Her zaman şöyle dua ederim.
Ey! Rabbim. Parayla, makamla, rozetle, beni koru.. Sözde itibarlıların,sonradan görmelerin kibirli davranışlarından beri koru.
Aptalların yapabileceklerinden de koru.
Akıllı zanneden salaklardan beni koru.
Yarabbim,beni dostlarımın şerrinden koru.
Neden? Bunu söyledim.
Çünkü düşmanlarımın şerrinden kendimi korurum da, dostlarımdan gelen 'şer' ler beni mahveder. Kendimi, sırtımdan hançerlenmiş gibi hissederim.
Âşık Veysel'in deyişi gelir aklıma.
Dost dost diye nicesine sarıldım demesinin altında, çok derin bir anlam vardır. Benim 'sadık yarim kara topraktır'.
Öyle ya.
Topraktan yaratılmadık mı?

****
Mevtayı toprağa verdikten sonra hepimiz çeker gideriz. Talkım vermek üzere imam kabrin başında durur. Kara toprakla buluşan dostumuz, bizden bir hayır dua ister değil mi?
Halbuki beden toprakla buluşmuştur.
Ruhuna el-Fatiha deriz. Ellerimizi açar, bildiğimiz duaları ederiz.
Bazen öyle olmuyor işte!

DUA VAZİYETİ AL.
Makama, paraya itibar edenler 'kara toprağa' verilirken, bana ders olan bir durumla karşılaştım.
Ulemadan hocamız ile birlikte Mezarın başındayız. Mevtanın gömüldüğü mezara elinde kürekle toprak atıyor. Ne? Olduysa aniden sırtını dönerek, önünde ki,boş mezara durmuş ellerini kaldırmış 'dua vaziyeti' almıştı!
Dua ediyor.
Bekledim...
Merak ettim sordum.
Hocam dedim, hayırdır! Mevta burada defnediliyor, sen sırtını dönmüşsün mevtaya... Boş mezara dua ediyorsun neden?
Bana 'Hikmet' vardır evladım dedi.
Anlamadım? Dedim. Sen 'ariflerdensin' anlarsın dedi!
Allah! Allah dedim.Yahu, ben 'erenlerden' değilim ki dedim!
Anlarsın anlarsın sen! Toprağın çığlığını işitmiş 'çile hanede tedrisat' yapmışsın!
Şaşırdım! Kaldım.
Sonra, jeton düştü. Nasıl olsa mevcut 'mevtaya' dua eden hocalar, yakınları var, cemaat var.
Kabul olur olmaz bilemem!
Dualarımız amellere göre kabul olur.
Allah kalbimizi bilir.
Niyetler çok önemli.
Ancak, boş mezara döndüm. Gelecek olanı bilmem, tanımam. 'Er' kişi niyetine mi, yoksa 'hatun' kişi niyetine mi olur onuda bilemem. Hiç olmazsa, kara toprakla buluşmadan önce, 'hayır duam' ona olsun!
'Kalbi' böyle söylemiş.
Ne diyeyim 'essalatü vesselam' !
Has dur! Ey! İsmail.
Bize de, toprak yolu gözükecek Elhamdülillah!

****.
Dost vardır... Hep İyiliğinizi ister... 'Acı söyler.'
Dost görünümlüleri vardır... Her söylediğinize 'Doğru' der... 'Size en büyük kötülüğü eder.'
Ben, bunlara 'dost' demem.
Bazıları da, kendi yalanlarına ortakçı arar. Yurttan sesler korosu gibidirler.
Klavye kahramanları, oturdukları masada, takındıkları maskelerle, yüzlerine konuşamadıklarını, utanmazlıklarını, ar damarı çatlayan edepsizlikleri ile arkadan konuşan dost görünümlü olarak yaverlik yapanların zavallılıklarına ne diyeyim!
Sözü olmayanlar, aciz insanların tek çıkış yolu vardır. Dost görünümlü arkadan üfürmeli 'rüzgar gülleri'!
Gençliğimizde, Erkin Koray'ın şarkıları dilimizden düşmezdi.
'Bir oyana, bir bu yana yatma şaşkın. Tenhalarda, menhalarda ötme şaşkın'!
Sözde! Dostlar.
Vah ki! Vah!
Kekova şenliğindeymiş gibi bir oyana, bir bu yana, ziller parmaklarında'9/8'ritimli,oyna babam, oyna.
Şıkıdık, şıkıdık.
Siyasetimiz böyle oldu..
Hey özgürlük..

****
Söz dosttan açılmışken... Sahi dostlarımız var mıdır?
Bazen vardır.
Hep 'dost' kalanlar vardır.
Âşık Veysel'in dediği gibi 'benim dostum kara topraktır'.
Onu bilirim!

*****
Dostların mektupları da önemlidir. Söyledikleri, daha da önemlidir..
Para, şan, şöhret, makam sahibi olanların dostları çok olur. Dostlarhemen artar. Sizleri alkışlayan dost görünümlü insanlar çoğalır.
Hiç biri, yüzünüze karşı eksikliklerinizi hatalarınızı söylemezler. Alkışlanırsınız. Hatta; nerede kaldı 'alkışlar' bile dersiniz!.
Çevreniz, siz kendinizi kuş tüyünden döşeklere yatmaya layıksınız diyen insanlarla dolup taşar.
Şefeatçınız çok olur.
Sonra bir gün makamlar, koltuklar gidince, her şey sonlanınca yalnız kalırsınız. İşte o zaman anlarsınız ki,yalancı aynalarla avutulduğunuzu.
Aynalar kırılmıştır artık!
Alkışa ve yersiz övgüye izin vermeyin... Yağcılara itibar etmeyin. Yağcılık... İnsanı büyüklenmeye sevk eder... Kibir' e yaklaştırır.
Kibir ise... En büyük tehlikedir. Kibirin insanın ruhunu sarartır kurutur.
Bunu bilirlerde ama, 'kibirden' asla vazgeçmezler.
Bütün mesele insan olabilmek. Bu da o kadar kolay değil elbette. Çilehaneden geçmeyen bilemez bu 'nefs-i terbiyeyi'!
Böyle dostlar... Dostça öneride ve eleştiride bulunanları çevrenizde çok sıkı tutun.
Zira yok gibidirler.

*****
Lider ne yaparsa alkışlayan, yanlışa bile 'emme basma tulumba' gibi doğrudur diye baş sallayan, her zaman bulunur... Çoktur.
Zira bir yerde kral var ise soytarıları da vardır..
Her dönemde, her lidere lazım.
Zira... 'Kapıldım gidiyorum bahtımın rüzgarına' şarkısı misali savrulursunuz...
3 gün sonra unutulurlar.
İşte o zaman gerçeğin 'şamarı suratını' okşar!

****
Edip Cansever'in şiirinden;

İNSAN YAŞADIĞI YERE BENZER
O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
Suyunda yüzen balığa
Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğilimine
Konya'nın beyaz, Gaziantep'in kırmızı düzlüğüne benzer.
Göğüne benzer ki gözyaşları mavidir
Denize benzer ki dalgalıdır bakışları...
****
Hazreti Ali'nin devlet adamlarına öğütlerinden' bir alıntı ile noktalayalım:
-.............Bütün kin düğümlerini çöz... Seni intikama sürükleyecek ipleri kes... Öfkene ve diline hakim ol... Bir de, sakın kendini beğenme!.
'Ben dedim ki' diye söze başlamayanlarla dostlukları kur. Bir şey söyleyeceğim diyen ve sık sık sözünü kesenlerden uzaklaş gitsin. Çünkü söyleyecek sözü olanlar asla böyle konuşmazlar.
Boş tenekelerin çıkardığı ses kulağa rahatsızlık verir. Sizi, sağır yapar. Müzik algılama ritminizi, sağlığınızı bozar.
OLACAK O KADAR.
Levent Kırca'nın olacak o kadar da söylediği 'fragman' söz ve müziği geldi aklıma...
Niyetimiz kimseyi kırmak değildir
Şuradakini buraya koymak değildir
Arada bir zülfü yare dokunduk
Tam yerine rast geldi manzara koyduk
Olacak, olacak, olacak o kadar!

Günün sözü.
Gözden gözyaşı düştü mü, beraberinde sevgi düşer güven düşer! En önemlisi de ağlatan düşer!