Gün geçmiyor ki ülkemiz bir değerini koronavirüsü sebebiyle kaybetmesin.
Birçok vatandaşımız, ilim adamımız, hakk'a yürüdü.
Ancak bu defa koronavirüsü tam 33 yıl yakından tanıma imkanı bulup görüş ve düşüncelerini hep kendime rehber edindiğim ilim, gönül ve fikir adamı ömrünü milletine adamış Prof. Dr.Haydar Baş hocamızı kopardı hayattan.
Hocamızın vefat haberini sabahın ilk saatlerinde cep telefonumdan arayan Mahmudiye Belediye Başkanı İshak Gündoğan Bey söyledi.
Telefonuma baktığımda arayanın İshak Başkanımız olduğunu görünce, kendi kendime ilçesindeki bir işle alakalı arıyor diye düşündüm.
Kısa bir hal hatırdan sonra Prof. Dr. Haydar Baş Beyin vefat ettiğini son dakika haberi olarak okuduğunu belirterek aradı.
Bu acı haberi duyunca enkaz altında kalmış gibi ağır yük bindi omuzlarıma.
Daha fazla konuşamadım telefonda. Müsaade isteyip kapattım. İnsan sevdiği birisine ölümü yakıştıramaz derler ya bende aynı duyguları yoğun yaşıyordum. İnanmak istemedim.
Ama maalesef kara haber tez duyulurmuş. Virüs ölüm sebebi ama 'emir mülk evinin sahibinden' cümlelerini düşünüp kendimi teselli etsem de göz kapaklarımdan süzülen yaşlara engel olamıyordum.
Covid-19 nedeniyle hocamız, memleketi Trabzon'da hastanede tedavi altında olduğunu durumunun da iyi olduğunu söylüyordu arkadaşlar. Meğerse değilmiş.
Şairin,'Neylersin ölüm herkesin başında/Uyudun uyanamadın olacak/Kim bilir nerde, nasıl kaç yaşında…'sözleri de kar etmiyordu yüreğime.
Bilinmeyen, duyulmamış, güneş gibi içimi ısıtan bir isimdi Prof. Dr. Haydar Baş.
Benim olduğu kadar onu yakından tanıyanların üşüyen yüreği nefesiyle ısınırdı. Sesinde, soluğunda, gözlerinin ışıltısında, bayat ve pörsük hayatı canlandıran ve güzelleştiren sihirli bir güç saklıydı.
Fıtri idrak ve irfanıyla tam 33 yıldır dinlediğim manevi dünyamı şekillendiren sohbetlerinde ve konuşmalarında öyle nasihatler ederdi ki, akan suların yatağını temizlediği gibi temizlerdi yüreğimi.
Onun bulunduğu ortam, dingin,hoş bir barış havasıyla yüklü olurdu. Hep çözüm odaklı proje eksenli konuşmaları karanlık dünyamızı aydınlatan güneşti.
Görüş ve düşünceleri umut oluyordu çorak yüreklerimize.74 yıllık ömrüne Altmıştan fazla kitap sığdıran, meşale gibi önümüzü aydınlatan bir bilim adamıydı aynı zamanda. Görüşleri birçok üniversitede lisansüstü ve araştırmalara konu edinmiş, sayısını bilmediğim uluslararası ödüllerin sahibi bir değerimizdi.
'Evladım insan her yerde yaşar, lakin ölmek için vatan lazım!' sözünü diline pelesenk etmiş her birimize vatan/bayrak/millet sevgisini kılcal damarlarımıza kadar nakşetmiş bir ustaydı aynı zamanda. Terzi gibi kendi hayat kumaşından kırpıp kırpıp bizim kumaşımıza eklerdi.
Bir insan düşününki ömrü, Türk Milleti'nin ezeli ve ebedi düşmanlarıyla mücadele içinde geçti.
Ama o milletine ölümüne sevdalıydı. O yüzden hep ölüme yakın durdu.Bir konuşmasında 'Ben son nefesimveahiretteverilmesigerekenhesabınhesabınıyapanbiriyim'sözleriylebirölçükoyardıortaya.
Ömrü boyunca haksız önyargılar, yüzlerce davalar, perdeleme, gizleme, baskı, zulümle dolu saldırılar onu yolundan hiç döndür(e)medi.' Tek başıma da kalsam bu yoldan dönmem' diyerek istikamet üzere olunmasını mücadele edilmesi gerektiğini gösterdi bize hep.
Çünkü gittiği yol, Ehl-iBeyt'in, Hünkar Hacı Bektaşi Velinin ve Atatürk'ün yoluydu…
Hiçbir zaman yalpalamadı, geri adım atmadı. Geçtiğimiz yıl Susurluk ilçesinde aracını 'terör ihbarı' diye akıllara zarar bir düşünceyle durduran polis şefine aracından inerek;' Oğlum beni tanıyor musunuz. Ben devletine sonuna kadar bağlı bir insanım. Devleti arıyorsanız işte burada. Devlet benim.'diyecek baba şefkatinde hakkında kötü niyetli insanlara bile şefkat gösteren, nasihat eden bir liderdi.
Örneğini gündelik yaşamımızda çokça gördüğümüz 'Her dönemin adamı değil, her dönem adam oldu! 'Teklif edilen tüm dünyalık makamları elinin tersiyle geri çevirdi.
Tam 20 yıl önce çoğu kesimin laf söyletmediği 'hoca efendi' diye methiyeler dizdiği, günlerde FETÖ terör örgütünün gerçek yüzünü millete anlatırken 'çok abartıyorsunuz' diyenler yıllar sonra Haydar hoca çok haklıydı demeye başladıklarını gördük.
Ferasetiyle bugünleri gören hocamız, terörist başı Fetullah'ın başlattığı 'dinler arası diyalog' masalının O'nun için ülkeye tuzak, yüreğine batan küflü bıçaktı sanki. İçini kanatıyordu. Hatırlayın gençler Hıristiyanlaştırılıyordu o zamanlar. 'Ben milli ve dini meselelerde çok duyarlı bir insanım. Kavga etmem. Uyarırım. İkaz ederim. İkna ederim. Yol gösteririm.' Diyerek yol gösterdi. Ancak görmek istemeyenler maalesef görmedi.
Hiçbir şey yapamadan eli kolu bağlı öylece beklemek, onun için ihanetti; Yetiştirdiği vatan sever talebelerini heyetler halinde dönemin idarecilerine, kanaat önderlerine göndererek tehlikenin farkında olunmasını tam 20 yıl önce yapmıştı. Ama maalesef sözünü dinletemedi. Ağır bedeller ödendi. Zaman onu hep haklı çıkardı.
Son zamanlarda Mustafa Kemal Atatürk'le ilgili ezber bozan'Hoş Geldin Atatürk' eseriyle Türk milletini gerçek Atatürk'le tanıştırması bir devrin kapanıp yeni bir devrin açılmasıydı sanki.
Hiç unutmam yaklaşık 5 yıl önceydi. Bursa'da bir düğündeyiz. Hocamızla aynı masada sohbet ediyoruz. Eskişehir'den Haşmet abide var. Atatürk'le yazdığı eser hakkında düşüncelerimi söylerken yüzüme baktı ve birazda öfkeli ses tonuyla: 'Evladım Atatürk düşmanlığının kaynağı İngiliz ve Yunan istihbaratıdır. Bize Atatürk'ü hep kasıtlı olarak yanlış tanıttılar. Biz bunu yıkıyoruz. Ama gerçeği bu millet bilmiyor. Yazdığım eseri iyi okuyun. Orada tüm bilgi ve belgeler mevcut. Atatürk Ehli Beyt soyundandır. Osmanlı paşasıdır. Hafızı kelamdır. Bunu unutmayın. Atatürk Bu milletin birleştirici harcıdır. Bunları her yerde anlatın' cümlelerini o zamandan beridir altın harflerle gönlüme yazmıştım.
Zaman su misali akıp gidiyor. Ömür saati durmuyor.
En son geçtiğimiz yıl Eskişehir'e Bozan Mahallesinde yaptırmış olduğu Entegre Tesisini ziyarete geldiğinde görüşmüştük. Bozanlı çiftçilerle yaptığı sohbet toplantısında şu tarihi cümlelerini unutamam…
Tarımın stratejik bir alan olduğunu vurgulayarak 'Eline en güçlü silahları ver. Ancak askerin karnını doyurmazsan o silah hiçbir işe yaramaz. Buda tarımla ziraatla, ürün yetiştirmekle olur. Tarlalarınızı ekin.Topraklarınızı sakın satmayın.' Sözleri bugünü tarif etmiyor mu? Kırsalda arazilerin ekilmesi için teşvikler yapılıyor.
Bozan ziyareti sonrası Eskişehir'e döndüğümüzde herkes gidecek diye beklerken gitmekten vazgeçip bir gece kalıp sıcak yaz akşamında Odunpazarı Belediyesine ait Şelale Parkta gecenin ilerleyen vaktine kadar çay dondurma eşliğinde uzayıp giden sohbetinin tadı hala damağımdadır.
Aynıgeceotelegittiğimizdegirişkapısındanitibarenyanınayaklaşıpelindentutarakbirkaçadımyürüdüğümüzün kendisine son dokunuşumun olacağını nereden bilebilirdim!
Alimin ölümü, alemin ölümü gibidir.Hakkını helal et hocam!. Ruhun şad olsun. Mekanın makamın cennet, uğruna bir ömür tükettiğin Ehl-i Beyt yoldaşın olsun.

TEŞEKKÜR
Ortaya koyduğu Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet Milli Devlet teziyle, kapitalizmin sömürü anlayışını yerle bir eden, Hoş Geldin Atatürk eseriyle Atatürk vatandır, Atatürk bayraktır, Atatürk birleştirici harçtır diyen, dünya tarihinde bir ilk olan 15 ciltlik Ehl-i Beyt Külliyatı ile alevi,sünni,şii ayrımına son vererek, birlik beraberliğin tek adresinin Ehl-i Beyt olduğunu ortaya koyan,
Ömrünün tamamını Türk Milletine ve Devletine adamış Türk fikir ve siyasi hayatının mümtaz şahsiyeti muhterem Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın vefatı ile acımızı paylaşan telefon açan, taziye ve başsağlığı mesajı gönderen tüm gönül dostlarına çok teşekkür ederim.
Hüseyin TURHAN