Birkaç kez düşündüm.
Şu doları yazayım mı yazmayayım mı diye.
Nedir bu dolar?
ABD'nin tedavüldeki parasının adı.
Ne işe yarıyor.
Değişim aracı olarak dünyada kullanılıyor.
Yani, Ticarette 'rezerv' para...
Her şey dolar üzerinden yapılıyor...

Dolara kim alıştırdı bizi?
Turgut Özal...
Neden alıştırdı?
Çok basit.
Küçük Amerika sevdası olmak hayali.
Olduk mu?
Vallahi onu bilmiyorum ama caddelerimizdeki dükkanların markaları hep İngilizce tabelalarla dolu.
Ayakkabılarımızdan, giydiklerimize, içeceklerimize, yiyeceklerimize, cep telefonlarına kadar Made in USA.
Herkes çocuklarına 'İngilizce' öğretmek istediğine göre... Demek ki küçük Amerika.

AMERİKA KARŞILIKSIZ PARA BASMA ÖZGÜRLÜĞÜNÜN KEYFİNİ ÇIKARTIYOR.
Amerika 'senyoraj' hakkını kullanıyor.
Bastığı doların hiçbir EKONOMİK karşılığı da yok.
Federal merkez bankası da bunu biliyor, Çin de, dünyada biliyor.
Dünyanın en borçlu ülkesi ABD...
Alacaklar listesinde,1.sırada Çin geliyor. Onunda eli kolu bağlı. ABD' ye dese ki şu paraların karşılığını öde dese ödeyemez...
Karşılığı yok.


NEDEN DOLAR?
2. Dünya Savaşından sonra dünyada rezerv para olmaya başladı da ondan.
Özeti bu.


DALGALI KUR VE TÜRKİYE...
1999 yılına kadar T.C. Merkez bankası sabit kur uygulaması yapıyordu.
Dövizin alış ve satışı günlük olarak belirleniyordu.
Taa ki, Ecevit'in başbakanlığı döneminde çıkan ekonomik krize kadar.
Meşhur anayasa kitabının atılması anına kadar böyleydi.


ALİ BABACAN DÖNEMİNDE İSTİKRAR VARDI...
Piyasalarda bir denge oluşmuştu. Aşağı yukarı enflasyon kadar artan dolar...
Merkez bankası sıkı para politikası izliyordu. Faizler makul seviyelerdeydi...
Maliye politikaları da 2010' a kadar iyi idi...

SONRA BOZULMALAR BAŞLADI...
Her şey yolunda gibi görünüyordu ama, yapısal sorunlar çığ gibi büyüyordu...
Bankalar sıkıntılıydı.
2002' DEN ÖNCE...
Cari açık ve bütçe açıkları hızla büyüyordu. Finansal sektör uluslar arası normlara uymuyordu...
Piyasada, çift tarife vardı...
Merkez bankasının belirlediği SABİT KUR REJİMİ ve piyasa dönemi...
Sorunun temelinde bu var.
Tasarruflar yeterli oranda değildi...
Yüksek faizde kesmiyordu...
Enflasyon patlamıştı.
Sıcak para da yetmiyordu.
Sonrasında, kötü ekonomik yönetimi piyasalara güven veremeyince, piyasalar allak bullak oluvermişti.
Küresel saldırı Ecevit hükümetine karşı harekete geçmiş ve Türkiye'yi IMF'nin kucağına itivermişlerdi.
Bugünde yaşadığımız sorunların temelinde hem küresel saldırı hem de ekonomi ve finansal-mali yapısal sorunlar var.
Ecevit telefonla bile bakanı ekonomiden sorumlu Kemal Derviş'e ulaşamaz olmuştu.
Derviş öncesinde, sabit kur rejimi vardı.
Ne günlerdi!

KÜRESEL SERMAYENİN TEMSİLCİSİ KEMAL DERVİŞ...
Dalgalı kurumuzun icatçısı Kemal Derviş.
Dünya bankası başkan yardımcısı.
Acil çağrıldı, ekonomiden sorumlu bakan yapıldı.
Mali ve finansal sistem ile bankacılığa sıkı düzen getirildi.
Kur serbest bırakıldı.
Dalgalı kur'a geçildi.
Acı reçete hazırladı.
Sosyal Haklarda kısıtlamalara gidildi.
Özelleştirmelere hız verildi.
İç borçları, zamana yayarak, yeniden yapılandırarak konsolide edilerek, tasfiye edildi.


SERBEST KUR REJİMİ.
Dış ödemeler dengesi açık verince, yapılacak ilk iş, Döviz fiyatlarını serbest bırakmak.
Öyle ya.
Serbest piyasa ekonomisi varsa, 'kur'da' serbest olur. Kur'un fiyatını Piyasa belirler.
Piyasa dediğiniz, oyuncular.
Bankalar, Büyük fonlar, spekülatörler, Trader yaparlar...
Bunlar, hem 'faiz' den, hem de 'dolar'dan, hem de borsadan kaymaklı kadayıf para kazanırlar.
Borsayı, indirirler, çıkartırlar.
İstanbul'un üçkağıtçı cambazları da, Anadolu yatırımcısını söğüşlerler.
Bunların başını bankaların fonları çeker.

OYNAKLIK...
Piyasadaki aşırı dalgalanmalara 'oynaklık' denir.
Diğer adıyla 'volalite'.
Spekülatörler, paradan para kazanırlar.
En iyi parayı da 'risk' zamanlarında kazanırlar.
Kaostan beslenirler.
Genelde, ekonomik ve siyasal belirsizliğin olduğu dönemlerde 'volalite' çok yüksek olur.
Şimdi herkes şaşırıyor!

Döviz neden bu kadar çok artıyor?
Sorulacak soru mu bu.
İthalatın çok olursa, ihracatın az olursa 'DÖVİZ' fiyatları artar.
İhracatın, ithalatı karşılama oranına bir bakın.
Çok çalışın, çok üretin, çok ihracat yapın ki çok döviz girsin.
Kasalarımız, net dövizle dolsun.
Tasarruflarınız olsun.
Yatırımlarınızı öz kaynaklarla sağlayın.
Ekonominiz sağlam olsun.
Üretim yapın.
Enflasyon % 2 olsun.
Bakalım! Döviz fiyatları artacak mı?
Artamaz!

BALON EKONOMİLER...
Şimdi tartışılan Dolar'da ki artışın Ekonomik gerekçesi var mı? Yok mu?
Merak etmiyor musunuz?
İtiraf etmeliyim ki, piyasaları nasıl açıklayayım ki?
Piyasaları çok yakından da takip ederim. Hangi makroekonomik rakamların verileni kullanırsanız kullanın doların gelebileceği teknik çıkış seviyesi 5.50 TL. Üstü balon.
Normal mi. Eh! Balon ekonomisinde normal.
Şişirirsin, şişirirsin sonra patlar!
İşte, küreselleşmenin faturası.

DERİN USA...
ABD'yi yöneten güç.
Aileler ve derin Amerika?
Doların çok kötü bir şeytani huyu var.
Sağlam ekonomik politikayı hiç sevmez.
Milli olan ekonomileri hiç sevmez.
O zaman senaryo yazmaya başlar.
Olduğu yerde, yıllarca park etmek Amerika'nın canını çok sıkar.
O, kendisine kulluk yapmayan ülkelerde kriz çıkartmaya alışmıştır.
Yukarıya doğru çıkış için fırsat kollamak zorundadır...
Sabırlıdır...
Sabit durmaktan beklemekten çok sıkılır.
En çok sevdiği ise, ülkelerdeki 'politik ve ekonomik istikrarsızlıklar.'
Çok hoşlanır.
Ellerini ovuşturur.
Şimdi der, fırsat var, hazırlık yapma zamanı geliyor…
Antrenmanlara başlar.
İlk işi, ufak bir test.
Dalgalanmayı görür.
Hele, bir de kendisine düş! Diye emir verenler var ise, çok mutlu olur.
Ey! Dolar düş artık diyenleri de çok sever.
Bu onlar için kaçırılmaz bir fırsat olur...
Çünkü bu bir işaret fişeğidir onun için.
Yukarıya çıkışa hazırlan anlamını taşır.
Daha yukarıya, daha yukarıya.
Ey! Dolar artık çıkma.
Vallahi yorulduk.
Dolar çıkma artık diye diye!
Düş artık!
İnşallah tepetaklak gidersin.
Amerika inşallah bir gün sende batarsın.
Ey! 'Çin' topa gir artık. Bütün gözler sende.