyyahi'nin bir dörtlüğü ile bitirelim:
Canım Türkçem, güzel dilim,
Beynim, elim ve yüreğim,
Bağımsızlık anahtarım,
Emperyale baş ihtarım…