Aç kal da alacaklıya kapını kaktırma.
Aç kalmak pahasına borç ödenmelidir. Borcunu zamanında ödemek, namuslu olmaktır
Aç kalmak, borçlu olmaktan iyidir.
Sözünün eri olana borcunu ödeyememek, aç kalmaktan daha ağır gelir.
Baba borcu, evlada düşer.
Baba borcunu, evlat öder.
Borca baylık, bir aylık. [1] / Borçla alınan eşek, suyolunda ölür. [2]
Başkasından borç olarak alınan ekonomik kaynakla sağlanan zenginlik geçicidir.
Borca yenilen etin kemiği, boğaz yırtar. / Borca içen, iki defa sarhoş olur.
1. Veresiye alışveriş etmek, sakıncalıdır. Veresiye alışveriş eden iki kez sarsılır; malı aldığı zaman bir süre sonra para ödemenin üzüntüsünü çeker, ödeme zamanı gelince de karşılıksız ödeme yapıyormuş gibi sıkılır. 2. Geçimini borçla temin etmek, huzursuzluğun ana kaynağıdır.
Borcun iyisi olmaz, borçlunun iyisi olur.
Borç, her zaman için kötüdür. Borçlunun iyisi, borcuna sadık olanıdır.
Borcun iyisi vermek; derdin iyisi ölmek.
Borçlu, alacaklıyı sıkıntıya düşürmeden borcunu ödemelidir. Çaresiz derde düşenin de o amansız acıyı çekmesi yerine ölmesi daha iyidir.
Borcun yoksa kefil ol, işin yoksa şahit ol. / Kefil olma yüzerler, vekil olma üzerler.
Kefil olmak da vekil olmak da çoğu kere sıkıntılı sonuçlar doğurur. Şahitlik boş oturanların, kefillik ise parası çok olanların işidir. Borçlu borcunu ödemeyince kefili öder. Şahitlik de mahkemeye gide gele çok zaman kaybına sebep olur. İkisinden de uzak durulmalıdır.
Borcunu bilmeyen, namusunu bilmez.
Borç namustur.
Borcunu veren, varlanır.
Borcunu ödeyen, zengin olma yolundadır.
Borcunu vermeyen, bir daha bulamaz.
Borcunu ödemeyen, tekrar borç alamaz.
Borç alan, dert alır.
Borç kişiye ıstırap, sıkıntı, zorluk, üzüntü getirir. Borç alan, aynı zamanda borçtan kaynaklanan bütün sıkıntıları da üzerine almış olur.
Borç alanı bezdirir, vereni usandırır, düşünceli gezdirir insanı utandırır.
Borç; alanı da vereni de huzursuz eder.
Borç alınırken, dost ödenirken düşmandır.
Borç alan, aldığı borcu işinde kullanacağı için sevinerek alır ancak borcunu öderken bu durumu yüksünür.
Borç bini aştı, her akşam baklava ye.
Borç ödeme sınırı aşıldığında iş işten geçmiş olur. Ne yapılsa yeridir (!)
Borç durur, harç durmaz.
Borcu ertelemek mümkündür ama sürüp giden hayatta bir iş için harcanan parayı, edilen masrafı ertelemek mümkün olmaz.
Borç gülerek gelir, ağlayarak gider.
Belli sıkıntı çözüleceği için borç alınırken sevinilir ancak ödemede sıkışıldığı içim de kişi zorlanır.
Borç ödenir, kira ödenmez. [3]
Kiracı olmaktansa, borca girip ev sahibi olmak daha iyidir.
Borç uzayınca kalır, dert uzayınca alır.
1. Borcun ödenmesi geciktikçe borçluluk duygusu gevşer; zamanla da ödenmez olur.
2. Dert uzayınca hastayı güçsüz bırakır, öldürür.
Borç verenin dili, uzun olur.
Borç veren, alacaklıya karşı gücünü hep gösterir.
Borç vermek zordur, borç istemek ondan daha zordur.
Borç ve borçluluk, veren için de isteyen için de zor bir durumdur.
Borç vermekle, düşman vurmakla.
Borç vermekle, düşman vurmakla yok edilir.
Borç yiyen, kesesinden yer.
1. Borca sadık kalınmalı, zamanı geldiğinde mutlaka ödenmelidir.
2. İhtiyaçlarını borçlanma ile karşılayan, bir süre sonra o borcu ödemek zorundadır.

[1]baylık: Zenginlik
[2] Azerbaycan'dan
[3] Ev sahibi olmayı teşvik etmede kullanılır.