İnsanoğlu dünyevi işleri için satın aldığı her bir malzemenin garanti süresi ve kullanım kılavuzunu önemser. Çünkü o ürünün kullanım şartları vardır, garantisi de o çerçevede geçerlidir. İmtihan dünyasının da dikkat edilmesi gereken kuralları bulunmaktadır.
Doğumdan ölüme hayatımızda dikkat edeceklerimizi Rabbimiz Peygamberi vasıtasıyla Kuran-ı Kerim'de bize hatırlatmaktadır. Sadece teorik olmasın diye, elçisini de bir uygulayıcı olarak, neyi, nasıl ve nerede yapılacağını gösteren numune olarak göndermiştir. Bir Müslümanın da bu noktada rehberi başta Kuran-ı Kerim ve içindeki hükümleri en iyi uygulayıcısı olarak Peygamberidir.
Kuran-ı Kerim de Rabbimiz (c.c.) onu okumanın/meşgul olmanın kıymetini birçok yerde ifade etmektedir: 'Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır.', 'Ey İnsanlar! Şüphesiz size Rabbinizden kesin bir delil geldi ve size apaçık bir nur indirdik.' Hadislerde de Allah Rasûlü şöyle zikretmektedir: 'Sözlerin en güzeli Allah'ın kitabıdır…', 'Sizin en hayırlınız Kuran'ı öğrenen ve öğretenlerinizdir.'
Bugün Kuran'ı Kerim, çocuk yaştan itibaren yaz kurslarında, camilerde, okullarda öğrenilmeye/öğretilmeye başlarken, daha sonraları isteğe bağlı olarak hafızlık aşamasında da devam etmektedir. Kuran ile mesaimiz genellikle, her yıl ramazan ayı geldiğinde 'Kuran ayı' olması hasebiyle hatimlerle, bir yakınımız vefat ettiğinde arkasından okumayla, öğrenciler açısından Kuran dersiyle muhatap olma şeklinde gerçekleşmektedir. Çok az bir kesim ise, Kuran ile irtibatını hemen hemen her gün yerine getirmektedir.
Temelde Kuran ile irtibatımız bu minvalde iken, Müslümanlar olarak fiiliyatta durumumuz nedir? Ülkemizdeki Müslümanların Kuran ile mesailerinin nasıl olduğunu bu konuda en yetkili ağızdan almak yerinde olacaktır.

Diyanet İşleri Başkanımızın Türkiye'de Kuran'ı Kerim'i bilenlerin oranının % 41 olduğunu ifade etmesi fevkalade manidardır. Yani % 99'u Müslüman olan ülkemiz insanının % 59'u dinin temel kitabını okumayı bilmemektedir. Bu nasıl bir Müslümanlıktır ki, tabi olduğumuz dinin kitabı, yani bize dini yaşamada rehberlik yapan kitap bilinmemektedir. 'Yaşayan Kuran' olan Peygamber (s.a.s.) 'Kalbinde Kuran'dan bir parça bulunmayan kişi harabe ev gibidir.' buyurmaktadır. O zaman tabi olduğumuz dine bağlılığın hangi seviyede olduğunu her birimiz sorgulamalıyız.
Kuran'ı okumak mutlaka kıymetlidir. Nitekim Peygamber (s.a.s.) 'Onun her bir harfi için on hasene vardır' buyurarak, onu okumanın ne kadar değerli olduğuna işaret etmiştir. Ancak Kuran'ı okumanın yanında, içinde geçen mesajları hayata aktarmanın fazileti daha fazladır. Bugün Müslümanlar için en büyük eksiklik bu noktadadır. Yaşadığımız şehir içinde bir yere gitmek için yol rehberi kullanan bizler, imtihan dünyasında yaşayan bir Müslüman olarak ahireti kazanmanın yegane rehberi olan Kuran'ın içindeki hükümlerden ve onları yaşamaktan bigane olmamalıyız. Öncelikle halisane bir şekilde Kuran'ı öğrenmeli, sonra yaşamalı ve yaşanması için de adeta yürüyen Kuran olmalıyız. İnsanlar bizde gördükleri o halden etkilenerek Kuran'a karşı vazifelerini hatırlamalıdırlar.
Kuran'ı hayata mihenk yapmanın mutlaka bir usulü vardır. Mesela, önde gelen alimler güne başlarken bazıları 5, bazıları 10, bazıları ise 20 sayfa okumuşlardır. Bir Müslüman bunu her gün yapabileceği günlük bir ödev gibi kendinin belirleyeceği sayfa kadar okumalıdır. Yani irtibatı koparmamalıdır. Okunan Kuran'ın meali de ihmal edilmemelidir. Okuduğumuzu sadece Allah rızası için okumalı, başkaları taltif etsin diye düşünmemelidir. Bu konuda kıymetli bir kelamı kibar vardır: 'Hz. Ali, yaşarsanız Kuran'ı okuyanların üç sınıftan oluştuğunu göreceksiniz: tartışmak, dünyevi menfaat elde etmek ve Allah için okumak.' demektedir. Biz, üçüncüsüne tabi olmalıyız.
Bir Müslümanın, Müslümanlığının kalitesi Kuran ile irtibatı kadardır. Onu yaşadığımız kadar Müslümanlığımızın değeri vardır. Karşılaştığımız her bir olayda kıymetimiz, acaba bu konuda Rabbim nasıl hareket etmemi istiyor diye Kuran'a başvurduğumuz kadardır. Bu noktada belki de bir Müslüman kendi kendine, acaba Kuran bende ne kadar yaşamaktadır diye sormalıdır.
MEAL OKUYORUM

Biz Kur'an'dan öyle bir şey indiriyoruz ki, o müminler için bir şifa, bir rahmettir; zalimlerin ise sadece ziyanını arttırır.
(İsra17/82.ayet)
GÜNÜN DUASI

'Ey Rabbimiz! Bizi sana boyun eğenlerden kıl, neslimizden de sana itaat eden bir ümmet çıkar, bize ibadet usullerimizi göster, tevbemizi kabul et; zira,tevbeleri çokça kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin.'
(Bakara 2/128)
HER GÜNE BİR HADİS

'Kur'an okuyunuz. Çünkü Kur'an, kıyamet gününde kendisini okuyanlara şefaatçı olarak gelecektir'

(Müslim, Müsafirîn 252.)
BİR SORU-BİR CEVAP

Kalp hastalarının kullandıkları dilaltı hapı orucu bozar mı?
Bazı kalp rahatsızlıklarında dil altına konulan hap, doğrudan ağız dokusu tarafından emilip kana karışarak kalp krizini önlemektedir. Söz konusu hap ağız içinde emilip yok olduğundan mideye bir şey ulaşmamaktadır. Bu itibarla, dilaltı hapı kullanmak orucu bozmaz (DİYK 22. 09. 2005 tarihli karar). (Fetvalar,DİB Yay.syf.280)