İNSANIN KENDİSİNİ İSRAF ETMESİ
Kur'an-ı Kerim birçok noktada insanın kıymet ve değerinden bahseder. Yerlerin ve göklerin onun hizmetine sunulması (Bakara 2/29), varlıklar içerisinde seçkin kılınması (İsra 17/70), eksiksiz ve en güzel surette yaratılmış olması (Tin 95/4) bu hususlardan bazılarıdır. Bütün bunların yanında kendisine verilen ömür nimetinin boş ve anlamsız olmadığı (Mü'minun 23/115), yaratılışında büyük hikmetlerin var olduğu (Bakara 2/30), kendisine sorumluluklar yüklenmesi nedeniyle yeryüzünde halife kılınması da (Fatır 35/39) bizlere aktarılan hususlardandır. Bu noktada insan için en büyük israf; varlığının ve var edicisinin farkına varamaması, hızla dönen dünya çarkında kendisini ve hayatını anlamlandıramaması, Yüce Rabbimizin '…Size düşünecek kimsenin düşünebileceği kadar ömür vermedik mi?..' (Fatır 35/37) sorusuna cevap aramamasıdır. İşte Kur'anı Kerim'in '…kendilerini ziyan ettiler…' (Hûd 11/21) diye ifade ettiği gerçek israf budur.
NİMETLERİN İSRAFI
Günümüz dünyasının en çok muzdarip olduğu hususlardan birinin israf olduğu izahtan varestedir. Çöpe giden milyonlarca ekmek, boşa akıtılan sular ve bilinçsizce heder edilen millî servetler tamamen bu vurdumduymazlığın eseridir. Bu noktada ahiret bilincinin ne kadar önemli olduğu kendisini göstermektedir. Yaptığı her iyiliğin karşılığını bulacağını, her yanlış işin de hesabını vereceğini bilen şuurlu mümin, hayatına öyle güzel çekidüzen verir ki, israf kelimesi onun yaşamında kendisine yer bulamaz. '…Yiyin, için ama israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez' (A'raf 7/31); 'İsraf ederek saçıp-savurma çünkü saçıp-savuranlar şeytanın kardeşleri olmuşlardır; şeytan ise Rabbine karşı nankördür' (İsra 17/26-27) buyuran Yüce Rabbimiz, iyilik konusunda bile haddi aşmamamız gerektiğini şöyle ifade eder: 'Büsbütün eli sıkı olma, ölçüsüzce eli açık da olma, sonra kınanacak ve kendine hayıflanacak hale gelirsin!' (İsra 17/29).
İSRAFIN BİREYSEL VE TOPLUMSAL ZARARLARI
Yapılan istatistiksel çalışmalara bakıldığında, israfın boyutları somut olarak daha iyi anlaşılabilir. Türkiye İsraf Raporu'nda (2022) zikredilen verilere göre, dünyada gıda üretiminin tahminen üçte biri israf edilmektedir. Ancak verilerin ortaya koyduğu önemli nokta israfın yaklaşık %40'ının hanelerde yapılıyor olmasıdır. Yani israfın önemli bir kısmı bireysel tüketim alışkanlıklarıyla ilgilidir. Çünkü israfın en önemli nedeni tüketim arzusunun kontrol edilememesidir. Günümüzde insanların kendini daha iyi hissetmek, mutlu olmak, var olduğunu ve yaşadığını hissetmek için tüketime yöneldiğini görmekteyiz. Yani tüketmek, kendini ifade etmenin ve başkalarından farklılaşmanın en kolay ve kitlelerce onaylanmış bir yoludur. Sahip oldukları ve tükettikleri üzerinden kendini tanımlayan ve bu tarz bir hayatı benimseyen insanlar, neticede bencil ve egoist bireylere dönüşerek israfın bireysel felaketini ortaya koyarlar. Toplumun temel taşını oluşturan bireylerin bu anlayışa sahip olmalarının, cemiyetin temelden sarsılmasına, gelir adaletsizliğine, ekonomik anlamda üretim darlığı ve borçlanmaya sebebiyet vererek toplumsal huzursuzluğa ve kaosa neden olacağı kesindir. Bu noktada bizlere düşen görev, israfa kapı aralayacak her türlü eylemden uzaklaşıp tasarruf tedbirlerine riayet etmek ve alanında yetkin kişilerin önerilene tabi olarak kendimizi ve toplumumuzu tasarruf anlayışına yönlendirmek olmalıdır.
Emanet olarak devraldığımız dünyamızı, aynı şuurla gelecek nesillerimize aktarma ümidi ile…
Hayırlı Ramazanlar…
MEAL OKUYORUM
Biz Kur'an'dan öyle bir şey indiriyoruz ki, o müminler için bir şifa, bir rahmettir; zalimlerin ise sadece ziyanını arttırır. (İsra 17/ 82.ayet)
HER GÜNE BİR HADİS
'Kur'an okuyunuz. Çünkü Kur'an, kıyamet gününde kendisini okuyanlara şefaatçı olarak gelecektir' (Müslim, Müsafirîn 252.)
GÜNÜN DUASI
'Ey Rabbimiz! Bizi sana boyun eğenlerden kıl, neslimizden de sana itaat eden bir ümmet çıkar, bize ibadet usullerimizi göster, tevbemizi kabul et; zira, tevbeleri çokça kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin.' (Bakara 2/128)
BİR SORU-BİR CEVAP
Kalp hastalarının kullandıkları dilaltı hapı orucu bozar mı?
Bazı kalp rahatsızlıklarında dil altına konulan hap, doğrudan ağız dokusu tarafından emilip kana karışarak kalp krizini önlemektedir. Söz konusu hap ağız içinde emilip yok olduğundan mideye bir şey ulaşmamaktadır. Bu itibarla, dilaltı hapı kullanmak orucu bozmaz (DİYK 22. 09. 2005 tarihli karar). (Fetvalar,DİB Yay.syf.280)