Başımız sağ olsun Türkiyem..
Acımız büyük.
Yüreğimiz buruk.
Gözlerimiz yaşlı..
Enkazın altındakiler zamana karşı yarışıyor.
İnsan üstü bir çalışma..
Saniyeler önemli..
Bir can kurtarma peşindeler.
Enkazın yanı başında haber alma umuduyla endişeli bekleyişler.
Yüreğimiz sizinle.
Duaya o kadar ihtiyacımız var ki..
***

Kader, ne kadar masum bir kelime. Söylendiğinde bile,boynumuz bükülüyor..
Kaderimiz!
Acaba, kader diye bize öğretilen konular kader mi?
Derin bir mevzu?
Sineye çektik bir kere..
***
Deprem Türkiye'nin kaderi.

Yüzyılın en büyük depremi diyorlar.
Kahramanmaraş, Adıyaman, Malatya ve 10 ilin tamamını etkileyen 7,7 büyüklüğündeki deprem, gerekli tedbirler alınmadığında, yaşanan doğal afetlerin felaketleredönüşebildiğinin en acı göstergesi olarak kayıtlara geçti.

Her geçen gün can kayıpları artıyor. Yaralılar artıyor.
Geçen 24 yıl içinde; bu gün aynı olaylar tekrar etmiş.
Demek hiç ders almamışız.

YAPI STOKUMUZUN DURUMU KADERİNE TERK EDİLMİŞTİR.

Ülkemizin yapıstokunun durumu belirsizliğini korumaktadır.2017 yılında tamamlanması öngörülen bina envanteri çalışması tamamlanamamış, ya da durumun ne denli kötü olduğu ortaya çıkmış kamuoyu ile paylaşılmamıştır.
Bazı resmi kurumlar hariç, hiç başlanamamıştır bile. Bunun sonucu olarak mevcut yapı stokunun ne durumda olduğu bilinmemekte ve iyileştirilmesi de mümkün olmamaktadır.
Vatandaşımız adeta kaderine terk edilmiştir. Kaderimiz. Yerle bir olmuş.
Bunu idrak etmek lazım.

TEKNİK DEVLET OLAMADIK..
Maalesef teknik devlet olamadık. İnşallah, maşallah hamasi nutuklar üzerine kurgulanmış bir devlet yapısı ve kurumlar üzerinden rant temelli bir yönetim anlayışının geldiği SON nokta bu.
Buna kader diyoruz.
****
Beni alkışlayın diyen beyefendiler! Hünerleri, ayakkabı yalama fantezisi olan politikacılar.
Her gün milletimizin gözün içine baka baka doğruları söylemeyenler..
2023 yılındayız… Sözde bölgenin yıldızı, Türkiye yüz yılı olacaktı?
Kişi başına düşen milli gelirimiz 2023 de 25 bin dolar olacaktı..
Deprem kader değildir ama, akılsız ve aptal toplumların kaderidir..
Liyakatsizlerin seçimle ve ya atamayla gelenlerin yönetimlerde olduğu toplumlarda daha çok gözyaşı dökeceğiz demektir.
Zifiri karanlıktaysak bu bize ait bir ayıptır.
Bu durum sizlerin eserinizdir!
****
Akılcılığı ret eden bir yapıyla karşı karşıyayız. Çürüme topluma bulaştı. Kader dediğimiz musilaj gibi sardı her tarafımızı..
Aklı devre dışı bırakırsak 'enkazın altında' kalırız. Enkaz kaldırmayı bile bilmiyoruz. Aradan 24 yıl geçmiş hiç ders almamışız..
Bu kafayla alamayız.
Çünkü insanlığımız bitmiş. Sesimizi duyan yok. Hızlı örgütlenme ve eşgüdüm konusunda beceriksiz davranıyoruz.
Siyasal, sosyal ve ekonomik yozlaşma bizleri bu hale getirdi.. Deprem doğa olayıdır ve bize yol gösterir..
Aklınızı kullanın..
Doğayla mücadele değil, doğa kanunlarına saygı duyarak yeniden bir düşünce felsefesine ihtiyaç var..
O da sizlerde yok..
Belediyeler sosyal belediyecilik anlamında fotoğraf gösterileri, tırışkadan şiir dinletileri, yarar sağlamayan sempozyumlar yerine, 'DİRENÇLİ ŞEHİRLER' modeline de geçmek zorundalar..
Demek ki 24 yıldır bir adım yol almamış.
Yollar tıkanmış.
Yol yapamamışız.

İyi ki 1999 yılında, Yılmaz Büyükerşen göreve gelir gelmez ilk işi 'tabii afet risklerini azaltma projelerini' gerçekleştirmiş.
O günden sonra? Tık yok. Yaptırılan afet riskli alanlar ile ilgili çalışmalar sürekli engellenmiş..
Kentsel dönüşüm projeleri yıllarca yerel politikacılar tarafından sürekli engellenmiş.
Efendime söyleyeyim! Bu kadar acı şeyden sonra konuşmak çok zor. Yeniden bir dirilişe ihtiyacımız var.
Mesela belediyelerimizde kaç tane deprem uzmanı var. Nasıl bir teşkilatımız var?
Şimdi herkes, caklar, ceklerle, mişlele muşlarla, yapılmalıydı falan ,filan konuşuyoruz..
Bunları 24 yıl öncede konuşuyorduk. Şimdide aynı teranene. Bir arpa boyu alamamışız.
Konuşmaması gerekenler neden konuşuyorlar? Susun beyler. Sizlerin konuşma hakkı yok..
Betonun altındaki insanların 'seslerini duyun'!
Bu akıl sizde var mı? Bilmiyorum?