Depremden en çok etkilenen illerden biri olan Hatay'daki arama kurtarma faaliyetleri sırasında yaşadıklarını ES TV'ye anlatan Odunpazarı Belediyesi Arama Kurtarma Ekibi (OBAK), kalplerinin Hatay'da kaldığını söyledi.

YOL 21 SAAT SÜRDÜ
6 Şubat tarihinde saat 04.51'de deprem haberini aldıklarını ve sabah 9.00 sularında tüm hazırlıklarını yaparak yola çıktıklarını belirten OBAK Ekip Lider Ercan Temel, 'Önce Ankara'dan hava yoluyla intikal edeceğimiz söylendi. Orada 3 saat kadar bekledik. Daha sonra hava faaliyetinin iptal olduğu, kara yoluyla gitmemiz gerektiği söylendi. En büyük zorluğumuz kar ve tipiydi. Hatay'ın Belen ilçesinden sonra yolların zarar görmüş olması da etkiledi. İnsanlar yolda araçlarını terk edip ayrılmıştı. Depremin vurduğu, ayrılmış yollar vardı. İlk gün yollarla ilgili problem yaşadık.Eskişehir'den çıkıp Hatay'a ulaşmamız 21 saat sürdü' dedi.

16 CANI KURTARDILAR
Bölgedeki çalışması en zor enkazlardan birinde arama kurtarma faaliyeti yürüttüklerini anlatan Temel,'Bölgeye vardıktan hemen sonra görev yeri olarak Fuat Korku Sitesi'ne geçtik. Bina yapısal olarak iki bloktu. Birisi dönerek ortadan ikiye ayrılmıştı. A Blok dediğimiz sitede, tam bölündüğü yerden iki site birbirine girmişti. Oradaki meşhur rezidans ya da bazı sitelerle büyüklük olarak kıyaslanamaz ama bizimki çok zor bir enkazdı. Hem kırılma vardı hem iki site birbirine girmişti.Vardığımız andan itibaren triaj işlemine başladık. İlk anda 16 kişi tespit ettik. 16 kişiyle tek tek konuşup yerlerini işaretledik. Triajı yaptıktan sonra maksimum riskten minimum riske göre değerlendirdik. 16 kişiyi sırayla çıkarmaya başladık. Bebekler önceliğimizdi. Hızlı bir şekilde 16 kişiyi çıkardık. Akşam saat 23.30-00.00'da bir kişiyi daha çıkardık. Sabaha karşı da son bebeğimizi çıkarttık. Sonra canlı olmadığına emin olduktan sonra enkazdaki hayatını kaybeden vatandaşlarımıza yöneldik' ifadelerini kullandı.

ROBOT DEĞİL, İNSANIZ
Arama kurtarma faaliyetleri sırasında birçok duygusal an yaşadıklarını ancak profesyonel ve eğitimli bir ekip olarak işlerini en iyi şekilde yapmaya çalıştıklarını belirten Temel, 'Duygusallık her insanda var. Biz robot değiliz, insanız ama oradaki insanların da tek umudu biziz. Orada gözyaşı dökmek ya da herhangi bir tepki vermek karşıdaki kişinin umutlarını toptan sarsacak bir şey. Biz bunun eğitimini de önceden aldık. Stres yönetimi, psikolojik yönetim eğitimi aldık. Tabii ki ağladık ama insanların görmeyeceği bir yerde' şeklinde konuştu.

İNGİLİZLER ŞAHİT OLDU

Enkazdan kurtardıkları 17 yaşındaki Eylül'ün görüntülerinin oradaki İngiliz bir haber ajansı tarafından çekildiğini, kendilerinin tüm ekip olarak enkaz faaliyetlerine odaklandıklarını belirten Temel, o anları ise şöyle anlattı: 'Bizim normalde görüntü almamız için ekip arkadaşlarımızdan 2 kişi vardı. Tamamen enkaza adapte olduğumuz için bizdeki görüntü sayısı sıfırdı. Son çıkardığımız Eylül adındaki 17 yaşındaki arkadaşımız vardı. Onun görüntüsünü bile oradaki İngiliz haber ajansı, alanda profesyonel bir ekip çalışıyor diye geldi. Onların aldığı görüntüler. 17 kişinin farklı alanda çıkanların hiçbirinin görüntüsü yok. Görüntü almakla görevli arkadaşlar bile enkazda elleriyle bir şeyler yapmaya çalışıyorlardı.'

DUYGULANDIRAN TESADÜF
Birlikte 5 yıl görev yaptığı bir tanıdığının çocuklarının tesadüfen çalıştıkları enkazda olduğunu öğrendiğini belirten Temel, 'Onların çıkartılma anı benim için çok farklıydı. Tesadüfen oradaydık. Onların orada olması, onları çıkartmak insanı duygusal olarak etkiliyor' dedi. Enkazdan kurtardıkları vatandaşlar hakkında mutluluk verici dönüşler aldıklarını ifade eden Temel, 'Eylül'ün sol ayağı kalça kemiği kırıktı. Ameliyat oldu. Çıkarttığımız 3 bebek iyileşti, taburcu oldu. Bir başka kişinin ayağıyla ilgili problem vardı, geçti. Çoğu ile ilgili pozitif dönüşler aldık. Hepsiyle iletişim halindeyiz' şeklinde konuştu.

GÜN KAVRAMINI YİTİRDİK
Ekip Lider Yardımcısı Oktay Demirel, kendisini en çok etkileyen şeyin tüm ekip olarak 5 gün boyunca uyumadan çalışmaları olduğunu söyledi. Enkazdaki kurtarma faaliyetleri boyunca gün kavramını dahi yitirdiklerini ifade eden Demirel, 'En son Cuma ya da cumartesi günü arkadaşlarımızla birbirimize günü sormaya başladık. Ondan önce günle ve saatle alakalı kimsenin bir sorgusu yoktu. Sadece hedefimiz enkazın üzerinde, ne kadar çok canlı çıkarabileceğimize yoğunlaştık. 6'ncı günden sonra hangi gündeyiz diye sormaya, kendimize gelmeye başladık. Sadece gece ve gündüz kavramı vardı' dedi.

MAKİNE GİBİ ÇALIŞTIK
Deprem bölgesinde hayatta kalmak için temel ihtiyaçlarını askıya alacak kadar bir konsantrasyonla çalıştıklarını belirten Ezgi Şanlı ise, 'Eğer oraya gitmemiş olsaydık, bunları karşılamadan bir insanın enkazda çalışıp maksimum efor sarf edeceğine inanmazdım diye düşünüyorum' dedi. Gökhan da enkaz çalışmaları sırasında adeta makineleştiklerini ifade ederek, 'Belki çok riskli, kendi canımızı tehlikeye atacak şeyler de yapmış olabiliriz. Aslında çok yapılamayacak şeylere imza attığımızın yeni yeni farkına varıyoruz. Belki bir cana daha dokunabiliriz umuduyla, sabırla bütün arkadaşlarımızla birlikte azimle ve kararlılıkla çalıştık. Bu beni çok etkilemişti'şeklinde konuştu.

BAKIŞLARIMIZ BİLE AYNI OLDU
OBAK ekibinden Hüseyin Yavuz da ekip olarak aynı his ve duygularla çalıştıklarını belirterek şunları söyledi: 'Hepimiz bir olmuştuk zaten. Bakışlarımız bile aynı olmuştu. Tavırlarımız, duygularımız aynı. Bütün duygularımız bir olmuştu. Buraya geldiğimizde bile bakışlarımız aynı kaldı diyebilirim. İnsanı yaşamadığı şeyleri yaşamak, zaten ilk gün film karesinden çıkmış gibi hissediyorsunuz. Sonra günler nasıl geçiyor farkında olmadan çalışmaya başlıyorsunuz. Ne kadar insana dokunduysak o kadar mutluyuz. Herkesin başı sağ olsun.'

İBRET ALINACAK BİR DURUM
Ekip üyelerinden Oğuzhan Akduman, orada kendi ailesini hatırladığını ve hayatın kıymetini anladıklarını belirterek, 'Çoğumuzun ailesi, çocukları var. Orada dokunduğumuz cenazeler, kendi ailemizi hatırlatıyor ister istemez. Aslında ibret alınacak bir durum bu. Hayatımızın, ömrümüzün kıymetini ya da nasıl yaşamamız gerektiğini çizen bir yol olduğu kanaatindeyim. Arkadaşlarımızla gayet profesyonel bir şekilde çalıştık. El birliğiyle dokunabildiğimiz kadar aileye yardım etmeye çalıştık' dedi.

İKİNCİ MEMLEKETİM HATAY
Hatay'da yaşadığı ve kendisinde derin izler bıraktığı anısını paylaşan Ayşen Öztürk, o anları ise şöyle anlattı: 'Enkaz alanında bekleyen bir aile vardı. Kız kardeşlerinin, çocuklarının ve polis eşinin enkazın altında olduğunu söyledi.'Kız kardeşimin saçları sizin gibi sarı, bulursanız lütfen haber verin' demişti. Biz de en son gün onları ölü olarak çıkarttık. Birkaç gün önce Instagram'dan iletişime geçtiler. Ekibe çok teşekkür ettiler. 'İnsan ölüsünü bulduğu için sevinir mi? Hayat bize bunu öğretti' dediler. Oradaki insanları aile gibi benimsemiştir. Hatay benim ikinci memleketim. Benim gerçekten yüreğim Hatay'da kaldı. Biliyorum ki birçok insan hala yakınını bekliyor.'