İslamî literatürde kardeşlik karşılığında kullanılan Arapça uhuvvet, aynı ana babadan veya bunlardan birinden dünyaya gelenler arasındaki kan bağını belirtmesi yanında, aynı sülaleye, kabile veya millete mensup olma, aynı inanç ve değerleri, dünya görüşünü paylaşma gibi ortaklık ve benzerlikleri bulunan kişi ya da gruplar arasındaki birlik ve dayanışma ruhunu da ifade etmektedir (Ragıb el-İsfahanî, el-Müfredat, 'eḫ' md). Tanımdan da anlaşılacağı üzere kardeşlik, özünde birlik ve dayanışmayı içeren bir kavramdır.
İslam toplumu kardeşlik üzerine bina edilmiş bir topluluktur. Rabbimiz bizleri, 'Müminler ancak kardeştirler, öyleyse iki kardeşinizin arasını düzeltin, Allah'a itaatsizlikten sakının ki rahmetine mazhar olasınız' (Hucurat 49/10) ayetiyle kardeş ilan etmiştir. Dolayısıyla müminler yeryüzünün neresinde yaşıyor ve hangi dili konuşuyor olurlarsa olsunlar, hangi kavme mensup ve hangi renge sahip olurlarsa olsunlar, kelimenin tam anlamıyla birbirlerinin kardeşleridirler. Şöyle ki; derinliği, genişliği, debisi, rengi, tadı farklı olan birkaç tane nehir düşünelim. Bu nehirler aynı okyanus veya denize döküldüklerinde artık saydığımız bütün özellikler aynıdır. Birbirlerinden ayırt edilemez. Dolayısıyla İslam paydası altında Müslümanların durumu da böyledir.
İslam kardeşliğinin özü birlik ve dayanışmadır. Bu bağlamda Hz. Peygamber (s.a.v.) Müminin mümine karşı durumunu, bir parçası diğer parçasını sımsıkı kenetleyip tutan binalara benzetmiştir (Buharî, Salat, 88). Başka bir hadiste ise; 'Müminler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar' (Buharî, Edeb 27) buyurarak bu kardeşliğin gerekliliklerini ortaya koymuştur. Dolayısıyla bir Mümin kesinlikle nemelazımcı bir tavır ve anlayışta olamaz. Çünkü bu anlayış kardeşlik hukukunun ruhuna aykırıdır. Dahası İslam dini bizlere bir kimsenin, kendisi ihtiyaç içinde bulunsa bile sahip olduğu imkanları başkalarının ihtiyacını karşılamak üzere kullanması, başkasının yararı için fedakarlıkta bulunması manasına gelen 'îsar'ı tavsiye etmektedir. Bununla birlikte İslam, bir taraftan kardeşliği gerçekleştirecek inanç, ibadet, ahlak ve gündelik hayata dair esaslar ortaya koyarken, diğer taraftan da kardeşliği bozacak sebepleri İslam toplumundan kaldırmaya çalışır.
Müslümanlar, birbirlerinin ihtiyaçlarını gidermede de kardeşliklerinin gereğini yerine getirirler. Çünkü insanlar birbirine muhtaçtırlar. Bu ihtiyaçlar, mutlaka maddî alanda olmayabilir. Manevî yardımlaşma da en az maddî olan kadar kıymeti haizdir. Hz. Peygamber (s.a.v.); 'Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez. Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin Allah da ihtiyacını giderir. Kim bir Müslümandan bir sıkıntıyı giderirse, Allah Teala o kimsenin kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir Müslümanın ayıp ve kusurunu örterse, Allah Teala da o kimsenin ayıp ve kusurunu örter' (Buharî, Mezalim 3; Müslim, Birr, 58) buyurarak bu yardımlaşmanın önemine dikkat çekmiştir. Hadise göre bir Müslümanın ihtiyacını gideren kimsenin ihtiyaçlarını da Allah'ın gidereceğinin vaat edilmesi, bu davranışın ne kadar faziletli bir iş olduğunu anlamamıza yeterli delil teşkil eder. Peygamber Efendimiz, 'Kul, kardeşinin yardımında bulunduğu sürece, Allah da kuluna yardım eder' (Müslim, Zikr, 37) buyurur.
O halde din kardeşliğimizi daha da pekiştirmek için var gücümüzle çaba gösterelim. Birlik ve beraberliğimizi bozmak, bizi parçalamak, bölmek ve güçsüz düşürmek isteyenlere fırsat vermeyelim. İslam kardeşliğini ilelebet yaşayalım ve yaşatalım. Bilelim ki, ancak elimizden gelen gayreti gösterirsek Allah'ın yardımı ve esirgemesi bizimle olacaktır.
Rabbim Ramazan-ı şerîfi en güzel şekilde ihya edebilmeyi, günahlarından af olunmuş olarak bayrama kavuşabilmeyi nasip eylesin…

MEAL OKUYORUM
Eğer (kullarımız) hak yolda dosdoğru yürürlerse kendilerini, içinde denemek üzere nimetlere boğarız; kim de Rabbini anmaktan yüz çevirirse Allah onu gitgide artan bir azaba uğratır. (Cin, 72/16-17)

HER GÜNE BİR HADİS
'İki nimet vardır ki, insanların çoğu bu nimetleri kullanmakta aldanmıştır: Sıhhat ve boş vakit.' (Buharî, Rikak 1.)

GÜNÜN DUASI
'Allah'ım, beni bağışla, bana merhamet eyle, beni dosdoğru yola ilet, bana sıhhat ver ve beni rızıklandır!' (Müslim, Zikir, 35-36)

GÜNÜN DUASI
'Allah'ım, beni bağışla, bana merhamet eyle, beni dosdoğru yola ilet, bana sıhhat ver ve beni rızıklandır!' (Müslim, Zikir, 35-36)

BİR SORU-BİR CEVAP
Çay ve pancar gibi ürünlerden zekat vermek gerekir mi?
Tercih edilen görüşe göre her türlü toprak mahsulleri ile meyveler için zekat/öşür vermek gerekir (Kasanî, Bedaî',II, 53). Dolayısıyla çay ve pancar da zekata tabidir.
(Fetvalar,DİB Yay.syf.243)