İslam dininin özelliklerinden birisi de kolaylık ilkesidir. Yüce Allah, insanların gücüne göre sorumluluklar yüklemiş ve bu bağlamda engel durumlarına göre de bir takım kolaylıklar sağlamıştır. Engeli olmayan insanla engeli olan kişiyi ibadetler açısından aynı ölçüde sorumlu tutmamıştır. Bu durum da bizlere İslam dininin ne kadar gerçekçi bir din olduğunu göstermektedir.

Asr-ı saadette Hz. Peygamber'in engellilere sağladığı kolaylıklarla ilgili pek çok örnekler vardır:
Görme engeli olan sahabî Itban b. Malik (r.a) yakınlarına imamlık yapıyordu. O, Rasûlullah (s.a.v.)'a gelerek şöyle dedi: 'Ben görme güçlüğü çeken birisiyim. Kimi zaman karanlık, yağmur ve sel oluyor. Evime gelerek bir yerde namaz kılsanız da, ben orasını namaz kılma yeri edinsem'. Bunun üzerine Allah'ın elçisi geldi ve yer olarak neresini sevdiğini sordu. Itban evin bir yerini gösterdi ve Rasûlullah (s.a.v.) orada namaz kıldı. (Buharî, Ezan, 40). Engelli bir sahabînin isteğine karşı ilgisiz kalmayan Hz. Peygamber, bu vefakar tutumuyla engellilere verdiği önemi göstermiştir.

Rahatsızlığı yüzünden ayakta namaz kılmakta zorlanan İmran b. Husayn (r.a)'ın sorusu üzerine Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur: 'Namazı ayakta kıl, eğer buna gücün yetmezse oturarak, yine gücün yetmezse yaslanarak kıl'(Buharî, Taksîr, 19; Tirmizî, Salat, 274).
Ayakta kılmaya gücü yetmeyen kimse, oturarak, oturmaya da gücü yetmeyen kişi, namazını sırtüstü yatarak kılar. Ayaklarını kıbleye karşı uzatır, rükû ve secdesini ima ile yapar. Rahatsızlığı yüzünden secdeye tam olarak eğilemeyen kimsenin, secde yerini sandalye veya yastık gibi bir şeyle yükseltmesi gerekmez. Rükû ve secdeleri gücünün yettiği kadar eğilerek ima ile yapar. İma; namazda başı önüne doğru eğmek sûretiyle yapılan işarettir. (Döndüren, 'İslam'ın Engellilere Tanıdığı Kolaylıklar ve Ruhsatlar', s. 9)

Hz. Peygamber'e gelen bir adam, hafızasından şikayetle Kur'an'dan hiçbir şeyi ezberinde tutamadığını, kendisine namazda yeterli olacak bir şeyi öğretmesini istemişti. Hz. Peygamber de ona 'Allah'ım! Bana acı, rızık ver, beni affet ve beni doğru yola ilet' gibi basit ve kısa bazı dualar öğretti. Adam kalkıp gidince de şöyle buyurdu: 'Bu adam söylediklerimi yaparsa, elini hayırla doldurmuş olur' (Ebû Davûd, Salat, 135; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 356).
Burada da Hz. Peygamber, hafızası zayıf olan sahabî için kolaylaştırıcılık ilkesini devreye sokarak zor durumda olan bu kişinin durumuna çözüm getirmiştir.



Kur'an'da haccın farziyyetini anlatan '…oraya gitmeye gücü yeten kimselerin, Kabe'yi ziyaret etmesi Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır' (Âl-i İmran 3/97) ayetindeki 'güç yetirme (istitaa)', bedenî ve malî yeterliliği kapsar. Bedensel yeterlilik de, zihinsel ve bedensel önemli bir engelin bulunmamasını gerektirir. (Döndüren, 'İslam'ın Engellilere Tanıdığı Kolaylıklar ve Ruhsatlar', s.12).

Aynı şekilde oruç ibadeti de sağlıklı ve oruç tutabilecek güçte olan kişilere farzdır. Savaşa katılmak isteyip de özrü nedeniyle savaşa katılamayanların, iyi niyetlerinden dolayı savaşa katılanların ecrini/sevabını alacaklarını ifade eden hadisler vardır. Hz. Peygamber, Tebük savaşından dönerken, özründen dolayı Medine'de kalmış, savaşa katılamamış kişiler hakkında şöyle buyurmuştur: 'Siz Medine'de bir takım kimseler bıraktınız ki, siz yürüdükçe ve bir vadiyi geçtikçe, onlar da orada sizinle birliktedir.' 'Onlar Medine'de iken, nasıl bizimle olurlar?' sorusuna: 'Evet onlar Medine'de, fakat kendilerini özürleri alıkoydu' buyurmuştur (Buharî, Cihad, 35). Başka bir rivayette ise 'Şüphesiz siz Medine'de birtakım adamlar bıraktınız. Siz bir vadiyi geçmez, bir yola girmezsiniz ki, onlar size ecirde ortak olmasınlar. Çünkü onları özürleri alıkoymuştur' şeklinde buyurmuştur (İbn Mace, Cihad, 6).

Engellilere getirilen bu kolaylıklar bize gösteriyor ki, onlara gerekli olan kolaylıklar gösterilerek ibadetlerden kopmamaları sağlanmış olmaktadır. Eğer engellilere bu tür kolaylıklar sağlanmamış olsaydı bu kişiler ilave zorluk ve sıkıntılar yaşayacaklardı. Belki bir kısmı, zorluklardan dolayı ibadetlerini yerine getiremeyecek ve bunun üzüntüsünü çekeceklerdi.
Yüce Allah'a şükürler olsun ki İslam dinini yaşamayı bizlere her şartta kolaylaştırmış ve gücümüzün üzerinde bir sorumlulukla bizleri mükellef kılmamıştır.
Rabbim bizleri ibadetlerini ihlasla yapanlardan eylesin…

MEAL OKUYORUM
Ey iman edenler! Allah'a itaatsizlikten sakının ve doğru söz söyleyin ki, Allah sizin işlerinizi düzeltsin, günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah'a ve Resûlü'ne itaat ederse gerçekten büyük bir kazanç elde eder. (Ahzab, 33/70-71)

HER GÜNE BİR HADİS
'Ben, haklıyken bile çekişmeye girmekten kaçınan kimse için cennetin kenarından; şakadan da olsa yalan söylemeye yanaşmayan kimse için cennetin ortasından; ahlakını güzelleştiren kimse için de cennetin en yükseğinden bir köşk verilmesine kefilim.' (Ebû Davûd, Edeb, 7)

GÜNÜN DUASI
Allah'ım! Şimdiye kadar yaptığım, bundan sonra yapacağım, gizlediğim ve açığa vurduğum, ölçüsüz bir şekilde işlediğim ve benden daha iyi bildiğin günahlarımı affeyle! Öne geçiren de sen, geride bırakan da sensin. Senin gücün her şeye yeter.' (Buharî, De'avat, 60; Müslim, Zikir ve Dua, 70)

BİR SORU-BİR CEVAP
Zihinsel engellilerin, alzheimer ve benzeri rahatsızlıkları olanların kaybolmaması için 'sevgi izi' yapılması caiz midir?
Kendini ifade edemeyen zihinsel engelli, alzheimer ve benzeri rahatsızlıkları olup kaybolma ihtimalleri yüksek olan kişilere, belirli rumuz veya rakamların işlenmesi caizdir. Zira bu yöntemle söz konusu kişilere -kötü niyetli insanların eline düşmeden- daha çabuk ulaşılması mümkün olur.
(DİYK,FETVALAR)