Şubatın 15. günü Gümüşhane kabına sığmaz. İlçelerden, yakın köylerden törenleri izlemek hatta görev almak isteyenlerle dolup taşar.

Çünkü o gün Gümüşhane’nin düşman işgalinden kurtulduğu gündür.

Kurtuluş günü öğrencilik yıllarımda, katılımın yüksek olduğu heyecan dolu etkinliklerle kutlanırdı.

Zaman içerisinde yapılan törenlerin formatı değişse de ortaokul-lise (1980) dönemi öğrencilik yıllarımda yapılan kurtuluş törenlerini hiç unut(a)mam.

O günler hayalimde öylesine yer etti ki çok uzaklarda buğulu bir camın ardın kalan o çocukluk günlerim bir film şeridi gibi geçiyor zihnimden.

O zaman ki  programların ayrılmaz parçası olan işgal, kuşatma, süngüyle saldırı ve kahraman ordumuzun şehri kurtarmaya yönelik verdiği amansız mücadeleyi canlandırma gösterileri aradan 40 yıl geçse de zihnimde dün gibi taze.

Temsili kurulan Kale’den, Rus bayrağının indirilip yerine şanlı bayrağımızın çekilmesi anında kopan alkış tufanı kulaklarımda hala.

Hemen sonrasında Kemaliye Camisinin minarelerinden gökkubeye yayılan sela bir müjdeyi ifade eder.

Dağların avuçlarındaki şehir, iki yıl kaldığı düşman istilasından kurtulmuştur artık.

Ama nasıl kurtuldu öncesi var elbette…

Kütüphanemde bulunan Eski Gümüşhane Milletvekili Sabri Özcan San’ın kaleme aldığı eserinde; bu toprakların asil evlatları, işgal öncesi göçemeyenlerin bir bölümü dağlara, tepelere çekilmiş, işgalcilere hiçbir zaman boyun eğmemiştir.

Yine kitaptan öğrendiğimize göre Rus işgalinin doğurduğu önemli bir sorun ne yazık ki göçtür. Yerlerinden yurtlarından göç etmek zorunda bırakılan ecdadın yürek yakan hikayelerini okudukça göz pınarlarımız yeşeriyor.

Gümüşhane, engebeli arazisine rağmen hep dik ve önüne düz bakan evlatlar yetiştirmiştir. Başları dik, alınları açık özgürlüğüne düşkün insanların yaşadığı coğrafyanın adıdır.

Kitaptan devam edelim… Enver Paşa, Rus işgalindeki yerlerin ancak ordu gücüyle geri alınabileceğini düşünerek Türk Kafkas Cephesi Komutanı Vehbi Paşa’ya gerekli emri vermiş, Paşa da Mütareke’yi geçersiz sayarak emrindeki 3.Kafkas Ordusu’nu harekete geçirmiş, 15 Şubat 1918’de Gümüşhane ve Torul, 17 Şubat’ta Kelkit, 21 Şubat’ta Bayburt düşman işgalinden kurtarılmıştır.

Bayburt ve Gümüşhane işgallerinin en önemli yönü işgal sırasında bölgede azınlık olan Rum ve Ermenilerin halka düşmanca tavırları ve çekilme esnasında ve işgalden sonraki bir haftalık boşlukta Ermenilerin giriştikleri katliamdır.

İşgalin bir sonucu da yukarıda belirttiğimiz gibi halkın “muhacirlik” dediği göçe neden olmasıdır. Birçok aile yok olmuştur. Rahmetli babaannem çocukluk dönemine gelen o günleri hatırladıkça bize anlatırdı.

Üçüncü bir durum da halkın can, mal ve ırzına yönelik saldırıların meydana gelmesi, halkın yoksulluğa ve sefalete düşmesidir.

Halk açlıktan çeşitli hastalıklar sonucu ölümlerle karşı karşıya gelmiştir. Aç susuz dağlardan toplanarak yenilen otlardan zehirlenip hayatını kaybedenler olmuştur.

Allah bir daha böyle sefalet dolu günler yaşatmasın…

Günün sonunda kalplerdeki iman aşkı vatan sevgisi her şeyden üstün geldi.

106 yıl sonra bugün… Eskişehir’de kurtuluşa giden günleri anımsadık. Tepebaşı Belediyesinin sosyal tesislerinde anlamlı bir program icra ettik.

Özellikle geleceğimiz olan genç nesillere kurtuluş başta olmak üzere gelenek ve göreneklerimizin, toplumsal değerlerimizin ne kadar kıymetli ve değerli olduklarını, sahip çıkmamız gerektiğini dilimiz döndüğü kadar anlatmaya çalıştık.

Düşünüyorum da o zor şartlarda vatan sevgisi ve bayrak aşkı neler de yaptırıyor? “Olamaz” dediğin şey, kalpteki imanla birleşince, önünde dünyalar duramıyor.

İşte koca Çanakkale de Seyid Onbaşı, işte Maraş’ta Sütçü İmam işte Antep’te Şahin Bey Nene Hatun, Şerife Bacılar…

Gümüşhane özelinde Anadolu’nun kurtuluşu bunlar sayesinde oldu.

Ve daha niceleri…

Fedakar bir Türk anasının yaşadığı, şehit kanlarıyla yoğrulan aziz vatan toprağının kıymetini hatırlatan bir olayla yazıyı bitirelim.

“Eli bir değil bin defa öpülesi bir annemiz, kağnısıyla Ankara’dan Polatlı’ya mermi taşıyordu, kış ayının en soğuk bir Mart günü üzerine lapa lapa kar yağıyordu. Erken gelmişti Polatlı Askerlik Şubesine, daha saatler vardı mermi teslimine. Sırtında daha yeni doğmuş çocuğu, kendi beline bir bezle bağlamıştı çocuğu ve çocuğunun üzerinden battaniyeyi almıştı, benim mert anacığım battaniyeyi mermilerin üzerine sarmıştı. Şube başkanı Albay geliyordu ve bu fedakâr anamıza şöyle sesleniyordu: “Hanım, niçin çocuğu kar altında tutarsın? Battaniyeyi neden mermilere sararsın?”

Bakın o mert anamız nasıl cevap verdi:

“Komutan, evlat her zaman bulunur, mermiler ıslanırsa söyler misiniz bu cennet vatan nasıl kurtulur?” diyordu.

Özelde bugün için 15 Şubatta Gümüşhane’mizin ancak genelde bütün bir Anadolu coğrafyasının bu ruh ve heyecanla bağrında barındırdıkları milli kahramanlarla, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde bu emsalsiz ve destansı mücadeleyi kazandığını unutmuyoruz.

Aradan 106 yıl geçse de…

Hepsini rahmetle ve minnetle anıyoruz.