Zafer Çatel yazdı.

Benim bu yazıdaki derdim, bağımsız ve özgür medya ne demek? Sorusuyla ilgili.
Bu da yeni değil.
Ama botokslu meslektaşlarım seçimler sonrası yaptıkları değerlendirmelerde, öylesine çarpıcı bir bağımsızlık örneği verdiler ki, bir kez daha yazmak içimden geldi.
Birbirlerine, dalkavuk, yalaka diyebilen... Her türlü hakareti yapanlar bugünlerde revaçta.
Ülkesinin demokratik değerleri çiğnediğinin de, küfürlerin bini bir para saldırılar karşısında nedense ses çıkartamıyorlardı?
Muhafazakar kalemler artık birbirlerini yemeye başladılar bile.
Her türlü ahlaksızlığın, iftiraların atıldığı ağır bir dönemden geçiyoruz.
OHAL sona ererken, yeni bir sürekli OHAL kanunları çıkıyor. Bundan böyle sürekli OHAL'de olacağız. Polise, hukuk dışına çıkabilecek geniş yetkiler veriliyor.
Otoriter bir dönem.
Fransa örneğini gösteriyorlar. Ama şunu unutmuş görünüyorlar. Fransa bunları terör önleyici amaç olarak kullanıyor.
Onun dışında demokratik sistem tıkır tıkır işletiliyor.
*****
Nerede o bağımsız özgür kalemler?
Gelişen olayları olanca açıklığıyla çatır çatır söyleyebilen, iktidarı odaklarını sorgulayabilen...
Bunları haber yaptı, yazdı diye gazetecilerin, düşünürlerin tutuklanmayacağının garantisinin kim verebilir?
Bütün bunları özgürce, lafı eğip bükmeden yazan, söyleyen gazeteci milletine selam olsun, kaleminize helal olsun diye yazdım bu yazımı...
Ne bağımsız gazeteciliği?
Nerede özgür basın?
Nerede?
Hepsi palavra. Parayı veren düdüğü çalar. Kendimizi kandırmayalım!
Gazetecilik 12 Eylül ile birlikte çoktan öldü. Bizlerde, gazetecilik tiyatrosundaki sahnelerde rol yapıyoruz.
Baksanıza! Gazetecilik yaptınız mı soluğu, Silivri'de alırsınız. Ya terör örgütüne veya Fetö'cü olmaklar ilişkilendiriliverirsiniz!
Düşünme, yazma...
Demokrasi deme,
Hak, hukuk deme.
Kayıtsız şartsız düzenin sahiplerine biat et. Ne! İstersen verirler. Aman dikkat! Terör örgütü üyesi olmamakla birlikte, diye başladılar mı kork...
Bil ki, düzenin nimetlerinden yararlandırılan Vuvuzelalar tarafından yaftalamışsın...
Uyduruk, hukuk dışı, delilsiz iddianamen bir şekilde hazırlanır.
O zaman mesele kalmaz... Millet demokrasi mi istiyor zannediyorsunuz! Millet, çay kek bedava neredeyse oraya. Üretmeden tüket...
Geldiğimiz son nokta bu.
Artık muhafazakarlık ta para etmiyor. Reisçi olursan mesele yol. Muhafazakar diye bilinen gazetecilerin muhafazakarlıklarda uzaktan yakından ilgisi yok...
Sözde Gülen cemaatin her şeyi vardı. Basın yayım organlarından tutunda, TV'lere kadar. Ahtapotun kolları gibi her yeri sarmadı mı? Sardı?
Hani nerede? Merkez medyası. Hikaye... Çoktan çıkarları için gazetecileri bozuk para gibi harcamadılar mı?
Harcadılar...
Şimdi maşallah muhafazakar medya baş tacı. Bir zamanlar Zaman gazetesi vardı... Fetöcü. Adamlar kapı kapı gazete dağıttılar. Muhafazakar kesimin Pravda'sı olarak bilinirdi.
Ama gün geldi, gerçekler ortaya çıktı. Fehmi Koru'nun Siyaset ilişkisi başladı ve Gül'e yakındı. Eski dostlukları vardı. AK Parti ile ilişkisi, 17/25 Aralık 2013 yolsuzluk operasyonu ardından, iktidar ile cemaat arasında patlayan savaşı çözmek için yolunu Pennsylvania'ya çevirmişti. Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın istek ve onayıyla Fetullah Gülen ile görüşmeye giden ve elinde bir mektupla dönen koru değil miydi?
Evet. Şimdi Koru tu kaka...
Hizmet hareketinin sözde mehdisi Nobel barış adaylığına 1997 yılında Koru tarafından önerilmemiş miydi?
Sonra, Hüseyin Güllerce var. Mesleği fizik öğretmenliği. Vay anam vay. Ne! Siyaset uzmanı...
Seçimler öncesi, Beyaz TV'nin baş konuklarından… Tescilli FETÖ'cü... müş bir zamanlar. Şimdi ekranlarda günah çıkartıyor.
Bunları unutmadık, unutturmayacağız. Ben bu 'haşhaşilerin' bu topluma yaptıklarına başkalarının baktıkları gibi bakmıyorum... Tıpkı, Uğur Mumcu, Necip Halbemitoğlu gibi düşünüyorum. Fetöcülerin yaptığı bütün işleri, göz göre göre oldu ve asla kandırılmak olarak değerlendirmiyorum...
HER YER TARİKAT KAYNIYOR...
Şimdi, neden her yer Tarikat -cemaat kaynıyor? Bir şu algıyı pompalıyorlar. Cemaatler sivil toplum kuruluşuymuş.
Hadi canım sende. Kime yutturuyorsunuz?
STK olsa kayıtları olur ve denetimleri olur. Bal gibi 'kripto bir terör örgütü' bunlar.
Tarikatlar ilk önce cemaatleşiyor, sonra siyasallaşıyor. Sonra başlıyorlar, bu dünyalık için bir şeyler istemeye. İstedikçe istiyorlar. Allah rızası görünümlü istekleri de hiç bitmiyor... Asla ve asla materyalist değiller. Sadece dünyeviliklerini yapıyor.
KADROLAŞMIŞLARDI...
Gülen cemaatini karakterize eden 'devlette kadrolaşma' gibi stratejik hedeflere sahiplerdi. Türedi merdiven altı Cemaatler de bu işi uyandı. Talepleri hiç bitmiyor. Büyük bir tehlike ile karşı karşıya kalabiliriz. Yoksa daha sonra 'aldatıldık' ifadesiyle sonuçlanan 'Alnı secdeye değenden zarar gelmez'! Yaklaşımı hala en temel kriter olarak değerlendiriliyor? Atamalarda neler aranıyor?
Anlaşılan, öyle oluyor! O zaman, liyakata ne gerek var? Okumaya ne gerek var. Bunların hepsi boş şeyler...
Kaymakam olmaya 'kamu yönetimini' bitirmeye gerek yok. İşletmede, iş idaresini bitirirsen de Kaymakamsın. Atamaya bakar...
İşte böyle bir şey!
Bu imam kılıklı gezinenlerin, ne meslekleri, ne de doğru dürüst eğitimleri var, ama başlarına bir kavuk, bir de cüppe geçirdiler mi oluyorlar Cüppeli filanca Hoca.
Hatırlatayım, imamlık, müezzinlik, hocalık, hacılık vb. meslek değildir...
Politikanın oy depoları bunlar. Kandırmak da kolay. Bir başörtü, bir sakal, bir de inşallah, maşallah yeterde artar.
Gerisi Allah Kerim...
Kuran'ı anlamaya, anlatmaya ne gerek var. Bunlar zor işler. İlim, irfan ister. Tutun bi tarikatın yolunu, sonra yolunda yolunun.
Ey! Halkım üzülme sen.
Biliyorum bu devran böyle üfürmelerle gitmeyecek!
Baksanıza, 15 bin TL Parası olana tezkere, olmayan kınalı kuzucuklar da askere.
Engelli ve özürlü isen de parayı vereceksin. Engellilerin zaten askerlikten muafiyeti yokmuş?
Vatan görevi ya bu? Parayı veren düdüğü çalıyor?