Anonim ‘Su Ateş ve Ahlak’ kıssasını duymuşsunuzdur. Bir kere de ben tekrar edeyim:

“Su, ateş ve ahlak ahbap olur. Sohbet anında suya sorarlar.

‘Kaybolursan seni nasıl bulacağız?’

Cevap

‘Nerede bir şırıltı, çağıltı duyarsanız ben oradayım.’

Ateşe sorarlar:

‘Seni yitirirsek ne yapalım?’

Ateş,

‘Bir duman gördüğünüz yerde ben varım.’ der.

Sıra ahlaka gelince, cevabı şu olur:

‘Beni kaybederseniz, bir daha kesinlikle bulamazsınız.’”

Evet. “Ahlak kayıp mı, kayboluyor mu, kayıp olur mu?’ sorularına cevabımız, şimdilik kaydıyla, saklı kalsın.

Ahlak konusunda hemen hepimizin hemen her zaman söyleyeceği bir şeyler var.

Kişinin bir amaca yönelik olarak kendi arzusuyla iyide birleşip kötüden uzaklaşmasına genel anlamda ‘ahlak’ diyoruz.

Ahlak hayat tarzımızda olandır, hayat tarzımızda yaşanandır.

Ahlak, adalet sağlar.

Ahlakımız ihtiraslarımızı kontrol eder.

İnsan ilişkileri sosyal hayatın vazgeçilmezidir. Bu ilişkileri derleyen, yönlendiren, usul ve düzen getiren ana konu ahlaktır.

Ahlak insanın olduğu her alanda, her yerdedir.

Ego, açgözlülük, cehalet, empati yokluğu, vicdan eksikliği, kibir, gösteriş, samimiyetsizlik…. Ve daha birçok şey bizim insani özelliklerimizi azalttıkça azaltıyor.

Ahlaklı insan, kendi kendini yenebilen insandır. Ahlak yoksunu olanlarla ilişkilere dikkat gerekir. Ahlaklı insan toplumun ahlakını korur.

Göründüğün gibi olmak, olduğun gibi görünmek; ahlaklı olmaktır.

Bu alanda örnek insanlar arttıkça hemen her alandaki kalkınma hamleleri, hız kazanacaktır. Bu hususlarda örnek gösterilebilen insanlar arttıkça sosyal sosyal barış daha da sağlıklı olacaktır.

Ahlaksızlık; bilerek birilerine zarar vermektir.

Ahlaki konudaki çöküntü, yok oluşu hızlandırır.

Sözüne güvenilmeyen, işini sağlam ve güzel yapmayan, elinden ve dilinden zarar görülen, şerrinden emin olunamayan kişinin ahlakının güzelliğinden bahsedilemez.

Konuşunca yalan söyleyen, söz verince sözünden cayan, emanete gerekli hassasiyeti göstermeyen ahlaklı olamaz.

Zulümden sakınmayan, cimrilikten vazgeçmeyen, alışverişte hileye başvurmakta sakınca görmeyen ahlaklı birey olamaz.

Kısacası kendi için sevip arzu ettiğini diğer insanlar içinde yapamayan yapmayan, ahlaklı olamaz.

Ahlak insanın olduğu yer ve duruma göre, kurallara şartlara göre anlam ve değer kazanıyor.

Dünyevi sıfatlar geçecek, sonunda sadece insanlığımız kalacaktır.

İnsanlığımız da ahlakımız demek belli bir yerde. İnsanlığı çıplak olana, hiç bir ahlak kuralını giydiremeyiz.

İş hayatındaki bütün doğru ve yanlış davranışları ‘iş ahlakı/meslek ahlakı’ ile anlatılır.

Ürün ya da hizmetin vaadi ile sunduğunun aynı olması sürecindeki ‘dürüstlük, iffet, namus, merhamet, alçak gönüllülük, sadakat, adalet vb. niteliklere genel anlamıyla ‘ticaret ahlakı’ deriz.

‘Devletlerarası ilişkiler kurma, devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatı’ ile ilgili genel hükümleri de ‘siyasi ahlak’ inceleyip değerlendirir.

Ahlakı bizim toplumumuz, ‘iğneyi kendine çuvaldızı başkasına’ ana kuralıyla özetleyivermiş.

Evet, ahlakın hareket noktası, ‘Sana yapılmasını istemediğini sen de başkasına yapma!’