Bolivya'da olanlar medyada yer aldıktan sonra aklımıza hemen askerin iç siyasete yapmış olduğu, ülkemizde şimdi terk edilmiş olan muhtıracı müdahaleci yapısı aklımıza geldi.
Siyasi tarihimiz onlarca muhtırayı teyit eder.
Hemen hemen bir çok ülkede bu yapı hala mevcut.
Asker, siyasete, yönetime, alınan kararlara karışabiliyor.
En yakın örneği Bolivya.
Burada askerler 'seçilmiş başkanı' iktidardan indirip, Meksika'ya göndermiştir.

Müdahale konusunda Amerika'da da benzer bir yapı vardır.
Ancak, Pentagon adıyla tanımlanan bu yapı hem yeraltı çalışmalarla hem de direk olarak özellikle 'yurt dışı' siyasette ağırlığını hissettirir.
ABD'nin diğer ülkelerden en önemli farkı; Pentagon, Başkana karşı sorumludur ve seçilmişlere hesap verebilir bir yapısı vardır.
Pentagon'un başkanı yönetimden alması, yönetime el koyması mümkün değildir.
Amerika'da yönetim, tüm unsurlarıyla bağımsız ve güçlüdür.
Demokratik ülkelerde, Amerika örneği asker ne kadar güçlü olursa olsun seçileni görevden el çektirememe yapısı keşke tüm ülkelerde geçerli olsa diyebiliriz.

Diğer taraftan;
ABD Başkanı, gücü ne olursa olsun özellikle hukuk sistemine karışamaz,adaleti yönlendiremez ve yönetemez.
Ülkedeki kurumlar herhangi bir baskı ile kararlarını değiştirmezler, daha doğrusu yetkisi ve gücü ne olursa olsun hiç bir kişi veya kurum, bir başka kişiye veya kuruma baskı yapamaz.

Başkanlık sistemlerinin geçerli olan ülkelerde başkanın yetkileri sınırlandırılmış, denetlenebiliyor veya hesap verilebiliyor ise, bu ülkede demokrasi adına işler iyi gitmektedir.
Ülkemizde demokrasi adına istenecek tek şey, budur diyebiliriz.
Kişi ve kurumlar herhangi bir kişinin gücünden dolayı gerçeklerden sapmaz ise herşey doğru, rotasında gidiyor diyebiliriz.
Bunu diyebiliyorsak, mesele yok, diyemiyorsak sorun çoktur.

Gerçek demokratik ülkelerde kimse kimseden korkmaz ve çekinmez.
Gerçek demokratik ülkelerde yaşayanlar, kişilere değil düzenin, sistemin kararlı ve adaletli uygulanabilir olmasına güvenir ve inanır.
Demokrasinin gücü halkın ve 'STK'ların gücüne bağlanmıştır.
Ben ve benim gibi düşünenler, 'tam demokrasiden' yanayızdır.
Cumhuriyetin ve demokrasinin geçerli olduğu ülkede yaşayanların emin olduğu şey, hiçbir gücü arkasına alma ihtiyacı duymaksızın adaleti gerçekleştirecek olanların özgür iradeleriyle karar verecek olmalarıdır.
Bu ülkelerde halkın güveni, adaletin tecelli olmasına dayalıdır.
Demokrasinin hakim olmadığı ülkelerde ki buna oy sayısına bağlı çoğunlukçu olmayan demokrasiler de dahildir, halkın her kesiminde yapılan kamuoyu yoklamasında adalete güvensizlik oldukça yüksek çıkmaktadır.
Adalet yoksa veya adalete güven yoksa, burada demokrasiden bahsedemeyiz.
Ülkelerin çağdaşlığı, demokratik bir ülke olup olmamasına bağlıdır.
Toplumumuz, geldiği son nokta itibariyle her zaman ve her yerde gerçek demokrasi istemektedir.
Zira yaşadığınız ülkede her şey iyiye gidebilir, unutulmaması gereken tek şey halkın mutluluğu ve kendini güvende hissetmesidir.
Bunun anahtarı da 'gerçek demokrasidir.'
Sevgiyle kalın