Sünnet nedir?
Sözlükte, izlenen yol, yöntem, örnek alınan uygulama, örf ve gelenek, Peygamber efendimiz Hazreti Muhammet (s.a.v.)'in müslümanlarca uyulması gerekli sayılan davranışlarıyla söylemiş olduğu sözlerin tümü, Hazreti Muhammed'in koyduğu kurallar ve Müslümanlara gösterdiği yol demektir.

Sünnette yer alan hükümler Kur'an'daki hükümlerle karşılaştırıldığında üç durum ortaya çıkar.
1. Kur'an'daki hükme tamamen uyan sünnet. Bu durumda sünnet Kur'an'ı teyit edici niteliktedir. Mesela, 'Gönül hoşnutluğu olmaksızın bir müslümanın malı bir başkasına helal olmaz' hadisi (Müsned, V, 72), 'Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret müstesna mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin' ayetinin (en-Nisa 4/29) getirdiği hükmü ifade etmektedir.

2. Kur'an'daki hükmü açıklayan sünnet. Mesela namaz vakitlerini ve rek'atlarını, namazda kıraati bildiren hadisler, 'Namazı kılın' ayetini (el-Bakara 2/43) açıklamaktadır.

3. Kur'an'da hükmü bulunmayan meseleler hakkında hüküm getiren sünnet. Mesela ninenin miras hakkına sahip olduğunu bildiren, sadaka-i fıtrı ve vitir namazını teşrî' kılan hadisler böyledir.

Kur'an-ı Kerîm'de sünnet kelimesi iki yerde çoğul şekliyle (sünen) olmak üzere on altı defa geçer.
Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: '(Resûlüm!) De ki: 'Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.' '( Âl-i İmran, 3/31)
Hadis-i şerifte ise Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyurur: 'Size iki şey bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız: Bunlar, Allah'ın Kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.'(Muvatta', Kader,3)
İman edilmesi gereken esaslardan biri de peygamberlere imandır. Müminler olarak bizler, Âdem (a.s.)'dan Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)'e kadar gönderilen bütün peygamberleri tasdik eder, bu inancımızı gönülden dile getiririz.
Yüce Rabbimiz, Kur'an-ı Kerim'de, 'Ey İman edenler! Allah'a ve Resûlüne iman edin…'(Nisa, 4/136) buyurarak kendisiyle birlikte peygamberine inanmayı emretmiştir. Bizler, Yüce dinimiz İslam'ı iki ana kaynaktan öğreniriz. Birincisi hidayet rehberimiz olan Kur'an-ı Kerim'dir. İkincisi ise Resûlullah Efendimiz (s.a.s)'in çağlara ışık tutan sünnet-i seniyyesidir. Kur'an-ı Kerim, O'nunla anlaşılmış ve O'nun örnekliğinde hayata yansıtılmıştır.
Biliriz ve iman ederiz ki onun sahih sünnetine tabi olmadan gerçek anlamda İslam dini yaşanamaz.
Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerim'de ifade edildiği üzere Peygamber Efendimize uymak Allah'ı sevmekle doğrudan ilgili ve irtibatlıdır. Bu itibarla, Peygamber Efendimize hürmet göstermeyen bir inanç, kişiyi ne mümin kılar, ne de Müslüman.
Peygamberimiz, bütün insanlığa gönderilmiş rahmet ve hidayet kaynağıdır. O, bize varoluşumuzun gayesini haber vermiştir. Allah'a, doğru ve hakkıyla ibadet etmenin, O'nun rızasını kazanmanın yolunu öğretmiştir. O, bizleri özüyle ve sözüyle fazilet ve erdeme davet etmiştir.
Şu bir gerçektir ki; dünya ve ahiret saadeti hedefleyen her mümin, Peygamberimiz (s.a.s)'in sahih sünnetine tabi olmak durumundadır. Gerçek anlamda sünnete tabi olmaksa, öncelikle Kur'an-ı Kerim'i Peygamberimizin tebliğ ettiği şekilde doğru anlayıp hayatımıza yansıtmaktan geçer. Sünnete uymak müminleri engin bir gönle, derin bir ufka, yüce bir ruha, erdemli bir karaktere ulaştırır. Ne mutlu Allah ve O'nun Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)'in yolundan gidenlere! Ne mutlu Allah'ın Kitabına ve O'nun Peygamberinin sünnetine uyanlara!

MEAL OKUYORUM
Ey iman edenler! Allah'a itaatsizlikten sakının ve doğru söz söyleyin ki, Allah sizin işlerinizi düzeltsin, günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah'a ve Resûlü'ne itaat ederse gerçekten büyük bir kazanç elde eder. (Ahzab, 33/70-71)

HER GÜNE BİR HADİS
'Ben, haklıyken bile çekişmeye girmekten kaçınan kimse için cennetin kenarından; şakadan da olsa yalan söylemeye yanaşmayan kimse için cennetin ortasından; ahlakını güzelleştiren kimse için de cennetin en yükseğinden bir köşk verilmesine kefilim.' (Ebû Davûd, Edeb, 7)

BİR SORU-BİR CEVAP

Telef olan ürünün öşrünün verilmesi gerekir mi?
Hasattan sonra ürünün öşrünün verilmesi gerekir. Henüz hasat edilmeden ürünü tarlada telef olan çiftçinin, zekat/öşür ödemesi gerekmez. Ancak hasat edildikten sonra, ürünü zayi olsa da öşrünü vermesi gerekir (İbn Âbidîn, Reddü'l-muhtar, III, 273). Nitekim Yüce Allah, 'Devşirilip toplandığı günde hakkını (zekat ve sadakasını) verin.' (En'am, 6/141) buyurmuştur. .(Fetvalar,DİB Yay.syf.243)


GÜNÜN DUASI
Allah'ım! Şimdiye kadar yaptığım, bundan sonra yapacağım, gizlediğim ve açığa vurduğum, ölçüsüz bir şekilde işlediğim ve benden daha iyi bildiğin günahlarımı affeyle! Öne geçiren de sen, geride bırakan da sensin. Senin gücün her şeye yeter.' (Buharî, De'avat, 60; Müslim, Zikir ve Dua, 70)