Dünya, insan için sınav yeridir, misafirhanedir. Dünya ahiretin tarlasıdır, ahirete hazırlık yeridir. Ahiret, kulluk yolculuğumuzun sonsuzluk durağıdır. Bizim asıl yurdumuz, ebedi meskenimizdir. Ahiret, dünyada ektiklerimizi biçeceğimiz, büyük- küçük, iyi- kötü bütün yaptıklarımızın hesabını vereceğimiz yerdir.

Hz. Peygamber(sav) şöyle buyurdu: 'Ben dünyada bir ağacın altında gölgelendikten sonra yola koyulup orayı terk eden bir yolcu gibiyim' (Tirmizi) Hepimiz ahiret yolcusuyuz.

Ahiret, İsrafil 'in (as) Allah'ın emriyle kıyametin kopması için sura ilk defa üflemesiyle başlayacak olan ebedi hayatın adıdır. Ahiret, kabir hayatı, kıyamet, yeniden dirilme, mizan, sırat, şefaat, cennet ve cehennem gibi evreleri kapsamaktadır.

Kabir Hayatı(Berzah)

Ölümle başlayıp yeniden dirilmeye kadar devam edecek hayata kabir hayatı denir.

Bir hadiste, 'Kabir, ahiret duraklarının ilkidir. Bir kimse eğer o duraktan kurtulursa sonraki durakları daha kolay geçer. Kurtulamazsa, sonrakileri geçmek daha zor olacaktır.'(Tirmizi, İbn Mace)

Buyrularak ölümle ahiret hayatının başladığı ifade edilmiştir.

Her insan ister ölerek toprağa gömülsün, ister boğularak denizde kalsın veya yanarak külü havaya karışsın, mutlaka kabir hayatını geçirecek ve kıyamet günü diriltilecektir.

İnsan öldükten sonra kabre konulunca Münker ve Nekir adında iki melek kendisine gelerek, 'Rabbin kimdir?' 'Peygamberin kimdir?' 'Dinin nedir?' diye soracaklar. İman ve güzel amel sahipleri bu sorulara doğru cevaplar verecekler, kendilerine cennet kapıları açılarak cennet gösterilecektir. Kafir ve münafıklar bu sorulara doğru cevap veremeyecek, onlara cehennem kapıları açılacak, cehennem gösterilecektir.

Kıyamet

Sözlükte 'kalkmak,dikilmek, ayaklanmak' anlamlarına gelen kıyamet terim olarak, kainatın düzeninin bozulması, herşeyin alt üst edilerek yok olması, yok olan ve ölen şeylerin yeniden yaratılıp diriltilerek ayağa kalkması ve mahşere doğru yönelmesi demektir. Kıyamet genel bir ölümden sonra genel bir dirilişi kapsamaktadır.

''Gökyüzü yarıldığı, yıldızlar döküldüğü, denizler birbirine katıldığı, kabirlerin içindekiler dışarı çıkarıldığı zaman, insan gönderdiklerini ve geride bıraktıklarını bir bir anlar. '' (İnfitar Suresi 1-5 ayetler)

Kıyametin ne zaman kopacağını ancak Allah bilir. Bu konuda ne Hz.Peygamber, ne ona vahiy getiren Cebrail (as), ne de zamanı gelince kıyamet olayını gerçekleştirmekle görevlendirilecek İsrafil (as) bir bilgiye sahiptir. Yüce Allah kıyametin kopacağı zamanı ancak kendisinin bildiğini çeşitli ayetlerle ifade etmiştir.

''Kıyamet vakti hakkındaki bilgi ancak Allah katındadır...' (Lokman suresi, 34)

Müslüman için önemli olan, kıyametin ne zaman kopacağını bilmek değil, ebedi hayata gerektiği şekilde hazırlanabilmektir. Bize düşen, herkesin gerçek kıyametinin kendi ölümü olduğunu ifade

eden Nebevi ifadeyi hatırdan çıkarmamaktır.

Hz.Peygamber (sav),' Kıyamet ne zaman kopacak Ya Resulallah? Diye sorulduğunda,

- Onun için ne hazırladın?' cevabını vermiştir.(Buhari)

- Peygamberimizin bu sözü bize kıyametin ne zaman kopacağıyla ilgilenmek yerine, ondan sonrası için ne kadar hazır olduğumuzu öğütlemektedir. Sonsuz bir hayatın başlangıcı olarak kıyamet bize, ebedi olan ahiret hayatının karşısında geçici olan dünya hayatının önemsizliğini gösteriyor. Asıl olan her şeyin yıkılıp alt üst olduğu o günde iman dolu kalplerin dimdik ayakta, kıyamda durabilmesidir.

(Bu yazıda Tdv İslam Ansiklopedisi, İlmihal, iman ve ibadetler adlı eserlerden yararlanılmıştır.)


MEAL OKUYORUM

Ey Âdemoğulları! Her namaz kılacağınızda güzelce giyinin, yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.

(A'raf, 7/31)


GÜNÜN DUASI

Allah'ım! Geçmiş ve gelecek günahlarımı, gizlice ve açıktan yaptıklarımı, Senin benden daha iyi bildiklerini bağışla.

(Tirmizî, 'Deavat', 32)


HER GÜNE BİR HADİS

Bakmakla yükümlü olduğu kimseleri ihmal etmesi, kişiye günah olarak yeter.

(Ebû Davud, 'Zekat', 45)


BİR SORU-BİR CEVAP

Göz damlası orucu bozar mı?

Konunun uzmanlarından alınan bilgilere göre, göze damlatılan ilaç, miktar olarak çok az (1 mililitrenin 1/20'si olan 50 mikrolitre) olup bunun bir kısmı gözün kırpılmasıyla dışarıya atılmakta, bir kısmı gözde, göz ile burun boşluğunu birleştiren kanallarda ve mukozasında mesamat (gözenekler) yolu ile emilerek vücuda alınmaktadır. Kaldı ki bu işlem yeme içme yani gıdalanma anlamı da taşımamaktadır. Dolayısıyla göz damlası orucu bozmaz (DİYK 22. 09. 2005 tarihli karar; bkz. Kasanî, Bedaî', II, 98). (Fetvalar,DİB Yay.syf.276)