KİMSE MAĞDUR EDİLMEMELİ
Pandemi sürecini değerlendiren Destici, '2020 Mart ayına dönersek biraz tedbirsiz yakalandık. Fakat daha sonra inanılmaz bir toparlanma oldu ve Türkiye tüm dünyaya örnek olacak şekilde bir çalışma yürüttü. Yani hem tedbirler konusunda hem sağlık hizmetleri konusunda. Gururla ifade ediyorum. Bu süreçte kendi camiamız, yakınlarımız Türkiye'nin tamamı inanılmaz bir şekilde talepler geldi. Aşıda da aslında biz üretmediğimiz halde hızlı bir aşılanama yaptık. Bu aynı hızla devam edemedi ama bu da tedarik meselesi. 1 ay önce geçilen kontrollü normalleşme sürecine biraz kontrolsüz geçtik. Sürecin uygulaması kontrolsüz oldu. Ben de bazı hafta sonları seyahatlerimiz oldu. Gittiğimde özellikle Ankara İstanbul başta olmak üzere normal hayat devam ediyormuş gibi gördüm. Fazla rehavete kapıldık. Halkın talebi geldi burada. Halk da bunaldı. Esnaf dükkanlarını açmak istedi. Devlet yardım yaptı ama kira yardımı yaptığı basit usule tabi olan küçük esnaflar faydalandı. Ama 30-50 bin liralık kirayı devlet ödeyemez. Mülk sahibi de kirasını istiyor. Hükümet olmak, iktidar olmak sorumluluk istiyor. Muhalefetin işi kolay. Kapalıysa aç dersin, açtığında da ne den açtın sorumlusu sensin der. İşin bu kadar kolay. Mesela hepimizin meselesi. Bu bir iktidar muhalefet meselesi değil. Bunun için ortak hareket etmek lazım. Bu kuralla konuluyorsa buna öncelikle kuralı koyanlar ya da suyun başındaki uyması ve topluma örnek olması lazım. Her hadisede olduğu gibi buna riayet edilmesi lazım. Burada biraz eksiklikler oldu. Bu da aşırı bir şekilde istismar edildi. Edilir, istismara fırsat vermemek lazım' dedi. Eskişehir'de kongrenin iptal edilmesinin gerekçesini açıklayan Destici, 'Hafta sonu yapacaktık kongremizi. Fakat yasaklar gelince yine de zorlasak yapabilirdik ama biz yasakları zorlamak istemedik. Bir de yeni il başkanımızın testi pozitif çıkınca bayramdan sonraya erteledik' diye konuştu.


KİMSEYE PARMAK SALLAYAMAZSIN
Emekli amirallerin bildirisini değerlendiren Destici, 'Usul esastan önce gelir diye hukukta bir kaide var. Herkes fikrini söyleyebilir. Ama siz 104 emekli general gece yarısı bir bildiri yazıp gece yarısı yayınlarsanız ve onun içerisinde aksi halde diye başlayan bir takım cümleler kurarsanız biz bunu normal düşünce hürriyeti içerisinde değerlendiremeyiz. İfade hürriyetini sonuna kadar savunuruz ama ifade hürriyeti adı altında devlete, milletin seçtiklerine meclise kimse parmak sallayamaz. Kimse tehdit edemez. Bir muhtıra iması yüzde 100 var. Bazıları diyor ki emekli generaller darbe mi yapacak? Talat Aydemir emekliyken yapmaya kalktı. CHP bunlara sahip çıkmaya çalışıyor ama CHP'nin o dönemdeki genel başkanı astırdı onu. Demek ki emekliler de darbe yapabiliyormuş, teşebbüs edebiliyor. Bunlarınki de teşebbüs' ifadelerini kullandı.


BU VİCDANSIZLIK
İçeriği hakkında konuşan Destici, 'Herkes kendi düşüncesini söyleyebilir. Biz Türkiye'nin menfaatine neyse onun yanındayız. Biz mevcut eğer Türkiye'nin lehineyse korunmasını savunuruz. Yok daha da iyileştirilecekse, Türkiye'nin buna gücü varsa daha da Türkiye hakimiyet alanı kuracaksa o zaman bakın şimdi Amerikan gemileri Karadeniz'e geçiyor. Türkiye bu sözleşmeye göre izin vermek zorunda. Ben isterim ki böyle bir zorunluluk olmasın. Türkiye tamamını kendi karar verebilecek şekilde güçlü olsun. O zaman neden değişmesin ki Montrö. Burası benim toprağım değil mi? O zaman burada ben tek başıma Türkiye olarak karar verebilecek yetkiyi tek başına kullanabilecek bir anlaşma yapacaksam ya da tamamen Türkiye'nin kontrolüne alacaksam Montrö de gitsin başka bir sözleşme de gitsin. Ben BBP genel başkanı olarak milli misakı sınırlarına ulaşmak istiyorum. Eğer gücüm olacaksa ben bunu neden yapmayayım? Ne bir adım öte ne bir adım geri diyeyim ki. Montrö'ye şimdiki şartlarda sadığız. Ama Türkiye güçlenip de lehine bir değişiklik olacaksa ya da Kanal İstanbul yapıldığı zaman... Kanal İstanbul için çok eleştiri yapıldı. Bunun gerekçesi olarak da rant gösterildi. Yani hükümetin yanlışlıkları olabilir, hata yapıyor olabilir. Ama şunu hiç kimse dememeli kimse için dememeli. Sırf kasasını doldurmak için ya da kendine çevresine menfaat elde etmek için proje yapıyor. Ya da devleti bunun için yönetiyor. Bunlar çok acımasız ve haksız. Kim için söylenirse söylensin. Ben bunu vicdansızlık olarak görüyorum. Ben bir yanlışlık gördüğümde uyarıyorum. Düzelmezse kamuoyuna da söylüyorum. Düzeltilmesi için de elimizden geleni yapıyoruz. Düzeltilmesi noktasında da hızlı hareket ettiğine şahidim. Yanı bu darbe meselesi biz darbeden çok çekmişiz. Acı tecrübelerimiz var. Bildirinin altına imza atan çok deneyimli, geçmişte hizmet yapmış insanlar. Bunları bilmeleri lazım. Devletimiz de onlar için büyük yatırımlar yapmış. Hala emekli olduktan sonra bile bizden daha büyük imkanlarına sahipler. Tamam bir şey sana göre yanlış bana göre doğru. Buna halk karar verecek. Ama aksi halde diyerek parmak sallayamazsın, muhtıra gibi bir bildiri yayınlayamazsın. Burada aslında bütün siyasi partilerin ortak duruş sergilemesi lazım. Bir yanlış varsa biz bunu siyasi parti olarak söyleriz' dedi.

MİLLET OYLAMASINDAN GEÇMELİ
Destici, 'Yeni Anayasa nabız mı yokluyorsunuz?' sorusuna 'Birisi adına birileriyle görüşmüyorum. Milletim adına ülkemiz adına demokrasimiz adına görüşüyorum. Biz kurulduğumuz günden beri Türkiye Cumhuriyeti devletinin bu darbe Anayasasından kurtulmasını istiyoruz. Çünkü Anayasayı darbeciler yapmış. Bu Anayasanın bir kısmı da karargah koridorlarında hazırlanmış. Birçok değişiklik oldu ama ruhu orada ve bunun değişmesi lazım. Bununla ilgili 2007-2008'de bir adım atıldı. Mecliste bütün siyasi partiler bir araya geldiler. 61 madde üzerinde uzlaşıldı fakat daha sonra seçimler girdi araya uzlaşılamadı. Şimdi bunun üzerinden de gidilebilir. Ama yine herkes kendi çalışmasını yapıp komisyona da sunabilirler. Ama önemli olan bir araya gelebilmek. Yeni bir Anayasa için bir araya gelmek çok önemli. Binde 1'de şansımız olsa yine bir araya gelmeliyiz biz. Bu en azından siyasi partiler arasındaki gerilimi azaltır. Toplumu yumuşatır. Bir de dış dünyaya çok güzel bir mesaj olur. Ben cumhurbaşkanı tarafından böyle bir çağrı yapılıyor. Bunu herkesin ciddiye alması lazım. Samimiyeti sorgulamasın. Adım atsın samimi mi değil mi? Ben bunu söyledim. Millet İttifakını oluşturan partilere. Ön yargılı olmamanızı istirham ediyorum dedim. Biz samimi görüyoruz. Siz samimi görün. Samimi görmüyorsanız bile en azından gelin konuşalım, bir bakın. Çünkü Cumhurbaşkanı tarafından yapılan bir çağrıya kimsenin hayır dememesi lazım. Başka kim yapacak bu çağrıyı? Burada tabi ki herkesin kırmızıçizgileri var. En başta sistem tartışmaları var. Biz referandumla Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini destekledik. Şimdi özellikle Millet İttifakını oluşturan partiler yeniden parlamenter istiyor. Ama ortada daha bir şey görmedik. Net çalışma görmedik. Tamam, o zaman ne olur? Uzlaşan maddeler geçer, uzlaşılmayan mesela sistemde mi takıldık. Alternatif millete sunulur. Millet hangisini seçerse o geçer. Eğer iyi niyetliyseniz bunu yapacaksınız. Bir milli mutabakat aramak zorundayız. Elbette ki devletin üniter yapısını tartışmaya açacak değiliz. Bunu zaten kimse söyleyemez. Bu sadece bölücülerin söylediği bir şeydir. Zaten onlarla da Anayasa yapacak halimiz yok. Temel hak ve özgürlükler konusunda burada elbette bir takım genişlemeler yapılabilir. Zaten olacaktı. Devlet elbette kendi gardını alacak, koruyacak. Dilimizi elbette koruyacağız. Dil de bizim ortak paydamız ve bir milleti millet yapan en önemli unsurların başında geliyor. Ben mecliste uzlaşma olsa bile halkın onayına gitmesi taraftarıyım. Halk yapsın Anayasasını, millet yapsın. Diyelim ki biz 400'ü bulsak bile ben yine de halka sunulması taraftarıyım. Zaten 400'ü bulursanız halktan da onay alırsınız. Biz isteriz ki yüzde 70-80 ile geçsin. Ama Kenan Evren'in Anayasası gibi sürgün korkusuyla ya darbe korku iklimiyle yüzde 90'dan bahsetmiyorum' şeklinde cevap verdi.


KİMSE GOCUNMAYACAK
Andımızla ilgili tartışmalar hakkında da konuşan Destici, 'Türk milliyetçileri arasında bir tartışma olmadı. Andımız'ın okutulmamasına tepki gösterdi. Biz de bunu çok açık ifade ettik. Millet şuurunu bizim çocuklarımıza küçük yaşta vermemiz lazım. Bu milletin de bir adı var. Türk milleti. Kimse bundan gocunmayacak. Biz bunu bir ırka dayalı olarak evet, Türk ırkından gelenler de asri unsurdur. Çoğunluğu oluşturuyor. Ama biz büyük Türk milleti dediğimiz de herkes var. Onun için şimdi Andımız, Atatürk'ün döneminde okunduğu şekliyle zaten okutulursa bir problem de çıkacağını zannetmiyorum. Sonradan iki darbe döneminde değiştirilmiş. Burada darbeciler yine her zaman yaptığı gibi bu Kemalist takımın Atatürk ismine, Atatürk'ün toplum nezdindeki o büyük manevisine sığınarak kendilerinin meşrutiyet alanı açmak adına birtakım eklemeler yapmışlar. Şimdi bu ilk Atatürk döneminde nasıl okutulmuşsa biz BBP olarak öyle okutulmasını arzu ediyoruz. Şu da var. Bu illaki kelime kelime kalacak diye bir şey yok. Ruhunu muhafaza ettiği sürece kelimesi de cümlesi de değişebilir. Ama yeter ki bir ant olması lazım. Ruhunu bozmayacaksın. Amaç nedir? Çocuklara gençlere ülkeni milletini okulunu öğretmenini sevdireceksin' ifadelerini kullandı.

MÜSAADE ETMEYİZ
'Açlıktan ölen vatandaşımız yok' söylemini açıklayan Destici, ekonomiye de değindi. Destici, 'Yoksulumuz var, fakirimiz var. Bunlar gittikçe artıyor. Ama elhamdülillah bizim açlıktan ölen vatandaşımız yok. Neden? Bu milletin irfanı var, inancı var. Biz komşusu açken tok yatan bizden değildir diyen peygamberin ümmetiyiz. Yani siz biz şu arkadaşımız kim müsaade eder şuarada açlıktan bir insan ölmesini. Bizim Anadolu kültüründe bu var. Türk İslam kültüründe bu var. Biz Yunus'un, yaradılanı severim yaradandan ötürü dediği toprakların çocuğuyuz. Ya da Hz. Mevla'nın hoşgörüsüyle bu toprakların mayası karılmış. Biz buna müsaade etmedik ve etmeyiz. Tabi ki yoksullaşma, gelirde adaletsizliği dile getiriyoruz. Bu dönemde işini kaybeden insanlarımız ya da en azından asgari ücretle çalışırken şimdi kısa çalışma ödeneğine mahkum kaldılar. Bin 200 lirayla geçinen, iş yapamayanlar var. Ama işi artan da var. Birçok ülkede fabrikalar kapandı, biz de devam ediyor. Bence de devam edilmeli. Ama iş yapamayanlar da var. Bunların desteklenmesi lazım. Herkese gelir düzeyine göre yardım yapılması lazım. Biz bunu sadece sosyal yardım anlamında söylemiyorum. Mesela kamuda eşit işe eşit ücret uygulanamıyor. Aynı işyerinde aynı işi yapıyor. Ama aynı ücreti alamıyor. Bu olmaz, bunun düzeltilmesi lazım. Çiftçilerimiz ve köylülerimiz girdi maliyetleri inanılmaz derecede arttı. Sebepsiz artış var. biz haklı olarak ben de kısmen çiftçilik yapan biriyim. Geçen yıl dövizle alıyoruz ilacı ya da gübreyi. Baktığınız zaman geçen sene de bu rakamlardaymış. Bu sene de bu rakamlarda. Geçen sene bin 800 olan gübrenin fiyatı 3 bin 300 lira olmuş. Bu olacak bir şey değil. İlaç için de aynı şey geçerli. Buna uygun bir şey yapmak lazım. Sebepsiz artışlara müsaade etmemek lazım. Çiftçi böyle olursa ekmek de zorlanıyor, üretmekte zorlanıyor. Bize en çok gıda lazım. Kendi kendimize yetmenin dışında Türkiye için en büyük gelir kaynağının bu olduğunu gördük. Hayat varsa bu lazım. Araba olmasa da olur ama ekmeği yemek zorundayız, sütü içmek zorundayız. Gıda çok önemli. Onun için bu alanların desteklenmesi lazım. Üreten kesimin desteklenmesi lazım. Bir de vergide adaletsizlik var. Dolaylı vergiler çok yüksek. Bir de çalışanın üzerindeki vergi çok yüksek. Çalışandan ne vergisi ya böyle bir şey olabilir mi?' dedi.


DESTEKLENMESİ LAZIM
Sanatçı ve müzisyenlerin de desteklenmesi gerektiğini savunan Destici, 'Sanatçılarımızın müzisyenlerimiz ve diğer sanatla uğraşan insanlarımızın da desteklenmesi lazım. Çünkü burada tabi bir kısmı sanatını icra edebiliyor. Ekranlarda, sosyal medya, televizyonlar özellikle görsel medya ve araçları üzerinden. Ama bir kısmı bunu yerine getiremiyor. Benim de görüştüğüm sanatçı arkadaşlar var. 1 seneden fazladır bir kere bile program yapamadım diyor, bir kısmı evimi sattım diyor. Ama bir de olmayan ne yapsın? Şimdi bunları da Kültür Bakanlığımız, Aile Bakanlığımız ortak bir çalışmayla bunların dernekleri vasıtasıyla tespitlerin yapılması lazım. Kendilerine de ifade ettim. Mağdur olan kaç kişi varsa bunların tespit edilip desteklenmesi lazım' ifadelerini kullandı.


MUTABAKATA VARILIRSA ÇÖZÜLÜR
Çevreyolu ile ilgili konuşan Destici, 'Eskişehir'in bir çevreyoluna ihtiyacı var. Ama bu konuda benim gördüğüm Eskişehir'de bir mutabakat yok. Bir kısmı yolun bu haliyle devam etmesini istiyor. Özelikle ticaret ve ekonomik anlamda. İnsanlar en azından dursun, yol kenarında benzinini alsın veya şehrin içine girsin gezsin yönüyle isteyen taraf var. Bir de trafik yükünden kurtulalım diyen bir kesim var. Eskişehir bu konuda ortak mutabakata varırsa bu iş çözülür. Çözülmemesi gibi bir sebep yok. Eskişehir'in siyasetçisiyle yereliyle diğer paydaşlarıyla bu kararı vermesi lazım. Biz de bunun takipçisi oluruz ve çözülür' diye konuştu.

CUMHUR İTTİFAKI DA
MİLLET İTTİFAKI DA DEĞİŞMEZ

Cumhur İttifakıyla devam edeceklerini kaydeden Destici, 'Biz şu anda Cumhur İttifakıyla birlikteliğimizi sürdürüyoruz. Ama bu ittifaklar meselesini bence çok da keskinleştirmemek lazım. Şimdi 2018 seçimlerinde ittifak yapıldı. Daha sonraki yerel seçimlerde resmi bir ittifak yapılmadı. Şimdi önümüzde bir yeni Anayasa süreci var ki Anayasa zor. Ama seçim kanunu ve siyasi partiler yasasının değişeceği büyük ihtimal. Bu seçim kanunu ve siyasi parti yasası değiştikten sonra süreç daha farklı işleyebilir. O zaman dar bölge mi olacak, baraj sıfır mı olacak, Türkiye milletvekilliği gelecek mi, kontenjan olacak mı ön seçim olacak mı finansmanda hazine yardımıyla ilgili değişiklikler olacak mı? Bütün bunlar netleştikten sonra bu süreç daha netleşir. Ama ana omurgalar kalır. Bizim gibi fikri olarak seçime yönelik değil de Türkiye'nin bekası için, devlet bütünlüğünü önceleyenler için bu çok değişmez. Bu Millet İttifakı için de geçerli. Ben orada da çok değişiklik olacağını düşünüyorum. Onlar da kitlenmişler bir yere. Üçüncü bir ittifak çıkabilir mi? Ben o ihtimali güçlü görüyorum. Hatta dördüncü ittifakı eğer HDP'nin kapatılma süreci var. Bu süreç kapatılsa bile yeni bir parti kuracakları belli, muhakkak. Ki kapatılması lazım. Şu olmaz. Bir suç örgütü ki HDP bir suç örgütüdür, PKK'nın partisidir. Onlar içindeki teröristtir. Zaten terörist oldukları için yargılanmıştır. Dolayısıyla bu kadar her şey açıkken Anayasa Mahkemesinin eksiklik diye göndermesi tuhaf bir şey. Beklentimiz kapanma kararının çıkması. Çıkmazsa da biz mahkemenin verdiği kararı beğenmesek de saygı duymak zorundayız. Ama HDP ile Millet İttifakı arasında bir tartışma var. O da HDP diyor ki bizimle örtülü ittifak yapmaktan vazgeçin açık açık yapalım diyor. Şimdi bu taraftan da HDP'nin PKK'nın partisi olduğu bilindiği için milletin tepkisi var. CHP HDP'ye yakın olsa da İYİ Parti tabanını kaybedeceğini bildiği için... Mesela tabanını kaybetmeyeceğini bilse HDP ile ittifak yapar. İlkesel durmuyor. Ama biz ilkesel duruyoruz. Şu an 2 diyelim oyumuza 7'de olsa HDP ile ittifak yapmayız. Ama Milli İttifakta yapıldı. Yerel seçimlerde açıkça yapıldı' dedi.

DESTEK OLUNMALI
URAYSİM tartışmalarını değerlendiren Destici şöyle devam etti: 'Maalesef bazı projelere bilgi sahibi olmadan vatandaşlarımız yapılan propagandadan etkilenerek bir karşı duruş ortaya koyuyorlar. Burada ben iki tarafı da eksik görüyorum. Projeyi yapan ya da savunan kişiler de tam topluma bunu anlatamıyor. Aynı şekilde diğer karşı çıkanlar da zaten niyeti karşı çıkmak olduğu için topluma gerçekleri anlatmıyorlar. Toplumun burada gerçekleri öğrenmesi lazım. Gerçekleri bilmesi lazım. Maalesef bu sadece bu konuda değil. Yanlışlar var, doğrular var. Türkiye'de maalesef yanlış siyaset anlayışı var. Böyle olmaması lazım. Kimin kimi diye bakmamak lazım. Bu adam doğru iş yapıyor mu yapmıyor mu? Siyasi partisine bakmamak lazım. Bakacağı yer işin ehli midir? İşini yapıyor mudur? Vatansever midir? Saygı duyacaksın. Toplumu ayrıştırmaması lazım. Türkiye'nin geleceğine darbe vurmaması lazım. Üretime ket vurmaması lazım. Aksine destek olması lazım. Meseleye ben böyle bakıyorum.'


SİYASETTE İSTİKRARI BOZMAMAK GEREKİR
Ülkenin bütünlüğü milletin istiklalinin ve refahının önemli olduğunu belirten Destici, 'Ülkenin zenginleşmesi lazım. Bu millet bunu hakkediyor. Türkiye ekonomisi kırılgan, henüz kendi ayakları üzerinde üretime dayanarak değil borçla dönüyor önemli bir kısmı. Bundan kurtulana kadar ekonomimizi siyasetteki gelişmeler çok etkiliyor. Siyasetteki olumsuzlukların birinci faturası ekonomi ve halka çıkıyor. Siyasette istikrarı bozmamak lazım. Ha şu değil. Ben illa bir parti bir kişi ölene kadar Cumhurbaşkanı kalsın ya da iktidara devam etsin demiyorum. İstikrardan kastım demokrasi ve halk iradesinin sandığa eksiksiz bir şekilde özgürce yansımasını sağlamak, halkın seçtiklerine de herkesin Anayasa, yasalar çerçevesinde yönetesine rıza göstermek. Ben isteri ki kendim cumhurbaşkanı olayım, kendi partim iktidar olsun. Ama uzlaşman gerekiyorsa, birlikte olman gerekiyorsa elbette Azeri müşterekleri olanlarla birlikte olacaksın' dedi.