Hüseyin Güven

'Ahi' kelimesi görünüşte Arapça kardeş anlamına gelen 'Ah' kelimesinin mütekellim 'ya'sı ile kullanılışından ibarettir…
Anadolu'da bu kelime Farsça çoğul eki ile çoğul kılınarak 'Ahiyan' (Ahiler) şeklinde kullanılmıştır…
(2)İbni Batuta ise şöyle tanımlamaktadır:
Ahıyye, kelimesinin tekili, ahı'dır… Birinci şahıs, Arapça 'ah' [=kardeş] kelimesini kendiyle ilgili kılarsa [kardeşim anlamında] ortaya çıkan kalıp [ahı], konumuz olan kelimenin tekil kalıbıdır…
(3)Ahiliğin kardeşim anlamına gelen Arapça kökenli bir kelime olduğu belirtmekle birlikte, Fransız Türkolog J. Deny ve Fuat Köprülü, Türkçe kökenli ve 'eli açık, cömert, yiğit' anlamlarına gelen 'akı' kelimesinin zamanla değişerek 'Ahi' şekline geldiğini ileri sürmektedirler...
Divan-ı Lügati't-Türk'te de 'Ahi' kelimesinin eli açık, cömert anlamına gelen 'akı' kelimesinden türediği kaydedilmektedir.[i]
Ahilik teşkilatında bireylere sadece mesleki bilgiler değil aynı zamanda dini, ahlaki, askeri, sanatsal ve toplumsal bilgiler de verilmiştir…
Ahilikte bilinçli insan yetiştirilmeye özel bir önem verilmiştir…
Bunun dışında, şehirlerden köylere, ülkenin en ücra köşelerine kadar yayılan bir zaviye (toplantı ve konuk evi) ağı oluşturulmuştur.[ii]
Ahiliğe mensup olanlar tekke ve zaviyelerde bir araya gelmişlerdir…
Bu mekanlar birer kültür ocağı olmasının yanı sıra o Şehre veya köye dışarıdan gelmiş misafir yabancıların sığınağıdır. (şeker, 2011: 25; Yakupoğlu, 2011: 1076). XIII-XIV. ve XV. yüzyıllarda, ahi zaviyeleri çevresinde kurulan köy, kasaba ve mahallelerle hemen bütün Anadolu'da karşılaşılmaktadır.[iii]
Arşiv belgelerinden tespit olunduğu üzere Eskişehir ve çevresinde 20 civarında 'Ahi Zaviyesi mevcuttur.[iv]'
***
Mihalıççık köylerinden olan 'Ede Hisar' ve Ahi köylerinin de ahilerle ilişkisi çok açıktır ve bunun anısını günümüze kadar taşımışlardır.[v]
Ahî zaviyelerindeki hiyerarşik yapı için Burgazî, Yiğit-Ahî-Şeyh şeklinde üçlü bir hiyerarşik yapıdan bahsetmektedir.[vi]
***
AHIŞIH, AHİŞEYH VE AYDINLAR KÖYÜ…
Bunlardan günümüzde ismi Aydınlar olan ve halk arasında Ahışıh olarak bilinen Ahişeyh köyü, Şeyh Murat Zaviyesine ev sahipliği yapmıştır…
Bazı belgelerde zaviye isimlerinin başında 'Ahî' ya da 'Bektaşi' gibi sıfatlar bulunmasa da, zaviyenin bulunduğu mahallin adından ve özelliğinden hareketle o zaviyenin 'Ahî' ya da 'Bektaşi' zaviyesi olduğu düşünülebilir…
- Mihalıççık Kazası Şeyh Murad Zaviyesi ile ilgili bir belgede köyün adının 'Ahî Şeyh' olmasından dolayı Şeyh Murad Zaviyesi'nin bir ahî zaviyesi olduğu söylenebilir.[vii]
- Ahi Şeyh karyesi halkından 1881 Şeyh Murad'ın adına yaptırılan bu zaviyenin hangi tarihte inşa edildiği konusunda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır…
- Ancak vakıf kayıtlarından anlaşıldığına göre, H. 9377M. 1530'da Şeyh Murad Zaviyesi Vakfı olarak geçen ve Kayı Mezrası'nda bulunan yer, bu dönemde evlatlarının tasarrufundadır.[viii]
- Zaviyelere yapılan tayinler bizzat devlet tarafından gerçekleştirilir, görevlendirilen kimselere yetkileri ve yapacakları hizmetleri tanımlayan bir berat verilirdi.[ix]
- Eskişehir Ahî Mahmud Zaviyesi ve Mihalıççık Ahî Şeyh Köyü Şeyh Murad Zaviyesi zaviye darlıklarına yapılan tayinler bu uygulamaya örnek olarak gösterilebilir.[x]
***
MALIÇ - KAYI MEZRASI VE ZAVİYELER…
- Zaviyenin bulunduğu Kayı Mezrası'nın içerisindeki zemini, XVI. yüzyılın ikinci yarısında da Şeyh Murad'ın oğulları olan Şeyh Musa ve Şeyh Yahşi tasarruf etmektedir…
- Bunlar mutasarrıf oldukları yerde aynı zamanda çeşitli hizmetlerde de bulunmuşlar, ayrıca görevleri dolayısıyla kendilerine padişah tarafından berat-ı hümayûn verilmiştir.[xi]
- Diğer hizmet sektörlerinde olduğu gibi zaviyelerin gelirleri de vakıflar aracılığıyla, genellikle arazi ve dükkan gibi taşınmaz mallardan sağlanmaktaydı.[xii]
***
ZAVİYENİN TARİHSEL SÜREÇTE Kİ SERÜVENİ (İSMAİL ADIGÜZEL)
- Zaviyenin tarihsel süreçteki serüvenini, İsmail Adıgüzel'in Tarihte Mihalıççık adlı tez çalışmasından izleyebiliyoruz.
Şöyle ki:
Şeyh Murad Zaviyesi Vakfı'nın mutasarrıfı olan Şeyh Musa ve Şeyh Yahşi'den sonra, bu yerin tasarrufu Murad, Mustafa, İdris ve Hüseyin ismindeki kişilere verilmiş olup, bunların elinde nişan-ı şerîfleri de bulunmaktadır. Ayrıca vakıfta adı geçen yerde hizmette bulunmak üzere, Şeyh Murad'ın hissesini berat-ı hümayûnla oğlu Balî tasarruf etmiş, hissesinin meşru' olması için de berat-ı şerifle oğlu Veli mutasarrıf olmuştur. Şeyh Murad Vakfı'nın bu dönemdeki ekonomik durumunun, diğer vakıflara oranla oldukça zayıf olduğunu görüyoruz…

Bu dönemden sonra, Şeyh Murad Zaviyesi'nin yukarıda belirttiğimiz sosyoekonomik yapısını ne ölçüde devam ettirdiği konusunda bir bilgiye sahip değiliz. Ancak vakıf kayıtlarından, bu vakfın XIX. yüzyıl ortalarına kadar faal olduğunu öğreniyoruz. Buna göre; H. 1123/M. 1711 yılında zaviyeye Musa oğlu İsmail ve Yusuf oğlu Mehmed isminde iki kişi zaviyedar olarak atanmış, ancak aldıkları maaşlar hakkında herhangi bir bilgi kaydedilmemiştir. Musa oğlu İsmail ve Yusuf oğlu Mehmed'in vefatından sonra ise bu göreve, H. 1189/M. 1775 tarihinde günlük 1 akçe maaşla oğulları Veli ve Musa atanmıştır. Zaviyedar olarak görev yapan Veli ve Musa'nın hangi tarihe kadar görev yaptıklarını ve XIX. yüzyılın ortalarına kadar bu görevi kimin ya da kimlerin yürüttüğü konusunda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır…
TEZ ÇALIŞMASINDA;
19. Yüzyıla geldiğimizde zaviyenin teşekkülünde değişiklikler olduğunu görmekteyiz. Aynı tez çalışmasında:
Öte yandan H. 16 Receb 1256/M. 13 Eylül 1840 tarihinde zaviyedarlık görevine, Ahişeyh karyesi halkından İbrahim, Mustafa, Ali ve Veli ismindeki kişiler atanmış, bu kişilere görevleri dolayısıyla zaviyedarlık beratı da verilmiştir. Ayrıca 24 Cemaziye'l-ahir 1254M. 14 Eylül 1838 tarihinde zaviyenin mutasarrıfı olarak görevlendirilen Murad, Mustafa, İdris ve Hasan görevlerini sürdürmekte ve ellerinde nişan-ı şerîfleri bulunmaktadır. Bu tarihten yaklaşık 6-7 yıl sonra, 1844-1845 yılında, Şeyh Murad Zaviyesi'nin mutasarrıflık görevinin, Şeyh Murad'ın Ahişeyh karyesinden olması dolayısıyla, Ahişeyh karyesi halkı tarafından yürütüldüğü görülmektedir…
Bu suretle; karye halkının zaviyede mutasarrıf olarak görev yapmasının, karye ekonomisi üzerinde de önemli ölçüde etkisi olmuştur. Ekonomi bahsinde de belirttiğimiz gibi, karye halkı bu görevden ötürü 1/10 ve a'şar vergisinden muaf tutulmuş ve böylece daha önce bölgedeki hiçbir vakıfta rastlamadığımız bir uygulamaya gidilmiştir…
Vakıf kayıtlarına göre, XVI. yüzyılın ilk yarısından XIX. yüzyılın ortalarına kadar yaklaşık 350 yıl gibi uzun bir süre ayakta ve faal olduğunu gördüğümüz, ayrıca bölge ekonomisi ve sosyal yaşam üzerinde de oldukça etkili olan Şeyh Murad Zaviyesi de günümüzde mevcut değildir…
***
AHİLİK VE MİHALIÇÇIK…
Ezcümle;
Selçuklular döneminden başlayıp, Osmanlı döneminde de siyasi ve sosyal olarak önemli fonksiyonlar üstlenmiş Ahilik teşkilatına Mihalıççık'ta da rastlamak mümkün…
- Mihalıççık ilçesinin o zaman ki gelişmiş durumu,
- Ahiliğin piri sayılan Ahi Evran'ın Kırşehir'de bulunmasına karşın, Ege bölgesine kadar etkin olan bir teşekkülün, bir dönem Ahi Devletine merkez olan Ankara'ya yakınlığı,
- Ve dahi bağlı olması nedeniyle Mihalıççık'ta yer edinmemesi zaten düşünülemezdi…
Kıymet verilmesi gereken bir zaviyenin bulunduğu Aydınlar köyünün, ilçe ile birlikte sosyo-ekonomik olarak gerilemesi sonucu bir değerini daha kaybetmemesi dileğimizdir…
RAMAZAN AKYÜZ VE POLAT YILMAZ…
Mihalıççık Aydınlar (Ahi Şeyh) köyü ile alakalı kaynaklar, bilgiler, belgelerden derlediklerimizin özeti budur…
Kaynakların ifade ettiği üzere, Aydınlar köyünün üzerinde bir zaviye mevcut…
Tekke ve zaviyeler kapatıldığında Cumhuriyetin ilk dönemlerinde o zaviyenin de kapatıldığı söylenceler arasında…
Aydınlar köyü sakinlerinden Polat Yılmaz yakın dostum… Birçok defa şu anki Köy Muhtarı Ramazan Akyüz amcamızın misafiri olduk (Polat'ın emmisidir) son ziyaretimizde de köyün tarihine dair ciddi bilgiler aktardılar…
Diğer yandan söylenceler ve Köy Muhtarı Ramazan Akyüz'den dinlediklerimizi derleyip ikinci bir köşe yazısı halinde siz okuyucularımıza aktaracağız…
Hakikaten Aydınlar Köyü ayrıca ele alınması gereken çok önemli bir yerleşim yerimiz… İkinci yazımız yakın tarihi daha fazla aydınlatacak nitelikte olacak efendim…
Not: Tarihe ışık tutup, gelecek nesillerimize köpri olma vazifemiz ve bu minvalde, kitaplaşma yolculuğumuzda sizlere de ihtiyaç duyuyoruz… Başta yöre sakinlerimizin, araştırmacı yazarların, tarihçilerin, arkeologların da desteğini bekliyoruz…
!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
KAYNAKLAR…
[1] Aysel Aksoy, 13. Ve 14. Yüzyılda Anadolu'da Ahi Teşkilatı, Etkisi ve Siyaseti. Medeniyet ve Toplum Dergisi, Bahar 2018, Cilt 2, Sayı:1, sf.21.
[1] Aysel Aksoy,a.g.e, sf.28.
[1] İlker Yiğit, XIV Yüzyıl Türkiyesinde Ahi Adlı Zaviyelerin Yayılışı. Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 8/5 Spring 2013Sf.964.
[1] Eren Sarı, Ahilik, sf 12 ebook. Ayrıntılı bilgi için Halime Doğru XVI. Yüzyılda Sultanönü Sancağında Ahiler ve Ahi Zaviyeleri.
[1] http://www.eskisehirkulturenvanteri.gov.tr/halkkulturudetay.aspx?ID=25
[1] Tasavvuf, Füttüvvet ve Ahilik, https://acikders.ankara.edu.tr/pluginfile.php/51565/mod_resource/content/0/Tasavvufta%20F%C3%BCt%C3%BCvvet%20ve%20Ah%C3%AElik.pdf
[1] Mehmet Topal, Kamil Çolak, Eskişehir Zaviyelerine dair tespitler Alevilik Araştırmaları Dergisi,2015, Sayı:9, sf. 56
[1] İsmail Adıgüzel, Tarihte Mihalıççık, Yüksek Lisans Tezi, sf.344
[1] M.Topal, K.Çolak, a.g.e., sf.57
[1] M.Topal,K.Çolak, a.g.e., sf.57(Dip Not)
[1] İ.Adıgüzel,a.g.e., sf.344
[xii] M.Topal,K.Çolak, a.g.e.,sf.56.