Değerli okuyucularımız bu gün Hicri 5 Ramazan 1444 Pazartesi. 'Birlik ve dayanışma vakti' konulu yazımızla Ramazan-ı şerifinizi tebrik ederim.
Müslümanları birbirine bağlayan ve bir çatı altında olmamızı sağlayan pek çok manevi bağlar vardır. Dinimiz bir, Allah'ımız bir, Peygamberimiz bir, Kitabımız bir, kıblemiz birdir. Dinimiz İslam, Kitabımız Kur'an'ı Kerim, Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav), kıblemiz Kabe'dir.
Kur'an-ı Kerim'deki 'Mü'minler ancak kardeştirler (Hucurat, 49/10).' ayeti ile Hz Peygamberimiz (sav)'in 'Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez; onu tehlikeye atmaz. Bir kimse din kardeşinin ihtiyacında bulunursa, Allah da onun ihtiyacını giderir. Her kim bir Müslümanın bir sıkıntısını giderirse, onun sebebiyle Allah kendisinden kıyamet sıkıntılarından birini giderir (Buharî, Mezalim 3; Müslim, Birr 58).' hadisi Müslümanlar arasındaki İslam kardeşliği bağına vurgu yapmaktadır. Hadisi şerifin detayında ise kardeşlerin birlikte yaşamalarını ve dayanışma içerisinde bulunmalarını teşvik etmektedir.
İnsanlar dili, ırkı, rengi, soyu, ailesi, sahip olduğu ün, şan, makam ve servetine bakılmaksızın var oluş bağlamında aynı özelliklere sahiptir. Aralarında bu sayılan niteliklere göre bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük Allah'ın koyduğu kanun ve nizama göre belirlenmektedir. Allah Teala 'Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O'na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır (Hucurat, 49/13)' buyurarak İnsanların arasındaki tek üstünlük ölçütünü takva olarak belirlemiştir.
Birbiri arasında Allah'tan sakınma dışında üstünlük ölçütü bulunmayan Müslümanlara, Allah Teala 'Hep birlikte Allah'ın ipine (Kur'an'a) sımsıkı sarılmayı, parçalanıp bölünmemeyi(Ali İmran, 3/103) tavsiye etmektedir. Bakara suresi 148. Ayette ise herkesin yöneldiği bir yönün olduğu söylendikten sonra 'Haydi, hep hayırlara koşun, yarışın! Nerede olsanız Allah hepinizi bir araya getirir. Şüphesiz, Allah'ın gücü her şeye hakkıyla yeter.' buyurularak inananların farklı düşünüş, yorum ve yönelişleri olmakla birlikte aynı zamanda birlik ve beraberlik içerisinde iyi, doğru, güzel ve hayırlı işlerle meşgul olmayı, yardımlaşma ve dayanışmada buluşmayı, üstün hasletlerde yarışmayı hedef göstermektedir.
Birlik olmak ve dayanışma içerisinde yaşamak bazen tercih olmaktan çıkar. Dünya hayatında bazen tek başına üstesinden gelemeyeceğimiz deprem, zelzele, sel, fırtına gibi zor ve güç olaylarla karşılaşabiliriz. Pazarcık ve Elbistan merkezli depremler bu sözümüze örnektir. Bu depremlerde çoğu din kardeşimizin evleri yıkıldı. En az 45 bin insanımız enkaz altında kalarak hükmî şehit oldu. Bazı kardeşlerimiz enkaz altından bazı uzuvlarını kaybederek kurtarıldı. Evler yıkıldı, eşyalar, kıyafetler enkaz altında kaldı. Vatandaşlarımız sadece üzerindeki kıyafetiyle sokakta kaldı. Bazı vatandaşlarımız yavrusunun cansız bedeniyle enkaz altında kurtarılmayı bekledi. Enkaz çıkışında yavrusunun ölümünden dolayı kendisini suçladı. Bunlar gibi çok sayıda yaşanmış olay, insanların tek başına üstesinden gelemeyeceği ağır sonuçlara neden olmuştur.
Tam da bu esnada İslam kardeşleri olarak bizler, Hz Peygamberimiz (sav)'in 'Hiçbiriniz kendisi için istediğini kardeşi için de istemedikçe kamil manada iman etmiş olamaz!(Buharî, Îman 7; Müslim, Îman 71-72)' hadisinin gereği olarak empati yapmalıyız.
Şu soruyu sormalıyız. Depremde enkaz altında ben kalsaydım ne isterdim?
Cevap: 1. Enkaz altından kurtulmayı isterdim. Bunun için yardım gelmesini isterdim. 2. Pijamalarımla enkazdan kurtarıldım bu nedenle kıyafete ihtiyacım var, kıyafet isterdim. Battaniye isterdim. Yaşam malzemelerimin olmasını isterdim. 3. Enkaz altında kalan ve ruhunu teslim eden eşim, çocuklarım, anne-babam için son görevimi yapmak, cenazelerinde bulunmak isterdim. Onların ardından Kur'an okutmak isterdim.

Depremzede kardeşimizin istekleri bizim normal yaşamımızdaki isteklerimizden farklı değil. Barınma, kıyafet, yemek, su, ilaç. İslam kardeşliği birliğimizi ve dayanışmamızı gerekli kıldığı için Hz peygamberimiz (sav)'in empati davetine kulak vermeliyiz.
Bu durumda dinimiz birbirimizin arasındaki manevi bağları çoğaltmışken, imanımızla birbirimizi kardeş yapmışken dinimizin tesis ettiği kardeşliğin gereği olarak 'vakit birlik vakti' 'vakit birlikte olma vakti' 'vakit dayanışma vakti' 'vakit tek yürek olma vakti' 'vakit el ele olma vakti' diyerek depremde can ve mal kaybı olan, yaşam malzemesine ihtiyacı olan tüm depremzede kardeşlerimiz için hem dua edelim hem de ihtiyaç duyulan yaşam malzemelerini temin için Eskişehir Müftülüğümüzün 'vakit birlik ve dayanışma vaktidir' davetine kulak verelim.
Rabbimiz namazlarımızı, oruçlarımızı ve hayırlarımızı kabul eylesin.
MEAL OKUYORUM

Oruç, sayılı
günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa,
tutamadığı günler
sayısınca başka
günlerde tutar.
Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa, o kendisi için daha
hayırlıdır. Eğer
bilirseniz oruç
tutmanız sizin için daha hayırlıdır.'
(Bakara, 2/ 184)
GÜNÜN DUASI

'(Allah'ım!)
Senden cenneti ve beni cennete
yaklaştıracak sözleri
ve işleri
yapabilmeyi nasip etmeni istiyorum.
Cehennemden
ve beni cehenneme
yaklaştıracak
olan sözlerden ve
işlerden Sana
sığınıyorum.'
(Hakim ,Hıbban,
Ed'ıye,No: 869)
HER GÜNE BİR HADİS

Resülullah
(s.a.s.) şöyle
buyurmuştur:


'Bir oruçluya iftar veren, iftar verdiği
kişinin sevabı
kadar daha sevap elde eder.'
(Tirmizi,Savm,82)
BİR SORU-BİR CEVAP

Oruç fidyesi kimlere verilebilir?
Oruç fidyesi,
tıpkı
fıtır sadakasında olduğu gibi kişinin
bakmakla yükümlü
olmadığı
yoksul müslüman-
lara verilir. Bir kimse zekatını,
fıtır sadakasını
ve fidyesini kendi usul(üst soy) ve
füruuna (alt soy) veremez. Usul,
bir kimsenin
anası, babası,
dede ve nineleri; füru ise, çocukları, torunları ve onların
çocuklarıdır.
Yine, bir kimse
hanımına zekat, fitre
ve fidyesini veremeyeceği
gibi, hanımı da
kocasına bunları
veremez. Bunların
dışındaki kardeş,
teyze, dayı, amca, hala ve onların
çocukları,
gelin, damat,
kayınpeder
ve kayınvalide
gibi akrabalar zengin değillerse
kendilerine zekat, fitre ve fidye
verilebilir. (Zeylai, Tebyin,I,301)(Diyk ,fetvalar)