İçinde bulunduğumuz dönemde ekonomik sıkıntılar ve sağlık problemlerinin yanı sıra halkı en çok rahatsız eden bir başka konu da üst düzey devlet yöneticilerinin birden fazla maaş almaları ve lüks tüketim içinde olmalarıdır. Bu konu her ne kadar siyasi mekanizmanın ele aldığı ve politik platformlarda değerlendirilse de sosyolojik olarak toplumun genelini rahatsız eden en ciddi konuların arasına girmiştir.
Vatandaşa bir yandan patates ve soğan dağıtan sosyal politikalar diğer yandan da o soğan ve patatesi dağıtmak için 2020 model lüks araçlarla gelen devlet bürokratları hayli tezat bir görüntü olduğu kadar çok ciddi ironidir de.
Son model arabalarından inip halka soğan ve patates dağıtan devlet yetkililerinin 'halkçı' görüntüsü de bu fotoğrafta ne derece samimidir, kararı elbette o patates ve soğanı sırtlayıp evine götüren halk verecektir.
İpek Yolu'ndan Ankara'ya Kağıt Paranın yolculuğu olan Paranın Kitabı'nı yazarken cumhuriyetin ilk dönemlerine oldukça fazla yoğunlaşmış ve dönemin sosyal-ekonomik koşullarını analiz etmeye çalışmıştım. O dönem hayli fazla dikkatimi çeken en önemli nokta 'yerli malı kullanımı ve tutumluluk' olmuştu.
Bakın kitabımın 127. Sayfasında bu dönemi nasıl yazmıştım;
'Bu dönemin en belirgin özellikleri arasında yerli malı teşviki ve tutumluluk gelmektedir. Atatürk, bütün elbise, gömlek, kravat ve ayakkabılarını yerli malından giymişti. Yerli malı kullanımı konusunda ülke genelinde ciddi seferberlik başlatılmıştı. Örneğin Türk Ocakları ve Darülfünun (İstanbul Üniversitesi) Öğrenci Birliği yerli malı kullanma konusunda kararlar almıştı.
Tutumluluk konusunda da ciddi hamleler atılmıştı. Örneğin Atatürk, Çankaya'da kahve ve çay ikramı geleneğini kaldırmıştı. Atatürk, 'Azami tutumluluk milli amacımız olmalıdır» diyerek tutumlu olmayı milli amaç olarak göstermişti. İsmet İnönü, Rusya gezisi sonrasında bakan arabalarını kaldırmış, kendisi de bir yıl kadar resmi araba yerine özel arabasını kullanmıştı.'
Elbette ki bu tip örnekleri çoğaltmam mümkün.
Bugün yaşadıklarımızı ve gözlemlediklerimizi düşünüp her iki dönemsel olayları yan yana getirdiğimizde 'Azami tutumluluk milli amacımız olmalıdır' sözünün tekrar milli şiar olması gerektiğine kanaat getirmemek mümkün değildir.