AKP bir garip parti olmuş. Hani mutasyona uğramış gibi. Reis “durmak yok yola devam” diyordu yükseklerden.

Görünmeyen bir el sanki seçmene durun yola devam etmeyin çünkü yolun sonu uçurum var deyince durdular.

Çünkü millet derin bir yoksulluk içindeydi. Esnafı, emeklisi, işsizi çare arıyordu… AKP tükenmişlik sendromuna yakalanmıştı.

Yolun sonu görününce AKP ile yola devam etmedi.

Vatandaş dedi ki, yolculuk buraya kadar.

+++++

AKP teşkilatlarında metal yorgunluğu vardı. Bu yorgunluğa çare olarak kongreyle gelen teşkilatlar bile seçimler öncesi birkaç kez değiştirilince sonuç yine değişmedi…

Çünkü seçmen AKP’ye ve Erdoğan’a güvenini yitirmişti.

Teşkilatlarda sürdürebilir bir yapı yerini, istikrarsız yönetimlere bırakıyordu…

Teşkilatlarda büyük bir kargaşa vardı ve bu problemi çözemediler. Ne kadar niteliksiz, birikimsiz, çapsız, liyakatsiz  insan varsa tama yoluyla yönetimlere getirildiler…

Teşkilatlarda uzun süre ciddi emek verenler, beklentisi olanlar bir anda kendileri saf dışı ediniverdiler. Alanı boşalttılar ve sürekli bej tepeden gelen atama milletvekilleri, atama yönetimler halkın sorunlarına eğilmeyen, çözüm üretmeyen bir politbüro yapısına dönüşüverdi.

Teşkilat ve üyeleri şunu çok iyi anladılar. Bu yapı ile daha fazla gidemeyiz. Teamülmüş, temayülmüş, kamuoyu araştırmalarıymış, anketlermiş bunların hikâye olduğu, birer yutturmaca olduğu biraz geçte olsa anlamış durumdalar.

Güç ve çıkar odakları parti içinde kümelendiler…  Kibir tavan yapmıştı. Bu davranışlarına bile yansıyordu…

Atanmış milletvekilleri gözlerini parti politikalarına değil, külliyeye göz dikiyordu…

Mecliste elleri kaldır indir…

Efendim reisimizin tensipleri ile.

Ah! bir Beştepe’de tanıdıklarım olsa!

Olanlar nimetlendiler…

AKP’ye oy veren seçmeni, partinin kapısından bile sokmadılar..

Sonra ne oldu?

31 Mart seçimlerinde çok ağır bir tokat yediler… Hâlbuki 14 Mayıs üzerinden daha 10 ay geçmişti. Ne oldu da 31 Mart seçimlerinde AKP hezimete uğramıştı?

Sanki bunu beklemiyorlarmış gibi davranıyorlar ya. Şaşkın şaşkın kendi kendilerine ne zaman bu hale geldik der gibiler.

Hâlbuki bu çığ geliyordu. Dip dalga dediğimiz buydu. Aslında 14 Mayıs’ta erken uyarı sinyallerini vermişti.

Halkın sesine kulak tıkadılar…

Kibirlerinden görmek istemediler.

Mesela Sancaktepeli belediye başkan adayı Şeyma Hanım seçimleri kaybedince iftar çadırını kaldırmış vatandaşa verdiği çekleri iptal ettirmiş.

Maske sürekli suratlarında… Maskeleri düşünce kusuyorlar…

Her şey çıkar için… Hani deriz ya Allah şifa versin böylelerine…

AKP’nin kadrolu palavramologların dilinde olan bir mottosu vardı. Yaparsa, AK Parti yapar. Hâlbuki seçmen onları iktidara getirmişti. Halk onların yalanlarına inanmıştı…

Evet, enflasyonu yaparsa AK PARTİ yapar…

Zenginlerin vergilerini bir kalemde silmeyi AKP yapar…

Derin yoksulluğu AKP yapar…

2024 emekli yılını en iyi AKP yapar.

Bu kez vatandaş 22 yıldan beri yediği kazıkları unutmadı ve gözünü açtı AKP’nin sözcülerine inanmadı.

Yaparsa AKP yapar Mottosu çöktü. 31 Mart seçimlerinde AKP enkaz altında kaldı. Farkında bile değiller.  Hasar çok büyük… Siyasi deprem AKP’yi ciddi olarak salladı… Şimdi hasar tespit raporları hazırlanacak.

Sandık sen nelere kadirsin. Hastalık haline gelen yüksek kibirlerinden halka tepeden bakma alışkanlığının AK Parti’yi ne hale getirdiğinin farkında bile değiller.

Her seçim sonra kendilerini şöyle avutuyorlardı… Sandıktan çıkan sonuçları biliyoruz… Milletin iradesini sandık yoluyla söyler

Sonra mesajı aldık söylemlerinde bulunanlar kendi bildiklerini okumaya devam ederler…

Ders aldıkları falanda yoktur aslında… Öyleymiş gibi yaparlar…

Bunu nereden anlıyoruz… 2015’den beri irtifa kaybeden AKP ve genel başkanı Recep TAYYİP Erdoğan’ın sözlerinden…

Aslında değişen hiçbir şey olmamış o günden bu güne kadar. Olan, tek adamlık sisteminin getirmiş olduğu konforlu alanda çıkar guruplarının fantezilerine kurban gitmiş bir dava partisinin “hâl-i pür melâl-i”…

Anlayana.

+++++

Siyasetçiler şunu çok iyi bilmesi gerekiyor. Siyaset milletin refahı için yapılır. Şahsi ikbal için yapılmaz…

Siyaset bir hizmet aracıdır, zenginleşme aracı değildir…

Siyasette yarı tanrılar seçilmez…

O eski antik Yunanda’ Homeros’un destanlarında  kaldı…

Siyasi partiler tarikat değildir…

Siyaset anayasa hukuk kurallarına uymak, adaletli olmak demektir. Adil olmak demektir. Erdemli olmak demektir…

El emin olmak demektir…

AKP genel başkanı Tayyip ERDOĞAN milletin feryatlarına kulak vermedi…

Hatırlatayım..

AKP milletin partisiydi değil mi? Nas var nas deniliyordu değil mi?

Faiz sebep enflasyon sonuç deniliyordu değil mi?

Fakiri, işsizi, emekliyi, dar gelirliyi enflasyona ezdirmeyeceğiz deniliyordu değil mi?

Aylıklar en 500 dolar olacak deniliyordu değil mi?

Geldiğimiz noktaya bakın.

10 bin TL mahkûm edilmiş emeklilerin sesini duymadılar bile. Derin yoksulluk içindeler. Sesimizi duyan yok mu dediler…

Demek ki sesleri duymamışlar…

Yıllarca en yüksekten prim öde şimdilik karşılığı derin yoksulluk…

Öylemi…

Şimdi öz eleştiri yapacağız diyorlar. Peki, şimdiye kadar neden yapmadınız?

Her seçimde Balkon konuşması yaptığı iğne atsan yere düşmeyecek alan bom boş kaldı..

Bazı partililer, partinin kuruluş ayarlarına dönmesi ve “temizlenmesi” gerektiğini, seçimlerin lüks ve şaşaaya alışmış yöneticiler sebebiyle kaybedildiğini söylediler.

BENCE DOĞRU GİBİ GÖRÜNSEDE DAHA TEMELDE SORUNLAR VAR

“İl başkanından, ilçe başkanına milletvekillerine kadar herkes şaşaaya alıştırılmış. Lükse alışmışlar... Halka tepeden baktılar… Vatandaşın içinde değildiler. Çarşıya, pazara çıkmadılar.

Çünkü yüzleri yoktu. Hayat pahalılığı can yakıyordu. Bir laf vardı. Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz.

Vatandaş bunu unutmadı.

Cezasını kesti.