Çocuk cinayetleri, sadece aileleri değil, tüm toplumu derinden etkileyen ve büyük travmalara yol açan olaylardır. Masum bir çocuğun hayatını kaybetmesi, toplumda güven, adalet ve korunma duygularını ciddi şekilde sarsar ve bu tür olayların bıraktığı psikolojik izler yıllarca silinmeyebilir.

Uzman Dr. Psikiyatrist Hülya Turgut, bu tür olayların bireylerde korku ve endişeleri derinleştirdiğini vurgulayarak, güvensizliğin büyük bir risk oluşturduğunu belirtti. Turgut, çocuk cinayetlerinin hem toplumsal hem de bireysel düzeyde büyük travmalara neden olduğunu ifade ederek, şu açıklamalarda bulundu:“Çocuk cinayetleri, hem toplum hem de birey açısından büyük bir travma kaynağıdır. Bu tür olaylar, toplumdaki güven duygusunu ciddi şekilde zedeler ve bireyler arasında bağların zayıflamasına yol açar. Güvenin kaybı, toplumsal yaşantıyı olumsuz etkileyerek, bireylerin bir arada yaşamalarını zorlaştırır ve büyük riskler oluşturur. Bu tür travmaların etkilerinin atlatılması ise genellikle oldukça zordur.”

Eskişehir Barosu’ndan Hayvanları Koruma Kanunu’na tepki! Eskişehir Barosu’ndan Hayvanları Koruma Kanunu’na tepki!

Bu tür olaylar önemli tramvalardır

Toplumdaki güveninin oluşması için koşulların hızlı bir şekilde sağlanması gerektiğini söyleyen Turgut, “Birbirimize güvenip huzur içinde yaşamamız, sağlıklı bir toplum gelişimi açısından son derece önemliyken, güveni ciddi anlamda sarsan bu tür olaylar insanları birbirinden uzaklaştırır. Bu uzaklaşmalarda daha öncesinde bireysel sonrasında da toplumu etkileyen psikiyatrik tabloların ya da daha vahim tabloların tekrarlanmasına sebep verir. Bundan dolayı çok önemli tramvalardır. Bu tramvaların aydınlatılması, toplum vicdanının rahatlatılması ve yeniden güvenin sağlanabileceği koşulların hızlı bir şekilde sağlanabilmesi bu nedenle ciddi anlamda önem arz etmektedir” diye konuştu.

“Yine mi oldu?” diyerek geçip gidiyorlar"

İnsanların yapısal olarak unutmaya meyilli olduğunu söyleyen Turgut, “İnsan egosu zaten iyiyi de kötüyü de bir müddet sonra alışmaya ve unutmaya meyillidir. Aksi halde tramvalara veya üzüntülerimize takılı kalsaydık hayata devam edemezdik. Yapısal olarak da unutmaya meyilli bir yapımız var ama bunun haricinde bazı toplumlarda da ne yazık ki gündem çok hızlı değiştiği için yani arka arkaya travmatik olaylar çok sık yaşandığı için tabii ki bir olay işlenme fırsatı bulmadan hemen arkasından yeni olay geldiği zaman da ne yazık ki hem unutma, hem konuyu yeterince işleyememe, yas sürecini tamamlayamama meydana gelmekte ve unutmalar meydana gelmektedir. En vahim olanı da tramvatik olaylarla gündemin çok sık değişmesi, bizlerde desensitizasyon dediğimiz alışmaya ve duyarsızlaşmaya sebep olmaktadır. Son zamanlarda bunu çok sık görüyoruz. Artık kayıplar, tacizler, cinayetler ya da kötü olaylarda çevremize baktığımızda bir çok kişi, “Yine mi oldu?” diyerek geçip gidiyorlar. Bu duyarsızlaşma, işin en tehlikeli boyutudur. Bizlerin bu olayları bir noktada unutarak atlatmaya çalışmamız nedeniyle olaylar çabuk kapanıyor ve aslında kapanıyor gibi görünse de toplumsal bellekte ve bireysel bellekte bunlar kayıt altına alınıyor. Bu kayıtlar da günün birinden bireysel ya da toplumsal olarak bir takım patlamalara sebep olabilir” ifadelerini kullandı.

Kaynak: HABER MERKEZİ