Kendimizi her zaman anlamak mümkün müdür?

Kendimizi anlamak, daha doğrusu anlamaya çalışmak kişisel gelişimimizin temelinde geliyor.

Çok önemli bir konu olmakla beraber yaşamımızı kolaylaştırmanın, başarının da kısa bir yolu gibi gözüküyor aslında.

 Çünkü kendini tanıyan insan için, her şey yolunda gitmeliymiş gibi bir algıya düşüyoruz.

Kendimizi tanımak her zaman doğru karar verebileceğimiz ve kendimiz için en iyisini yapacağımız anlamına gelmiyor.

Kendimizi muhakkak anlamaya çalışmalıyız fakat.

Tıpkı her şey de olduğu gibi burada da ölçü ve denge önemlidir.

Paracelsus’un deyişinden yola çıkarak,

İlaçla zehir arasındaki fark dozudur. Dozu fazla kaçırırsak ilaç zehire dönüşür.

Kendimizi anlamaya çalışmakta, zehire dönüştürmediğimiz sürece fayda sağlar bize…

Dengeyi korumak gerekir, anlatmak istediğim aşırılık halidir, sürekli kendisini, her şeyi anlamaya çalışan insanlar bu durumun sağlıksız olabileceğini çok sonradan anlıyor.

Bu konuyu olumsuz baktığımız yerlerden ve yönlerden ele alalım.

İnsanların kendilerini anlaması için bir ömür yeter mi?

Hiç düşünmeden net bir şekilde yetmez diyorum.

Çünkü;

Hayatın her döneminde farklı düşünürüz, farklı kişi oluruz ya da farklı hissederiz.

Her şey değişiyor hiçbir şey ilk hissettiğiniz gibi, ilk gördüğünüz şekilde, ilk algıladığınız biçimle kalmıyor. Değişiyor, gelişiyor, ilerliyor veya geriliyor.

 Farz edelim ki aynı kalıyor.

Bu seferde bizler değişiyoruz. Her bakış açısı, her bir tanıştığımız insan, her gördüğümüz okuduğumuz, her bir aldığımız yaş bizi farklılaştırır, değiştirir.

 Sürekli kendimizle ilgili her şeyi anlamaya çalışmak, kendimizle sürekli tartışma halinde olmaya kendimizi eleştirmeye neden olabilir.

Bunu bir de abartmak psikolojik rahatsızlıklar doğurabilir.

Sırf kendimizi anlayamadığımızdan kaynaklandığını düşündüğümüz keşkelerimiz vardır hayatta, geriye döneriz ve şöyle deriz;

Ben neden böyle bir şey yaptım, olaylara neden gereken tepkiyi vermedim. Niçin böyle davrandım, her şey daha güzel olabilirdi. Sonra acımasızca kendimizi eleştirip seçenekler sunarız bir de…

Böyle yapmalıydım, şu şekilde davranmalıydım, bu hataya düşmemeliydim, hayatım şu an çok başka olabilirdi  diye neden bu kadar acımasızız kendimize içimizdeki bu acımasız sesi neden susturmuyoruz ?

Niçin şunu hiç düşünmüyoruz?

Biz o an yaşadığımız olaya o zaman dilimi içinde karşılık verdik. O duygu durumu içerisinde karar verdik. O zaman için elimizden geleni kendimiz için en iyisini mantıklı geleni yaptık.

Bu yüzden,  iç çatışma yaşamamıza gerek yok. Kendimizi harap etmeye gerek yok.

Çünkü bir zaman sonra, aylar  sonra veya seneler sonrada kendimizi yine  sorgulayacağız diyeceğiz ki, tüh neler yaptık hatalarla dolu.

HATALARLA DOLU DEĞİL!

Biz şuan ki aklımızla anlamaya çalışıyoruz her şeyi . Asıl hata burada.

Her şeyi geriye dönüp o zaman ki aklımızla mantığımızla duygumuzla düşünemeyiz o yüzden, bize hep bir şeyler yanlışmış, tersmiş gibi gelir ve bizi tatmin etmez bir şekilde.

olstoy’un dediği gibi Her şeyi anlamaya çalışmak bir hastalıktır.

Şöyle de bir şey de vardır ya hayatta, sürprizlerle doludur hayat,

Bir hatanız en büyük iyikinize dönüşüverir, yaptığınız yanlışlarınız doğruyu bulduğunuz zaman kıymetli olur birden, çünkü o yanlışı yapmadan o doğruyu fark bile edemeyecektiniz belki bir bakmışsınız yanlışınız en büyük doğrunuz oluvermi  ve iyi ki  yapmışım dersiniz sonunda.

Hayatın sizlere sürprizler getirmesi ve sonunda  iyi ki de yapmışım demeniz dileğiyle.