Yaklaşık 5 yıldır, sporla ilgili pek çok köşe yazısı yazdım.
Bunların çoğunluğu ilimizin takımı Eskişehirspor ile ilintili. Bu beş yıllık süreçte Es-Es'in oynadığı maçların analizlerini, birbiri ardı-sıra yaşanan kongreleri ve kulübün içinde bulunduğu mali sorunları; dilimin döndüğü, kalemimin yazdığı ölçüde köşeme taşıdım. Yeri geldiğinde de kulübü yönetenlere, takımın başındaki teknik adamlara ve futbolculara tatlı-sert eleştirilerde bulundum. Arada bir de, Türk futboluna ilişkin sorunları ve bunlarla ilgili görüşlerimi dile getirdim. Köşemi, kısa bir süre önce YENİGÜN GAZETESİ'NE taşımamdan bu yana da (ilk tanışma yazısı ile birlikte) beş yazı yazmışım; bu altıncısı…
'YENİGÜN' deki yazılarımdan birisinde; Eskişehirspor'u tam 53 yıl bağrına basan; benim ve birçok sporseverin anılarını barındıran ama 4 Ağustos 2018 günü vurulan ilk balyoz darbesinin ardından yok edilen 'ATATÜRK Stadyumu'na ayırıp; artık kalplerde yaşayan anıların yeniden canlanmasını hedefledim. Diğerlerinde ise futbolun- özellikle de Türk Futbolunun- sorunlarını ele alıp, çözüm önerilerine yer verdim.
Peki, Dünya Kupasının tüm hızıyla sürdüğü, Es-Es'in ligde yaşam savaşı verdiği bir ortamda, bunları neden anlatma ya da- daha doğru bir ifade ile- yazma gereği duydum? Yanıtını hemen vereyim:Son yazdığım 'Futbolun Çirkin Yüzü: Şiddet' başlıklı yazıda, farkında olmadan bu güne kadar yazdığım onca yazıyı gölgede bırakacak bir hata yaptım ve bu hatamı da dikkatli bir okuyucum yakaladı. Bu nedenle de,bu haftaki yazımı özeleştiriye ayırdım.
Aslında, yazılarımı yazdıktan sonra defalarca okuyorum. Yazıyı kafamda tasarlayıpklavyenin başına oturduğumda; yazımın araştırma gerektiren kısmını (Örneğin: Heysel, Kayseri Faciaları vb. gibi) internetten indirip enine- boyuna inceledikten sonra alıyorum köşeme. Zira biliyorum ki; ağızdan çıkan söz gibi, baskıya giden yazının da dönüşü olmayacak!..

***
Özeleştiri yapmama sebep olan hatayı yakalayan okurumun adı Mustafa Nafiz Koçyiğit.. Sosyal medyada paylaştığım son yazıma uzun bir yorum yapmış; önce :' Üstadım yazınızı büyük bir keyifle okudum' diye başlayan ve beni onore eden cümleler kurmuş; sonrasında da insanın yüzüne tokat gibi çarpan tespiti yapmış: 'Kayseri-Sivas maçından sonra T.F.F. her iki takıma aynı ligde 10 yıl değil 5 yıl oynamama cezası verdi. Ben Sivaslıyım. Bilin istedim'..
16. yüzyılda yaşayan halk ozanı Köroğlu, yaşadığı çağdaki teknolojiye ayak uyduramayınca; 'tüfek icat oldu mertlik bozuldu'demiş. Benim durumumda aynı galiba! 'İnternet ve sosyal medya çıktı, fiyakalar bozuldu'. İşin şakası bir yana okuyucum yerden göğe kadar haklı. Zira, İnternet motoru Google'a 'Kayseri-Sivas Faciası' yazıp girdiğinizde karşınıza çıkan kaynaklarda TFF'nin cezasının 'BEŞ YIL'ı kapsadığı yazıyor.

(Bu arada TFF'nin internet sayfasında konu ile ilgili herhangi bir bilgi yok) Öyleyse, gelinen son noktada; 'hatamı bulan okuruma TEŞEKKÜR, tüm okurlarıma da bir ÖZÜR borcum olmalı' diye düşünerek, bu yazıyı kaleme aldım.
***
'Yazar, hakaret ve küfür içermeyen her türlü eleştiriye açık olmalı' söyleminden hareket ederek, söz konusu yazıma (sosyal medyada) yapılan ikinci eleştiriye geçmek istiyorum.
Mevcut iktidara yakın düşüncede olduğunu tahmin ettiğim bir başka okurum (İsmi bende saklı): 'nankörlük yapma!...devletimiz her ile bir stat yaptı. Hükümetin her seyircinin başına bir polis dikecek hali yok. Suç işleyen cezasını çeker' mealinde ve kırık dökük bir Türkçeyle bir şeyler yazmış.
İzninizle,bu arkadaşımıza sosyal medya ortamında verdiğim yanıtı (kısaltarak) aşağıya almak istiyorum.
1-Ben yazımda, 50- 60 yıl öncesinden bu güne değin geçen süreçte Türkiye ve İngiltere ' de yaşanan ve ölümle sonuçlanan şiddet olayları ve bunların sonuçlarına yer verdim. Stadyumlarla ilgili bir yorum yapmadım.
2- Dünyada, spordaki şiddeti stadyum yaparak önleyen bir ülke var mıdır? Bilemiyorum.
3-Elbette suç işleyen cezasın çeksinama suç işlemenin kökeninde yatan sebeplerin neler olduğuda incelense daha iyi olmaz mı?
***
Bu haftalık bu kadar. Önümüzdeki hafta kaldığım yerden; sporun vefutbolun, Eskişehir' in sporu ile Eskişehirspor' un nabzını tutmaya devam edeceğim.