TMMOB ZMO Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez, tarım alanlarının madencilik baskısı altında yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu belirterek, maden projelerinin tarımsal üretime büyük zarar vereceğini söyledi. Üreticinin artan maliyetler karşısında çözüm bulmakta zorlandığını ifade eden Suiçmez, üretim yapabilmek için en temel ihtiyacın üretim alanı olduğuna dikkat çekti. Suiçmez, “Üretim alanlarını koruyamıyoruz. En büyük tehdit, vahşi madencilik baskısıdır. Eskişehir’de Alpagut-Atalan ve Sarıcakaya’daki altın madeni projeleri bunun en somut örneği. Eskişehir’de sebzeciliğin yaygın olduğu mikroklima bölgeleri birkaç şirketin çıkarı uğruna yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya. Doğanın tahribatı telafi edilemez boyutta. Kaymaz’da da altın madenciliği gündemde. Beylikova’daki nadir elementler konusunun da ABD ziyareti sırasında gündeme geldiğini biliyoruz. Elbette nadir elementler önemlidir ama artık tarım ürünleri de ‘nadir’ hale geldi. Bu yıl kiraz yiyemeyen bir toplum olduk” diye konuştu.
KURU TARIM TEK ÇÖZÜM DEĞİL
Don, kuraklık ve şap hastalığı gibi önemli faktörlerin tarıma etkisini dile getiren Suiçmez, “Zirai don Eskişehir’i de etkiledi. 23 milyar liralık tarım sigortası ödemesinin bir kısmı yapıldı, ancak üreticilerin yarısı ÇKS’ye kayıtlı değil. Don zararlarının ödenmesi olumlu ama yeterli değil; çünkü meyvecilikte bakım yapılmazsa gelecek yıllarda ciddi sıkıntılar yaşarız. Hayvancılıkta şap hastalığı nedeniyle 81 ilde pazarlar kapalı. Zararın net boyutu bilinmiyor. Kuraklık da büyük bir tehlike. Basınçlı sulama sistemlerine geçilmesi gerektiğini söylüyoruz ama bunu çiftçi kendi başına bu yatırımı yapamaz. Devlet Su İşleri’nin bütçesi artırılmalı, nitelikli personelle güçlendirilmeli. Su planlaması kamusal sorumlulukla yapılmalı. Eskişehir’de kuraklığa dayanıklı türlerin ıslah edilmesi ve yaygınlaştırılması önemli ama kuru tarıma geçmek tek başına çözüm değildir. Gelir farkı çiftçiye telafi edilmelidir” dedi.
TARIMDA TASARRUF OLMAZ
Suiçmez, tarımsal desteklerin artırılması gerektiğini belirterek, “Bugün 3 buçuk milyon hektar arazi ekilmiyor. Sebebi yüksek maliyetler, yetersiz destekler, düşük alım fiyatları. ‘Ekilmediyse biz kiralarız’ anlayışı yanlıştır. Tarımdan tasarruf olmaz. Bugün yüzde 36’lık gıda enflasyonunu ‘zirai don’ diye açıklamak kolaycılıktır. Asıl neden girdi maliyetlerinin düşürülmemesi, desteklerin azaltılması ve geç ödenmesidir. Et ithalatı yapılmayacağı söylense de ithalat bağımlılığı artıyor. İç piyasada fiyat yükselince ihracata kısıtlama getiriliyor; bu da hatalı. Tarım ve Orman Bakanlığı ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı anayasal görevini yapmalı. Tarımsal destekler Gayri Safi Milli Hasıla’nın yüzde 1’inden az olamaz. 2026 için öngörülen sadece 168 milyar. Oysa yüzde 1’e göre 775 milyar olmalıydı. Don, şap, kuraklık gibi olağanüstü durumlarda ek destek paketleri hazırlanmalıdır. Çünkü üretemezsek, tüketemeyiz. Yurt dışından ürün almak çözüm değildir. Artan ithalat bağımlılığı milli güvenlik sorunudur. Eskişehir özelinde de denetimler artırılmalı, mühendisler atanmalı, DSİ güçlendirilmeli ve ‘Köy Hizmetleri’ benzeri bir kurum yeniden kurulmalıdır” ifadelerini kullandı.