Mahmudiye’nin hemen berisinde Hamidiye Mahallesi vardır…

Eskişehir’in en tarihi yerlerinden birisidir.

Osmanlı’dan günümüze kadar yerleşim yeri olmuş.

Ancak asıl tarihi zenginliği 1940’larda kurulan Köy Enstitüsünden gelir.

Zira o dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in fikri olan Köy Enstitüleri ilk kez Hamidiye’de hayata geçer.

+++

O yıllarda Aşık Veysel’in yolu da buraya düşer.

Tıkır tıkır işleyen enstitü için duygularını kaleme alır.

Şöyle yazar;

Hamidiye, Mahmudiye, Çifteler.

Enstitü köylere yapacak neler?

Bu toplu fikirle dağları deler.

Kimisi makine kimisi bel yapar.

+++

Enstitülerin kurulma amacı köy yaşamını modernize etmektir.

Eğitimli öğretmenler yetiştirip köy kalkınmalarının sağlanmasıdır.

Enstitülerde verilen eğitimler de bu yüzden çeşitlidir.

Yani Aşık Veysel’in ‘kimisi makine yapar kimi bel yapar’ sözü boşuna edilmiş değildir.

Velhasılı enstitülerden tam donanımlı, birikimli olarak mezun olunur.

Her şey tam da Atatürk’ün istediği gibidir!

Enstitüler, Ata’nın sözünü ettiği milletin efendisi köylü profilini geliştirir.

Köylerde eğitim artarken bu sayede hem tarım hem de sosyal yaşam adeta zirveye çıkar.

+++

Gelin görün ki, projenin sonu çabuk gelir!

Neden sonra tüm köy enstitüleri kapatılır.

Aşık Veysel’in sözünü ettiği dizelerindeki;

Enstitü bir kovana misaldir.

Her türlü çiçekten alır bal yapar.

Yurdum için de doğru bir yoldur.

Memlekete kanat takar, kol yapar.

Sözlerde geçen o güzelliklerin kapısına kilit konulur.

Sonrası malum…

+++

Arkasından köyler boşalmaya başlar.

İlerleyen yıllarda köylerden kentlere göç akını gelir.

Köylerde ne öğretmen kalır ne de öğretmenin eğitim vereceği öğrenci.

Elbette en büyük darbeyi de ülke tarımı yer.

Mis gibi atalık tohumlar yerlerini ırkı bozulmuş tohumlara bırakır.

Ve son olarak da tüm köylerin köy statüleri ellerinden alınır hepsi birer mahalle yapılır.

Kısacası;

Memlekette ne köy bırakılır ne de milletin efendisi köylü!

+++

Sözünü ettiğimiz enstitünün kalıntıları hala Hamidiye’de durur.

Ne arayan vardır ne de soran.

Ne hatırlayan kaldı ne de o ideolojinin peşinden giden.

Neyse ki o günleri hatırlayan, kıymetini bilen ve gelecek kuşaklara aktarmaya çalışan mezunlar var.

Önceki gün Vilayet Meydanına geldiler.

Köy Enstitülerinin 84. Kuruluş yıldönümünü kutladılar ve şunu dediler;

“Daha nitelikli öğretmen yetiştirme ve daha nitelikli bir eğitim mücadelesinden asla vazgeçmeyeceğiz.”

+++

Seslerini duyan olur mu, elbette olmaz!

Çünkü ne köy kaldı ne de enstitü.

Şimdi ÇEDES’ler var!

Dileğimiz ise yeniden bilimsel eğitim, yeniden fırsat eşitliği, yeniden kalkınmış köyler, yeniden milli tarım…

Olur mu?

Umutsuz kalırsak elbette olmaz.

O yüzden umudumuzu yitirmeyelim.

Bu vesileyle Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği’nin yaşatmaya çalıştığı mirasa sahip çıkmaya çağıralım.

Var olsunlar…