Geleciğimizi ne kadar koruyoruz?

Daha doğrusu ormanlarımıza ve ağaçlarımıza ne kadar sahip çıkıyoruz?

Bu soruyu kendimize sık sık sormalıyız.

Çünkü bu konu hakkında ne kadar bilgi sahibi olursak ve sorumluluklarımızı ne kadar bilirsek, o kadar yaşanılabilir bir dünya bırakmış oluruz.

Doğa dünyamızı var edendir.

Bizden sonraki nesillere doğayı sevmeyi ormanları, ağaçları tüm yeşilleri korumayı aşılamalıyız.

Bilinçli bir nesil yetiştirmeliyiz.

Ormanlar, mirasımız değil emanetimizdir.

Bizler de emanetimize sahip çıkmalıyız.

Paul Ehrlich'in söylediği gibi "Doğa insan olmadan da yaşar; ama insan doğa yok olduktan sonra yaşayamaz.''

Maalesef ki geçtiğimiz yıllarda üst üste orman yangınları yaşadık.

Bunun telafisi çok zordur.

Bir orman oluşumu bir insan ömrünün yetemeyeceği kadar uzun bir süreçtir.

Daha dikkatli temkinli ve bilinçli olmalıyız.

Ormanları korurken aynı zamanda canlı türlerinin yaşam alanlarını da korumuş oluruz.

Doğal dengenin korunmasında ormanların çok büyük bir payı vardır.

Erozyonun önlenmesinde ve yağış oranında etkisi büyüktür.

Buna benzer bir sürü örnek yazılabilir.

Fakat şu noktaya da değinelim; doğa ruhsal sağlığımız için çok faydalıdır stresimizi azaltır, zihinsel olarak rahatlamamızı sağlar, beden sağlığımız için de oldukça önemlidir.

Kısacası ağaçlar hayat kalitemizi artırır.

Ekosistemlerin sürdürülebilirliği için olmazsa olmazımıza sahip çıkalım.

Sağlık ve huzurun en iyi limanlarına çok iyi bakalım.

Ormanlarımızı koruyalım ki dünyamız nefes alsın.

Araştırmalar doğaya ve yeşile bakmanın beyini güçlendirdiğini söylüyor.

Mutluluk ve huzur veren rengi her türlü yeşili koruyalım ve gelecek için bir umut dikelim.

Bu dünyaya bırakılabilecek en güzel armağan bir fidan dikmekten başka ne olabilir ki?