Bir gün Allah Resûlü, 'Her Müslümanın sadaka vermesi gerekir.' buyurdu. Bunu duyanlar bir an için şaşırdılar. Çünkü aralarında zengin olmadıkları için mal ile sadaka veremeyenler de vardı. Hemen sordular: '(Sadaka verecek mal) bulamayana ne dersin?' Allah Rasûlü, 'Eliyle (emek verir) çalışır. Hem kendisi faydalanır, hem de sadaka verir.' buyurdu. Sahabe tekrar, 'Ya buna gücü yetmezse ne dersin?' diye sordular. 'İhtiyaç sahibi, darda kalmış ve mazlum kimselere yardımcı olur.' Sahabe tekrar, 'Ya buna gücü yetmezse ne dersin?' diye sorunca Resûlullah, iyiliği veya hayrı ister. 'Bunu da yapmazsa ne dersin?' diye dördüncü kez sorunca, 'Kötülükten uzak durur. Bu da bir sadakadır' buyurdular (Müslim, Zekat, 55).

Değişik vesilelerle sadaka vermenin önemini ve kapsamını izah eden Allah Resûlü yine bir gün ashabına bu konuda şunları söylüyordu: 'Güneşin doğduğu her gün, insanın bütün eklemleri için sadaka vermesi gerekir. İki kişinin arasını düzeltmen sadakadır. Bir kimseyi kaldırarak hayvanına binmesine yardımcı olman veya eşyasını ona yüklemen sadakadır. Güzel söz de sadakadır. Namaza giderken attığın her adım sadakadır. Yoldaki rahatsızlık veren şeyleri kaldırman sadakadır' (Müslim, Zekat, 56). 'Kendini doyurmak için harcadığın senin için sadakadır. Çocuğuna yedirdiğin şey senin için sadakadır. Eşine yedirdiğin şey senin için sadakadır. Hizmetçini doyurduğun şey senin için sadakadır' (İbni Hanbel, 4-131). Buyuran Peygamber Efendimiz, bir anlamda helal lokmanın sadaka yerine geçtiğini dile getirmektedir. Onun belirttiğine göre Müslüman kişinin birine selam vermesi ve kişinin kendi eşi ile birlikte olması da sadakadır (İbni Hanbel, 5-178). Aynı şekilde Müslüman kardeşine güler yüzlü davranmak, kovasındaki sudan onun kabına boşaltmak, (Tirmizi, Birr, 45) kaybolan birine yolu tarif etmek, iyi göremeyen birine rehberlik etmek, (Tirmizi, Birr, 36) ve üzerinde hakkı olduğu kimseye veya borçlusuna anlayışlı davranarak süre tanımak (İbni Hanbel, 4-442) da Allah Resûlü tarafından sadaka olarak tanımlanmıştır. Öyleki bir kimsenin diktiği ağaç veya ekinlerden her türlü canlının yedikleri bile sadaka kapsamındadır (İbni Hanbel, 6-363). Asıl sadaka, malî yardım şeklinde yapılandır. Ancak bu, herkes için mümkün olmayabilir veya her zaman ihtiyacı karşılamayabilir. Zira sadaka, karşımızdakini mutlu etmek ve bir eksiğini gidermek ise, aç olan kimse için onu doyurmak sadaka iken, hasta olan için ziyaretine gitmek sadaka olacaktır. Bazı durumlarda çevre temizliği sadaka iken, bazen güzel bir nasihat, hayat kurtaran bir sadaka olabilir.

Yüce Allah, 'Onun için kim (elinde bulunandan) verir, Allah'a karşı gelmekten sakınır ve en güzel sözü (kelime-i tevhidi) tasdik ederse, biz onu en kolay olana kolayca iletiriz. Fakat kim cimrilik eder, kendini Allah'a muhtaç görmez ve en güzel sözü (kelime-i tevhidi) yalanlarsa, biz de onu en zor olana kolayca iletiriz' (Leyl,92/5-10).

buyurmuştur.

Bu ayetlerde geçen sadaka, sakınma ve tasdik etme arasında kurulan sıkı bağ, dikkat çekicidir. Sadaka, imanda sadakat ve samimiyetin bir delili, tasdik de ahirete imanın bir ifadesidir. Bunun içindir ki Resûlullah (sav), '...Sadaka bir delildir...' (Müslim, Tahire, 1) hadisinde sadakanın, veren kişinin imanına ve sadakatine bir delil olduğunu buyurmuştur.

Allah Teala, 'Mallarını gece ve gündüz, gizli ve açık, hayra sarf edenler var ya, onların mükafatları Allah katındadır. Onlara korku yoktur, üzüntü de çekmezler.' buyurur. (Bakara, 2-274) Sadakalar gösteriş ve riyadan uzak, alanın haysiyet ve onuru zedelenmenden verilmelidir. Allah Resûlüde, Allah'ın kendi gölgesinden (himayesinden) başka hiçbir gölgenin (yardımcının) bulunmadığı kıyamet gününde, Allah'ın gölgesinde (himayesinde) olacak yedi sınıf insandan bir sınıfın da sağ elin verdiği sadakayı sol elinin bilmeyeceği derecede gizli tutan kimseler olduğunu belirtmiştir. (Buhari, Zekat, 6)

Sonuç olarak sadaka, Allah'a karşı bağlılığın bir ifadesi olarak her insanın imkan ve bulunduğu ortama göre yapabileceği bir ibadet çeşididir. Böylece Müslümanlar zaman ve sınırlama olmaksızın hayır işlemeye, mükafat kazanmaya teşvik edilmektedir. Kendi şahsı, ailesi, toplumu, çevresi hatta hayvanları ilgilendiren bütün hayırlı işlerin sadaka olduğunu bilen bir kişi var gücüyle çalışacaktır. Ayrıca bu sadaka kültürünün de her şahsa bu hayrı işleme fırsatı verilerek insanların hayır yolunda yarışmalarına imkan sağlanmıştır. Bu sayede insanlar daha güzelini ve daha faydalısını bulma noktasında çaba içerisinde olacak ve sonuçta faydalı olma, hayır yapma anlayışı hakim olmaya başlayacak, insanlar farklı alanlarda hayır yarışına gireceklerdir.

İslam'a Adanmış Bir Ömür:

ÜMMÜ SELEME (R.A.)

Kocası Ebû Seleme, Uhud Savaşı'nda aldığı yaranın etkisiyle hayatını kaybetmişti. Ümmü Seleme isyana kapılmayıp sabırla Resûlullah'tan öğrendiği 'Biz şüphesiz Allah'a aidiz ve şüphesiz O'na döneceğiz. Allah'ım! Musibetimin ecrini bana ver, bana kaybettiğimden daha hayırlısını ver!' sözleriyle dua ediyor bir yandan da şöyle diyordu: 'Ebû Seleme'den daha hayırlı kim olabilir ki?' (Muvatta', Cenaiz, 14).

Dört çocuklu dul bir hanımdı. 'Müminlerin annesi' olarak mükafatlandırılacağını tahmin bile etmemişti. Hicretin dördüncü yılı şevval ayında Resûlullah'la evlenen Ümmü Seleme, ömrü boyunca ona hayırlı bir eş oldu. Hayber, Taif gibi pek çok seferde kendisine refakat etmenin yanında Hudeybiye Anlaşması'nın oluşturduğu gergin havanın dağıtılmasında da Resûlullah'ın en büyük destekçisiydi. Tebliğ görevinde de yalnız bırakmamıştı onu. Zaman zaman hanımlara imamlık yapmış, gerek kendi sorduğu sorular gerekse mümin hanımlara aracı olarak Resûlullah'a ilettiği mevzular vesilesiyle müminlere dinî bilgilerin öğretilmesinde öncü rol üstlenmişti. Hatta bazı ayetlerin onun sorduğu sorulara cevaben indiği nakledilmiştir. Yıllarca birlikte olduğu, dünyevi ve uhrevi hayatını kendisiyle şekillendirdiği eşini kaybettiğinde ise yüreğini derin bir hüzün kaplamış, 'kazma seslerini duyuncaya kadar' Hz. Peygamber'in vefat ettiğine inanamamıştı. (Muvatta', Cenaiz, 10)

Resûlullah'ın ilim ve terbiyesinde yetişerek dinî ilimlerde derinlik kazanan Ümmü Seleme validemiz, onun vefatından sonra da müctehid kimliğiyle inananlara yol göstermiş; naklettiği hadislerle ashabu'l-miîn (200-1000 hadis rivayet eden sahabiler) arasında yerini alarak nebevi rehberliğin, nesiller boyu insanlığı aydınlatmasına katkı sağlamıştır. Yaşamı ve dini uğrunda gösterdiği fedakarlıklarla inananlar için örnek bir şahsiyet olan validemiz, hicretin 62. yılında yaklaşık 84 yaşında hayata veda etmiştir. (Sahabe Hatıraları DİB yay. Syf. 43)


MEAL OKUYORUM

Şüphesiz güçlükle beraber bir kolaylık vardır. (İnşirah Suresi, 5)


GÜNÜN DUASI

Allah'ım! Yolculukta bize eşlik edip koruyan, geride kalan ailemize sahip çıkan Sensin. Allah'ım! Bize iyiliğin ve koruman ile eşlik et ve sağ salim geri dönmeyi nasip eyle.


HER GÜNE BİR HADİS

'Rabbime kaç defa dua ettim ama duamı kabul etmedi', diyerek acele etmedikçe duanızın karşılığı verilir.

(Buharî, 'Daavat', 21)


BİR SORU-BİR CEVAP

Kira gelirleri zekata tabi midir?

Bir yıllık borcu ve aslî ihtiyaçları dışında 80.18 gr. altını veya bu miktar değerinde malı yahut parası olan kimseler, dinen zengin sayılır. Kira gelirlerinin zekata tabi diğer mal ve gelirlerle birlikte, temel ihtiyaçlar ve borçlar çıktıktan sonra nisap miktarına (80.18 gr. altın veya değeri) ulaşması ve üzerinden bir yıl geçmesi halinde kırkta bir ( % 2,5) oranında zekatının verilmesi gerekir (Merğînanî, el-Hidaye, II, 165, 190-191).

(Fetvalar, DİB Yay. syf. 239)