Selam tahiyyattır ve birbirimize duadır. İnsanın tek düşünmek özelliğinin yanında birlikte yaşamak ihtiyacından dolayı konuşup anlaşmak vasfı da vardır. Cenab-ı Hakk, 'Tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık (Hucurat, 49/ 13) buyurmaktadır.
Tanışmaya selamla başlamak nezakettir, iyi niyet temennisidir. Birisi ile karşılaştığımızda, birinin yanına girdiğimizde verilen selam ile 'bana güvenebilirsin, benden sana zarar gelmez' mesajı verirken, vedalaşırken de 'esenlik' dileriz. Anlam dünyası oldukça zengin olan selam; dua, sevgi, esenlik, barış, güven vererek kalpler arasında bir yakınlaşma oluşturur. Yeterince tanımadığımız, diline ve kültürüne aşina olmadığımız, dünyanın diğer ucundaki bir insanla bile selamlaşsak, ortak değerlerimiz ve duygu birlikteliğimiz oluşur. Âdeta kendi ülkemizde, kendi memleketimizde olduğumuzu hissederiz. Çünkü selam esenlik çağrısı, kurtuluş bildirisi ve güven limanıdır. Rabbimiz 'Size bir selam verildiğinde ya daha güzeli ile veya dengi ile cevap verin. buyurmuştur. (Nisa, 4/86.)
Selam dilden kalbe, kalpten organlara; bireyden de topluma yansıyan barış dilidir. Ülfet ve muhabbetin oluşmasına, kardeşlik, dostluk ve dayanışma ruhunun güçlenmesini sağlar. Selam, daha güzeliyle karşılığını bulup taçlanınca, kırgınlıklar, küskünlükler bertaraf olur, sinelerdeki yükler atılır, huzur, tebessüm hali kucaklar. Evlerin bereketlenmesinin vesilesi olan selamı Rabbimiz, '…Evlere girdiğinizde, Allah katından mübarek ve güzel bir selamlama ile kendinize selam verin….'(Nûr, 24/ 61) buyruğu ise hane halkına duadır. Sağlıklı iletişim kurmanın temeli Peygamberimizin (s.a.v), 'İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Size, yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir iş göstereyim mi? Aranızda selamı yayın.' (Müslim, İman, 93) tavsiyesi gereğince selamlaşanlar birbirlerine gönülden bağlanırlar. Selam, aynı zamanda sadakadır. Ahirete göçmüş kardeşlerimize de rahmettir.
Evlerimizden başlayarak komşularımızı, iş yerlerimizi, cadde ve sokaklarımızı hep bu çağrının güzelliği ile kuşatalım. Bizler sevgi medeniyetinin mirasçıları olarak, selamı sadece söz ile sınırlı olmaktan çıkarıp, kalplerimiz arasında bir kardeşlik ve dostluk köprüsüne dönüştürelim. Yaradan'ın Esma'sından olan Selam ismi, hayatımızın her karesinde yerini alsın. Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun…
PEYGAMBER'E TUTKUN BİR HADİM: SEFÎNE R.A.

Fars asıllı olup bedeviler arasında doğup büyüyen, esmer tenli bir köledir o. Peygamber Efendimiz'in hanımlarından Ümmü Seleme onu satın almış ve yaşamı boyunca Hz. Peygamber'e hizmet etmesi şartıyla azat etmiştir. Kendisinin anlattığına göre Hz. Peygamber ile çıktıkları bir yolculukta bir vadiden geçerken yorulan bazı sahabilerin kılıç, zırh gibi bazı eşyalarını bir elbiseye sararak taşımış, onu bu halde gören Hz. Peygamber, çok miktarda eşyayı taşıyabildiğinden kendisini bir gemiye benzeterek: 'Sen ancak bir sefînesin (gemi)!' demiştir. Sefîne, o günden sonra asıl ismini hiç kullanmamış, kendisinden ismi sorulduğunda 'Resulüllah Efendimiz (s.a.s.) beni Sefîne olarak isimlendirdi, bu isimden başkasını istemiyorum.' diyerek cevap vermiştir. Belki de bu yüzdendir Cebrail'in Hz. Peygamber'e gelip 'Sefîne'yi cehennem ateşinden kurtuluşla müjdele!' demesi.

Peygamber emrine karşı muti, dostlarına karşı yardımsever ve topluma hadim oluşundandır Hz. Peygamber'in 'Allah, seni ve evlatlarını şeytandan korusun!' duasına mazhar olması. Hz. Peygamber'in hizmetinde bulunması sayesinde ona yakın isimlerden biri olan Sefîne, bazı hatıralarını daha sonra anlatacaktır. Hz. Peygamber'in, sabah namazını kıldıktan sonra ashabına dönüp gece rüya görüp görmeyenleri sorduğu ve anlatılan rüyaları yorumladığı bilgisi onun naklettiklerinden biridir. Diğer rivayetlerinde Allah Resulü (s.a.s.) ile birlikte Hubara (toy) kuşu etinden yediğini, Hz. Peygamber'in, yaklaşık bir litre (müd) su ile abdest, üç buçuk litre (sa') su ile de gusül aldığını anlatmış. O, ittifakla mütevatir kabul edilen 'Benim adıma yalan uyduran kimse cehennemdeki yerine hazırlansın.' hadisinin ravilerindendir. Ümmü Seleme'den naklettiği Allah Resulü'nün en son tavsiyelerinden birine dair rivayeti de zikre değerdir. Resul-i Ekrem bu tavsiyesinde: 'Namaza dikkat edin, namaza! Bir de eliniz altında bulunan hizmetçilerinize.' buyurmuştur. Hazırlayan: Ömer Faruk Can Eskişehir Vaizi
HER GÜNE BİR HADİS

'Babanın sözünü dinle!' Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 20, 164, 206.
GÜNÜN DUASI

'Bana ve anne babama verdiğin nimetlere şükretmemi, senin razı olacağın salih amel işlememi bana ilham et. Neslimi de salih kimseler yap. Şüphesiz ben sana döndüm. Muhakkak ki ben sana teslim olanlardanım.' (Ahkaf Sûresi, 15. ayet)
MEAL OKUYORUM

Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü sen yeri asla yaramazsın, boyca da dağlara asla erişemezsin. (İsra Suresi, 37)
BİR SORU-BİR CEVAP

Kandillerde oruç tutmayla ilgili dinî bir gereklilik var mıdır?
Hz. Peygamber (s.a.s.), 'Şaban'ın ortasında (Berat gecesi) ibadet ediniz, gündüz oruç tutunuz. Allah, o gece güneşin batmasıyla dünya semasına (rahmeti ile) tecelli eder ve fecir doğana kadar, 'Yok mu benden af isteyen onu affedeyim, yok mu benden rızık isteyen ona rızık vereyim, yok mu bir musibete uğrayan ona afiyet vereyim, yok mu başka bir şey isteyen…' buyurur.' (Bkz. Tirmizî, Savm, 39) demiştir. Diğer taraftan Hz. Peygamber (s.a.s.), Zilhicce'nin ilk dokuz günü (Ebû Davûd, Savm, 62), pazartesi ve perşembe günleri, aşûra ve arefe günü oruç tutar (Müslim, Sıyam, 196, 197), pazartesi orucunu soranlara;'Bugün benim doğduğum, Peygamber olarak gönderildiğim ve Kur'an'ın bana vahyedildiği gündür.' (Müslim, Sıyam, 198) diye cevap verirdi.
Bu ve benzeri rivayetlere dayanarak bazı İslam alimleri dinî açıdan faziletli sayılan diğer gün ve gecelerin ibadetle ihyasının müstehap ol-duğunu söylemişlerdir.