Gerek ülkemizde gerek dünya genelinde çok sayıda başarısız politikacı işbaşında ve toplumlar; ekonomi, eğitim, sağlık, adalet vb. çeşitli alanlarda mutsuzluğu bırakalım ızdırap içinde bir hayat sürmeye mahkum edilmiş vaziyette. Izdırabın kaynağına indiğimizde ise başarısız politikacıların kişilik özellikleri ve bu şahısların doğruymuş gibi göstermeye çalıştıkları gaflet/dalalet/hıyanet politikaları çıkıyor karşımıza. Bu hafta, söz konusu özellik ve politik uygulamalar üzerinde duracağız.
Halka, millete, insanlığa hizmeti esas almayıp, gerek kendisinin gerek yakınlarının şahsi ikbalini düşünen politikacı bir ızdırap pompasıdır. Bu ızdırap müsebbibi şahsi hedeflerine ulaşmak, iktidarda kalmak için her türlü entrikayı çevirmekten çekinmez. Dün doğru dediğine bugün yanlış der; dün şeyh olarak görüp önünde diz çöktüğü bir şartalatanı bugün vatan haini, ruh hastası ilan eder; dün masaya oturduğu grup, örgüt ve milletlerle bugün savaşır; dava arkadaşları olarak nitelediği, onlara övgüler düzdüğü arkadaşlarını bir kalemde siler; iktidar olma yolundayken şahsi zenginliği önemsemediğini, halka ve Hakka hizmet edeceğini, mazlumun/yoksulun yanında her diam olacağını söylerken, iktidarı elde ettiğinde dünyanın önemli zenginleri arasına girer, yoksulları küçümser, halkı/hakkı unutur; bir avuç zenginin çarkına su taşır. İyi bir hatiptir, cesurdur da; ama ne hatipliği ne cesareti Hak ve Halk içindir. Kitlelerin etkili cümlelerle güdüleceğini bilir, kendini daha kudretli göstermek için balkon vb. yüksek yerlerde kitlelere seslenmeyi tercih eder; cesurca davranışları dikkatten kaçmaz, cesurca davranmazsa iktidardan düşeceğini, yargılanacağını öngörür, ayakta kalabilmesi için cesaret göstermesi şarttır, cesaret onun için tutunacak bir daldır. Ayakta kalmanın bir yolu da sürekli düzenleme yapmaktır. Gündeminde güya hep yenilikler vardır, görevde kalmaya devam ederse her şeyin düzeleceği yolunda kampanyalar yürütür; ama her geçen gün toplumda gerileme, yoksulluk ve mutsuzluk egemen olur. Kavramlarla oynamayı, algı yönlendirmesini çok iyi bilir, başarıyı başarısızlık; başarısızlığı başarı olarak kabul ettirmede üstüne yoktur. Siyasi fiyaskoları siyasi zaferler olarak göstermesi 'takdire şayan…' Sürekli kandırıldığını söyler, af da diler; ama her şeyi en iyi o biliyordur; kandırılmakla/zeka arasında bağlantı kurmaz, kurdurmaz da, sıkıştığında da dini söylemlerle işin içinden sıyrılır, sözde özeleştiri yapmıştır; ama kandırılmasına, yanlış şeyler yapmasına rağmen görev başındadır. Dini ve milli duygularını zayıf gördüğü, vatan haini olarak niteledikleriyle 'hoooop' durumu değiştirip ittifak kurar; omurgasız bir yapıyla hareket etmeye çalışır. Çelişkilerini, hezeyanlarını kapatmak için de güçlü bir propaganda ordusu kurmuştur; gazetecilerden, akademisyenlerden, kanaat önderlerinden, popüler olan ses/saz/sinema sanatçılarından bir grubu halkı kendi lehinde etkilemeleri için sürekli kullanır. Onun için gözyaşı döken adamları vardır; onda ulvi bir takım özelliklerin olduğu algısını örgütlü bir şekilde toplumsallaştırır. Kendisi için sözde bir fedai ordusuna da sahiptir; bu yönlendirilmiş fanatik grup rakipleri korkutmak için ara ara satırlı/sopalı gösterilerde bulunmaktan; hatta bazen rakipleri darp etmekten de çekinmez. Başarısızlıklarını gizler; başarısızlığının faturasını siyasi rakiplerine ve dış güçlere çıkarır. Bilinmeyen, ispatı olmayan, kaynağı gösterilmeyen verilerle bir şeyleri anlatmaya çalışır. Sürekli elinde bir takım belge ve bilgiler olduğunu iddia eder; ama onları asla gösteremez. Kendinden önceki dönemin dinamikleriyle toplumun bağlarını koparmaya çalışır; toplumun değiştiğini, kendisinden önce hiçbir şey yapılmadığını savunur. Hatta kendi yönetiminde çok daha önce hizmete açılan bir fabrikanın ya da üniversitenin bile kendi döneminde açıldığını büyük bir pişkinlikle anlatır. Halka yalan söylemekten, gerçekleri çarpıtmaktan asla çekinmez; bu tavrın siyasi olarak ayakta kalmak için bir zorunluluk olduğuna işaret eder. Geçmişte içilen antlar yasaklanır, kendi döneminde ise dillendirdiği bir şarkıyla propaganda malzemesi olarak kullanır. Kendisinden başka kimse ile yönetimi paylaşmaz, her zaman haklı ve toplumun çok önünde olduğu propagandasını yapar,yaptırır. Toplumsal refahı artırdığını gerçek olmayan rakam ve istatistiklerle açıklar, bu gerçek olmayan verileri servis eden kurumları vardır. Halkı kandırabilmesi için yurttaşların düşünmeyen, sorgulamayan, okumayan, araştırmayan bir kimlikte olması gerektiğini savunur; bu nedenle yurttaşları ilim, bilim, sanat ve sporla iç içe bir yaşam yerine tüketmeye, harcamaya, borçlanmaya yönlendirir. Düşünmeyen, sorgulamayan, kendisinden hesap sormayan insanlar ister. Üretim değil tüketim odaklıdır. Parayı para ile kazanma eğilimindedir; birilerinin ülkesinde iş yapması için onlara taviz vermeyi başarı zanneder ve bu yolla da istihdamı artıracağı, halkın zenginleşeceğini iddia eder. Zenginliğin, kazanmanın üretimle, milli politikalarla sağlanacağını bilmesine rağmen yüzeysel/sığ politikalarla zamanı geçirir Kaynakları halkın yararına değil, bir grup azılığın yararına kullanır; bu yolda halktan tepkiler gelince de büyük gelişmelerin olacağını, refaha ermeye az kaldığına vurgu yaparken halktan kemer sıkmasını ister; hatta bunu dine dayandırmaktan da çekinmez… Halk homurdanmaya başlayınca da halk arasına çıksa da yüzlerce koruma ile dolaşır. Halktan kopmuştur, lüks ve şatafat içinde, büyük güvenlik önlemleri arasında yaşarken yoksul halka gelişmeyi, zenginliği 'itibardan tasarruf olmaz' söylemiyle anlatır.
Özetle, onun hayatında akıl-bilim-irfan-sanat-adalet-milli bilinç-milli üretim-halkçılık-devletçilik-milliyetçilik-hoşgörü-barış yoktur…
Rast geldiniz mi böyle birilerine?