Dilimizde belli anlamlarda kullanılıyor ama 'kapı' kavramının özellikle aşağıdaki anlamları, beni, derinden derine düşündürüyor.
Kapı bazen 'belli bir maksatla belli bir şey elde etmek için başvurulan, bağlanılan yer' anlamında, bazen 'gelir, geçim, kısmet sağlayan yer, kaynak veya imkan' anlamıyla, bazen 'gidere yol açan ihtiyaç' anlamında, bazen 'makam, huzur' anlamıyla kullanılıyor.
Bunların hepsi birbirinden derin, hepsi birbirinden zihin yorucu bence.
Evet, öyle bir kapı var ki onun adı 'gönül kapısı'…O kapı ki ne eşiği var ne tokmağı ne de zili.O kapı ki sadece içeriden açılır. O kapı ki rıza gösterme kapısıdır, kalben hoş görüp kabul etme kapısıdır, kolaylıkla benimseme kapısıdır, karşı koymama kapısıdır. Açtırmak da zor, açmak da zor o kapıyı.
Allah'tan dilekte bulunmak için, dua için müracaat edile kapı hacet kapısı. Hacet kapısına herkes yaklaşır ama kime açılır o kapı bilinmez; biz bilemeyiz. Bilemeyiz ama o kapının açılacağına, duaların kabul olacağına dair inancımız hep tamdır.
İsteyene istediği kadar verilen hazine elbette ilim kapısında. İlim kapısı, çalışana, çabalayana açık hep.
Herkese hakkının verildiği, hak sahiplerine haklarını tanındığı kapı adalet kapısı.Adalet kapısı gün gelip herkesin önüne geleceği kapı. Adalet kapısı, Hak aramak için başvurulan makam.
Umut kapısı hepimizin umut ışığı. Umut kapısı, umut verici işaretler bütünü. İsteyene her zaman sonuna kadar açık bu kapı.
Belli bir maksatla belli bir şey elde etmek için başvurulan, bağlanılan yer 'mürşit kapısı, geçim kapısı, gelir kapısı'. Bunları ayırt etmek tamamen bize kalmış. Hangi kapıda ne zaman, ne kadar, ne şekilde kalacağımızın tercihi bize ait.
Açılır bildiğimiz kaç kap yüzümüze kapandı, hangi kapı başka kapı eşiğine götürdü bizi.
Dar kapılardaki zorluk da geniş kapılardaki rahatlık da yordu bizi.
Yüklendiğimiz açık kapıların yüzümüze kapanacağını hesap ettik mi ki.
Bazen bazı kapıların bize kapalı görünmesi, önünde değil arkasında bulunduğumuzdan mıydı ki.
Bir kapı kapandığında diğerinin açılacağına inanırdık aslında. Kapanan kapı ile ilgili pişmanlıklarımızı bir yandan açılacağını umduğumuz kapı ile ilgili endişeler bir yandan zorladı mı bizi ki.
Yanlış kapıları zorladığımız oralarda boşa zorlandığımız anlarımız unuttuk mu şimdi.
Yanlış açtığımız, yanlışlıkla açtığımız kapıların pişmanlıkları neler getirdi başımıza? Kapıyı açmanın hazzı da kapıyı kapatmanın üzüntüsü de yordu bizi değil mi?
Gelenlere açtığımız kapının verdiği rahatlığı da gidenlere de kapattığımızı kapının rahatsızlığı da yordu bizi
Seçimlerimizde kapıyı açmak ya da kapıyı kapatmak arasında tereddüdünün rahatsızlığı yordu bizi.
Çıktığımız kapıyı bilerek hızla çarpmanın şiddeti geri dönmek zorunda kaldığımızda şiddetle bizi çarpmadı mı?
Açıp da kilitleyemediğimiz kapılar, neler etti bize neler!
Anahtarı bizde olmayan kapının açık ya da kapalı olması nemize yarıyor ki
Kapanması güç olan kapıyı açmaya çabalamayalım yeter.
Ekmek yediğimiz kapıları aklımızdan çıkarmayalım. Ekmek yedirdiklerimizin kapımızdaki hallerini, unutmayalım yeter.
Ne olursa olsun Hakk kapısından çevrilmeyelim yeter.