Yapay Zeka Hepimizi İşsiz Mi Bırakacak?
Son yıllarda yapay zeka algoritmalarının yaptığı muazzam işler hepimizi şaşırtıyor. Günlük hayatta karşımıza çıkan ve işlerimizi son derece kolaylaştıran yapay zeka uygulamalarını kullandığımızda zaman kazandığımız için memnun oluyoruz. Mesela artık kimseye yol tarifi sormakla uğraşmamıza gerek yok, faturalarınızı ödemek için bir gününüzü ayırarak oradan oraya gitmemize gerek yok, birine para verecek veya alacaksak o kişinin ayağına kadar gitmemize gerek yok, alışveriş yapmak için markete gitmeye dahi gerek yok artık. Hayatımızı kolaylaştıran bu yapay zeka uygulamalarını memnuniyetle kullanıyoruz ama acaba uzun dönemli etkileri üzerinde yeterince düşünüyor muyuz acaba? Kendi kontrolümüzde olup faydalandığımız algoritmaları severek kullanıyoruz ama kontrolümüzde olmayan, bizi kullanan, hatta yönlendiren uygulamalardan haberimiz var mı? Özel hayatımızı ihlal eden uygulamaların farkında mıyız? Peki bu yapay zeka algoritmaları ileride insan aklına muhtaç olan işlerin hepsini veya büyük çoğunluğunu yapabilir duruma gelir mi? Gelirse kaç milyon insan işsiz kalır ve bu milyonlarca insandan oluşan işsiz ordusu yaşamını nasıl idame ettirebilir?
Bence bu sorular üzerinde yeterince düşünmüyor ve endişelenmiyoruz. Ama endişelenmeliyiz. Geçtiğimiz hafta kitaplarını okumaktan son derece keyif aldığım ve çok şey öğrendiğim ekonomist Daron Acemoğlu'nun yapay zekanın beraberinde getirebileceği tehditleri vurgulayan ayrıca bunları engellemek ve doğruya yönlendirmek için hiç de geç olmadığını anlatan ve bu alanda çalışmalar yapan bazı değerli insanların da fikirlerine yer verdiği ''Yapay Zekayı Yeniden Tasarlamak'' adlı kitabını okudum. Okudum ve buzdağının görünmeyen kısmının ne kadar tehlikeli olduğunu fark ettim. Yapay zekanın yapacağı devrim, sanayi devrimi ve bilgisayarların getirdiği bilişsel devrimden çok daha büyük bir etki yaratacak hayatımızda. Peki bu etki iyi mi, kötü mü olacak? İşte burada ipler bizim elimizde. Olaya hem işgücü hem de daha önemlisi demokrasi açısından bakalım.

Teknolojik Devrimler ve Toplumsal Refah
Her bilinmezde olduğu gibi bu bilinmez durumda da başımıza ne geleceğini en iyi şekilde tahmin etmek istiyorsak ışığımızı tarih biliminden almalıyız. Dünyayı kökten değiştiren iki devrim öncesinde insanları işsizlik ile korkutmuş ama sonrasında getirdiği yüksek refah seviyesi ile birlikte insanlığı bir adım ileri taşımıştır. Örneğin 18. yüzyılda başlayan, insanların yaptığı işleri genel itibariyle makinalara bırakan sanayi devriminde de insanlar fakirlik, işsizlik ve açlıktan son derece korkmuşlardı. Hatta bu korku İngiltere'de Ludistler adı verilen bir grubun ortaya çıkarak makineleri kırıp parçalama eylemleri yapmasına da sebep olmuştur. Peki sonra ne oldu? Sanayi devrimi yaygınlaştıkça insanlar işsiz ve aç mı kaldı? Hayır, tam tersi bir şekilde toplam zenginlik ve toplumsal refah arttı, bununla beraber iş kolları da arttı ve çalışacak yeni işler, yeni sektörler ortaya çıktı.
Bir de günümüze çok yakın olan bilgisayar devrimine bakalım. Bilgisayarlar insanların zihin gücüyle yaptığı neredeyse tüm matematiksel işlemleri, hesaplamaları, tahminleri tek tuşla yapabiliyor. Peki bilgisayar hayatımıza girdikten sonra muhasebeciler, bankacılar veya genel itibariyle hesaplama işlevini gören insanlar işsiz mi kaldı? Hayır tabii ki, hepsi bilgisayar başına geçti. Bununla beraber bilgisayar tüm işlerde verim artışı sağlayarak ve yeni iş kolları yaratarak işsizliğin azalmasına ve toplumsal refaha muazzam bir katkı yapmıştır. İnternetin icadıyla tüm bu olumlu yönler maksimum düzeye ulaşmıştır. Yani gördüğünüz gibi bilgisayar devrimi de endişelenildiği gibi bir işsizlik durumu değil, tam tersini getirmiştir.
Tarih bize teknolojik devrimlerin korkulduğu gibi işsizlik ve sefalet getirmediğini gösteriyor. Buradan hareketle ben işin ekonomik boyutundan çok demokrasi boyutu için endişeleniyorum. Ancak yine de tedbiri elden bırakmamak ve gidişatı herhangi bir olumsuz duruma karşı müdahale edip düzeltmek amacıyla çok yakından izlemek gerektiğine inanıyorum. Bu yakından izleme sürecinde hem devletlerin hem de sivil toplumun sorumluluğu var. Devlet ve sivil toplum demişken gelin bir de asıl endişelenmemiz gereken demokrasi ve özgürlükler boyutuna bakalım.

Dar Koridor: Sivil Toplum, Yapay Zekayla Donanmış Hükümetlere Karşı
Daron Acemoğlu ve James Robinson'un son kitabı olan ve rahatlıkla hayatımda şu ana kadar okuduğum en iyi kitap olarak adlandırabileceğim ''Dar Koridor'' adlı kitaba tam bu noktada atıf yapmak gerekiyor. Bu kitapta anlatılan dar koridor, örgütlü sivil toplum ve iyi organize olmuş, etkin bir devletin mücadelesi ve bu mücadeleden herhangi bir kazananın çıkmadığı yani sivil toplum ve devletin eşit derecede güçlü olduğu ülkelerin refaha kavuşabildiğini anlatır. Devlet doğal olarak vatandaşlar üzerinde tam bir hakimiyet kurmak ister ama bazı ülkelerde bu hakimiyete karşı kişisel hak ve özgürlüklerini korumak isteyen örgütlü sivil toplumlar çıkar ve bu iki gücün birbirine baskı yapmasıyla herkresin hak ve özgürlüğünün korunduğu ama adaleti ve düzeni sağlayan devletin de yok olmadığı ideal düzen çıkar ortaya. İşte bu ideal refah ortamını anlatmak için yazarlar ''Dar Koridor'' kavramını kullanır. Daha kısa nasıl anlatabilrdim bilmiyorum ama bu kitabı okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Bu kitaba ilaveten yine Daron Acemoğlu ve James Robinson'un ortak çalışmasının eseri olan ''Ulusların Düşüşü'' adlı kitabı da şiddetle tavsiye ediyorum. Bu iki kitabın gelecekte Platon'un Devlet'i ve Aristo'nun Politikası gibi klasikleşeceğini düşünüyorum.
Konuya dönecek olursak yapay zekanın demokrasi ve özgürlüklere karşı ne kadar büyük bir tehdit olduğunu örneklerle belirtmek faydalı olacaktır. Artık her an devletin ve bazı şirketlerin gözetimi altındayız. Şu an neredeyiz, ne konuşuyoruz, internette ne arıyoruz, kiminle mesajlaşıyoruz, nasıl hissediyoruz, politikayla ne kadar ilgiliyiz ve politik görüşümüz ne ve daha birçok kişisel ve kişisel kalması gereken bilgilerimiz takip edilebiliyor, daha da kötüsü yapay zeka algoritmaları tarafından işlenebiliyor. Bu bilgileri alan şirketler konuşmalarımızı dinleyerek önümüze reklamlar çıkarabiliyor ya da daha kötüsü tüm kişisel bilgilerimizi hükümetlere satıyor. Facebook'un geçtiğimiz yıllarda ABD'de kişisel verileri hükümete sattığı ve bu yüzden ödediği yüklü tazminatı hatırlatmak isterim. Dikta ile yönetmek isteyen hükümetler ve yapay zeka şirketlerinin işbirliğinden doğacak distopyayı bir düşünün. Her anınız, her duygunuz, her iletişiminiz, her aramanız izleniyor ve hemen o an cezalandırılıyorsunuz veya susturuluyorsunuz. Demokrasi ve özgürlükler için bundan daha büyük bir tehdit olabilir mi?
Bu noktada çözümün yine ''Dar Koridor'' kavramından geçtiğine inanıyorum. Sivil toplum ve hükümetin mücadelesinde artık bir aktör daha var; Yapay Zeka şirketleri. Eğitimli, bilinçli, proaktif bir toplum, dikta kurmak isteyen bir hükümeti nasıl dizginleyip doğru sınıra çekilmesini sağlıyorsa, oluşması muhtemel devlet+yapay zeka şirketleri ittifakına karşı da bu refleksi göstererek daha işin başında bu ittifakı dağıtabilir veya doğru sınırlara çekilmesini sağlayabilir. Sivil toplum bunu bir an önce yapmalıdır. Çünkü yapay zeka beklenmedik derecede hızlı ve sessizce gelişiyor. Bu sefer sivil toplumun karşısındaki rakipleri çok daha güçlü. Bu yüzden sivil toplumun daha iyi bir eğitime, daha iyi bir farkındalığa ve daha yüksek seviyede proaktifliğe ihtiyacı var. Ancak bu şekilde kendi hak ve özgürlüklerini koruyarak yapay zeka şirketlerine haddini bildirebilir. Bunun için hiç de geç değil. Ama nasıl ki bazı ülkelerde sivil toplum veya güçlü devlet eksikliği (veya her ikisi birden) dolayısıyla dar koridor oluşamamışsa yine bu eksiklerden dolayı yapay zekayı doğru sınırlar içine yönlendirmek için de gerekli şartlar oluşmayacaktır. Bana göre asıl endişelenilmesi gereken nokta budur. Bu gibi ülkelerde demokrasi ve özgürlükler, yapay zekanın gözetimi ve yönlendirme gücüne sahip olan diktatör hükümetlerin elinde tamamen kaybolabilir.