Dik durmasını bilen, ayakları üstüne sağlam basan ve yapmayı arzu ettikleri şeyleri gerçekleştirebilen insanlar, mutlu ve huzurlu olurlar.
Mutlu ve huzurlu insanların çevresinde bulunanlarda bunun etkisi ile mutlu ve huzurlu olurlar.
Bu nedenledir ki insanlar, yaşamlarında dik durmaya dikkat etmeli ve bunun gereklerini yerine getirmek suretiyle hem kendilerinin, hem de çevresindekilerin rahat bir yaşam sürmesi için gerekeni yapmalıdırlar.
Elbette ki insanlar, her düşündüklerini tam olarak gerçekleştirebilme imkanına sahip olamazlar.
Toplumun vazgeçilmez kuralları ve yasalar, bazı isteklerin yerine getirilmesini sınırlayabilir.
Ancak bu sınırlamalar içerisinde, her insan gönlünden geçen her isteği gerçekleştirmeli ve bu doğrultuda adımlar atmasını bilmelidir.
Eğer bunları yapmaz ve isteklerini yerine getiremez ise, birey mutsuz ve huzursuz olur. Mutsuz ve huzursuz olan bireyinde, sorumlu olduğu kişiler bundan etkileneceği için mutsuz ve huzursuz olurlar.
Tüm bunları göz önünde bulundurmak suretiyle hareket edilir ve doğru adımlar atılırsa sonunda herkes karlı çıkar.
Bu kural ayrım gözetmeksizin herkes için geçerlidir.
Bu nedenle kadın-erkek ayrımı yapmadan, bireylerin yapmasını arzuladıkları her hareketi, kurallar doğrultusunda yapma ve gerçekleştirme yoluna gitmeleri gerekir.
Böyle yapıldığı takdirde de ileriki zaman dilimi içerisinde bunun yararları fazlası ile görülür ve anlaşılır.
Şimdi şöyle bir çevremize bakalım:
Bireyler arzu ettikleri yönde hareket edebiliyor ve gönüllerinden geçeni yapmak suretiyle rahat ve huzurlu bir yaşam sürebiliyorlarsa, bundan o bireyin mutlu, huzurlu olacağı ve çevresine de yararlı bir durumun ortaya çıkacağından şüphe etmemek gerekir.
Eğer bunları gerçekleştiremiyor ve içinde saklı tutma zorunda kalıyorsa, bu takdirde mutsuz, huzursuz ve çevresine de aynı duyguları yayan bir birey olma durumu ile karşı karşıya kalıyor demektir.
Dik durmak, eğilmemek, kişinin vazgeçilmezi olmalıdır.
Bunu yaparken de, her türlü kişiliğini koruyacak bir olguya dikkat etmesi gerekir.
Bu nedenledir ki isteklerini yerine getirirken, vücut dokunulmazlığını da korumasını bilmek ve ona göre adımlar atmak suretiyle kendine bir yol çizmek zorunda olduğu hatırdan uzak tutulmamalıdır.
Nitekim uygar ülkelerin anayasalarında temel hak ve hürriyetlerin sınırlanamayacağı doğrultusunda hükümler bulunmaktadır.
Dik durmanın, gönlünden geçenleri yaşama geçirmenin bireyin hakkı olduğu hatırdan uzak tutulmamalıdır.
Gönlünden geçenleri, arzu ettiklerini toplumun kabul ettiği kurallar çerçevesinde yerine getirenlerin ne durumda olduğu, bunun aksine bir yol izleyenlerin ise hangi durumda bulunduğu gözlemlenmelidir.
Eğer birey kendini düşünmez ve bunun sonucu olarak ta gereken adımları atmazsa, bilinmelidir ki, ne kendisine, nede sorumlu olduğu kişilere karşı görevini yerine getirmemiş olur.
Böyle olan toplumlarda da mutluluk rüzgarları yerine mutsuzluk havası esmeye başlar.
Bu nedenledir ki; insanların yaşamı boyunca bu kurala uyması ve temel hak ve özgürlüklerin temeli olarak içinden geçenleri yapması zorunluluğunu bilmesi icap eder.
Bunlara uyduğu ve dik durmak suretiyle içinden geçenleri gerçekleştirmek için gereken adımları attığı takdirde, kendisi ve ona bağlı olan bireylerde, toplumda bundan çok büyük yararlar görür.
Bu kuralları unutmadan, dik duran ve arzu ettiklerini gerçekleştirenler gerek kendisinin, gerekse çevresinin ve sonuç olarak ta ülkesinin ve insanlığın mutluluk güneşi ile aydınlatılmasına sebep oldukları için hayırla aranacak ve anılacaktır.
Unutmayalım ve dik durmasını bilelim…..