ESKİŞEHİR İL VAİZİ AYŞE ELSÖZ'ÜN YAZISI...


Yüce Rabbimiz, insanı en değerli varlık olarak yaratmış,dünya ve ahirette mutlu olması için de yarattığı bu şerefli varlığa bazı ilkelerle sınırlar çizmiştir.Bu ilkeler; yeme-içme, giyinme, aile hayatı, sosyal yaşamla ilgili beşeri ilişkilerde uyulması gereken prensipler ile model davranış kalıpları belirleyen, varlığın sebebi olan Allah'a karşı yapılması gerekli ibadetlerde kolaylıklar sağlayan, fıtratı destekleyen, onuru güçlendirenbir çerçevedir.İşte hayatımız boyunca riayet etmemiz gereken bu sınırlara helaller ve haramlar diyoruz.
Sözlükte 'yasak' anlamına gelen haram, dini bir terim olarak, kesin bir delille, açık bir şekilde yapılmaması istenen fiildir.Helal ise; dinen yapılması veya yenip içilmesi yasaklanmayan, serbest bırakılan şey demektir.

Yüce Allah(c.c) Bakara suresi 168.ayette mealen;''Ey insanlar! Yeryüzünde bulunan maddelerin helal ve temiz olanlarından yiyin'' buyurmaktadır.
Dinimizde hiç kimsenin kendi arzusuna göre helal ve haram koyma yetkisi yoktur. Bu yetki sadece Allah (c.c)'a aittir.Allah ve Rasûlü'nün bir şeyin helal olduğunu belirtmesi veya işlenmesinde günah olmadığını bildirmesi, o fiilin helal olduğunu gösterdiği gibi, o fiil veya şeyin yasaklandığına dair bir delil bulunmaması da helal olduğunu gösterir. Zira eşyada asılolan, onun helal oluşudur. Buna göre bir şey, dinin açık bir hükmüne, yasağına ve ilkesine aykırı olmadıkça helaldir, meşrudur.

Helal, yaratılışın gaye ve hikmetine uygun olan güzelliklerdir. Haram ise, mükerrem olarak yaratılan insanın onur ve haysiyetini zedeleyen, ona zarar veren çirkinliklerdir. Helal, Allah'ın rızasına uygun söz, tutum ve davranışlardır. Haram ise Rabbimizin gazabına ve insanların kınamasına neden olacak kötülüklerdir.

Müslüman, imanının gereği olarak Rabbini seven, sınırlarını bilen, kendini tanıyan insandır. O, vicdan ve merhametini yitirerek hiçbir canı incitemez. Duyarsız, hürmetsiz ve iffetsiz davranarak kendisinin ve başkasının haysiyetini çiğneyemez.

Müslüman öyle bir insandır ki; yetim malına el uzatamaz. Kul ve kamu hakkına giremez. Eş ve çocuklarına, anne ve babasına, komşu ve akrabasına kötü muamelede bulunamaz. Yalan, yalancı şahitlik, iftira, gıybet, dedikodu ve kötü söz ve zanla dilini ve duygularını kirletemez. Emanete asla ihanet edemez, verdiği sözden dönemez. Fitne ve fesat peşinde koşamaz, bozgunculuk yapamaz.

Müslüman, şu geçici dünyada sayılı nefeslerini falcılık, kumar, şans oyunları, faiz, rüşvet, tefecilik, hırsızlık gibi haksız kazançlarla tüketemez. Allah'ın kendisine emanet verdiği bedenini alkollü içki ve uyuşturucu maddelerle zehirleyemez. Helal olmayan yiyecek ve içeceklerle sağlığına yazık edemez.Çünkü Müslüman kişi bilir ki,helaller ve haramlar bellidir.Herkes mesuliyeti oranında elindeki nimetlerden hesaba çekilecektir. Yüce Rabbimizin insanoğluna lütfettiği maddi ve manevi imkanlar birer emanet hükmündedir ve kişi o emanet bilinciyle sahip olduklarını harama düşmeden Allah(c.c.)'ın razı olduğu helal dairede insanların hizmetinde kullanmaya gayret etmelidir.

Helal mi haram mı olduğu hususunda kesin bir şey söylenemeyen hususlar şüpheli şeylerdir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) haramlardan kaçındığımız gibi şüphelilerden de kaçınmamızı bizlere nasihat etmiştir. Yaşantımızda O(s.a.v)'nunşu mübarek sözlerini esas almalıyız:

Helal bellidir. Haram da bellidir. İkisinin arasında ise bir takım şüpheli şeyler vardır ki insanların çoğu bunları bilmezler. Kim ki harama düşerim korkusuyla şüphelilerden sakınırsa dinini ve ırzını korumuş olur. Kim de şüpheli şeylere dalarsa harama dalmış olur. (Müslim, Müsakat, 107)

Kur'an-ı Kerim'in rahmet yüklü mesajlarına iman eden, Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in kutlu yolundan yürüyen her Müslüman, helal-haram duyarlılığına sahip olmalıdır. Şüpheli şeylerden sakınmalıdır.Mümine yaraşan, helale ve harama karşı uyanık olmaktır. İnsan hata yapabilir. Ama hata edenlerin en ferasetlileri, en kısa zamanda hatadan dönen ve tövbe edenlerdir.
GÜNÜN DUASI
''Allah'ım! Doğu ile batı arasını uzaklaştırdığın gibi benimle günahlarımın arasını da uzaklaştır! Beyaz elbisenin kirden arınması gibi beni de günahlarımdan arındır!' (Buharî, Ezan, 89.)