Sorunsuz insan olmadığını çok iyi biliyoruz. Önemli olan sorunları açabileceğimiz, bizimle paylaşan bir dert ortağımızın olması... Karşımızdaki insanı dikkatle ve sabırla dinlemek, onu üzmeden derdine ışık tutmak, uğradığı haksızlıkları anlatırken yürekten onaylamak 'Dert ortağı' nın en doğru tanımıdır kanımca.
Çünkü insanların bir derdi olduğunda aradıkları ilk hatta tek şey, güvendikleri birine içlerini dökmektir. Dertleşmek, çene çalmak kısaca sohbet etmektir. İstedikleri akıl almak ya da çözüm önerisi değil 'Deşarj' olmaktır.
Oysa bizler genelde, 'Gel bir de iyi tarafından bak...' ya da 'Senden kötüleri de var,' hatta 'Komşumun başına gelenleri bir anlatsam, dudağın uçuklar,' gibi mukayeseli, akıl veren, yol gösteren cümleler ve yanıtlarla katılırız anlattıklarına. Bu davranışımızla da hata yaparız. Oysaki dert yananın bizden beklediği, dikkatle dinlenilmesi, karşısındakinin dost sıcaklığını hissetmesi, kendine hak verilmesidir.
Onlarla işbirliği yapabilmek, iyi geçinmek için de çoğu zaman dert ortağı olmak zorundayız.
Unutmamamız gereken bir takım olumlu ve yapıcı davranış modelleri vardır. Kanımca ilk sırada içten bir gülümseme gelir. Çok da etkili bir adımdır. Çinliler, 'Gülümsemeyi bilmeyen dükkan açmasın,' der. Karşımızdaki kişiye, 'Seni olduğun gibi, tüm artı ve eksilerinle kabul ediyorum,' mesajını verir. O da kendini değerli, önemli, anlamlı hisseder ve rahatlar.
Bir diğeri, 'Ben kolay anlaşılan, arkadaş canlısı, bir çok konuyu rahatlıkla konuşabileceğiniz biriyim' duygusunu vermektir. Bunu başarmanın yolu da, onu tüm dikkatimizle, sıkılmadan dinlemektir. Dinlemek, insan ilişkilerindeki dikkatin, ilginin gerçek ölçüsüdür. Dikkatle, yoğunlaşarak dinlediğimiz zaman, onun bizim için değerli olduğunu ona yansıtmış oluruz. Bu o kişiyi fevkalade rahatlatır, mutlu kılar.
Birisi bizi dikkatle, hoşnutlukla, anlayışla dinlerse ona güveniriz. Biz ona güvenince o da bize daha yakın davranır, güvenir ve bir dostluk ortamı oluşur.
Dinlemek çok güçlü bir iletişim davranışıdır. Bir kişiye, var oluşunun en derin anlamını yaşatmanın öncelikli yoludur. İnsanlar ancak başkası tarafından dinlenirken kendilerini bulur, yalnız, çaresiz ve kimsesiz olma düşüncesinden kurtulur.
Çoğumuz dostlukların konuşma sonucu oluştuğunu ve kök saldığını düşünürüz. Bu doğru değildir. Gerçek dostluk dinleme sonucu oluşur. Her iki taraf birbirini içtenlikle dinlerse adeta 'Ruhsal kan kardeşliği' yaşanır.
Karşımızdakine vereceğimiz üçüncü mesaj, onun dertlerine rağmen birlikte olmaktan, onu dinlemekten hoşnut olduğumuzu ona göstermektir. İnsan psikolojisinin en derin ihtiyacı 'Hoşnut olunma' isteğidir. Değerli ve sevilen biri olduğu duygularını yaratır. Başkalarını mutlu edebilenler de en mutlu olabilen insanlardır.
Ortaya paylaşılan bir mutluluk tablosu çıkar. Paylaşılan mutluluk ise temeli olan, güçlü, kalıcı bir mutluluktur. Başkalarının mutluluğu ile bizi de mutlu kılan ruh halleri hayatın anlamını yeniler, içimize tarifi zor 'Aydınlıklar' katar.

Unutmayalım ki, kalıcı olan tek şey yalnızca içtenlikle ve sevgiyle yapılanların kazancıdır!..