Toplumsal Kutuplaşma
20 yıllık AKP iktidarının bu ülkeye verdiği en büyük zarar belki de üzerimizde yarattığı derin kutuplaşmadır. Yönetim biçimi otokratlaştıkça, ekonomi kötüye gittikçe, AKP oy kaybetmemek için toplumu ortadan ikiye böldü, karşı tarafı düşman gösterdi ve muhalefete oy kaymasını engellemeye çalıştı. Maalesef işler iyice kötüye gidene kadar bu strateji başarılı da oldu. Şu an için bu durumun da AKP'yi iktidarda tutacağını sanmıyorum ama bu yöntemle çok seçim kazandılar, oy kayıplarını ciddi manada engellediler. Tabii bu da toplum psikolojisi üzerinde tehlikeli yaralar açtı. Toplumun önemli bir bölümü birbirini düşman görür oldu. Gerginlikler arkadaş arasına, aile arasına, komşu arasına girer oldu. Türkiye bu durumu 80'lerde yaşadı. Kutuplaşma o zamanki kadar derin değil neyse ki ama bu gidişle işin oraya varma ihtimali de azımsanamaz. O yüzden bu çizgiye çok dikkatli yaklaşmak lazım. Evet toplumda ciddi bir kutuplaşma var. İki tarafın görüşleri arasında derin farklar da var. Ama ben bu ayrışmaya karşıt görüşe vatan haini diyerek yapılacak en ağır suçlamayla yaklaşmayacağım. Bu kutuplaşmanın en güzel ifadesi demokrasi-otokrasi rekabetidir. Anadolu insanı bu ayrışmayı zaten 1700'lü yıllardan beri yaşıyor. Yaklaşık 300 yıldır toplumun bir kesimi demokrasiyle, bir kesimi otokrasiyle yönetilmek istiyor. Bu arada her zaman yaptığımız gibi kavram tanımını verelim. Otokrasi bir kişinin tüm siyasi yetkileri elinde bulundurduğu ve yargı bağımsızlığının olmadığı yönetim biçimidir.
300 yıl önce meşrutiyet talep ederek padişahın yetkilerinin meclis ile kısıtlanması ve demokrasiye adım atılması gerektiğini düşünenler ile bu görüşe karşı çıkarak padişahın mutlak hakimiyetini savunanlar arasında bir ayrışma vardı. İsimler ve kavramlar günümüzde biraz farklı olsa da ne yazık ki bugün de aynı tartışmanın ortasında bulduk kendimizi. Eğer toplumda illa ki bir kutuplaşma var diyorsanız o kutuplaşma tam olarak budur. Demokrasiden yana olanlar ve otokrasiden yana olanlar. Kutuplaşma ve ayrışma deyince de toplumun aklına hemen sağ sol kavramı gelir. Şu anda hem ülkemizde hem de dünyada bu kavramlar orijinal anlamını kaybetmiştir.
14 mayısta yapacağımız seçim demokrasi ve otokrasi arasında bir seçim olacaktır. Herkesin bunu dikkate alarak oy kullanmasını tavsiye ediyorum. Otokrasi 500 yıl öncesine kadar iyi bir yönetim biçimiydi. Ama artık çok gerilerde kaldı. 14 Mayıs'ta üzerimize düşeni yapmalı ve demokrasiyi demokratik yollardan geri getirmeliyiz.

Seçmen Listeleri Askıda
Türkiye demokrasisi en büyük sınavını vermeden önce dikkat etmemiz gereken küçük ama önemli ayrıntılar var. Seçmen listeleri muhtarlıklarda askıya çıkarıldı. Aynı zamanda seçmen kaydını e devlet üzerinden seçmen kaydı yazarak da görüntüleyebilirsiniz. Böylece ikamet kaydınız doğru mu yanlış mı şimdiden kontrol eder ve bir yanlışlık varsa düzeltebilirsiniz. 2 Nisan'a kadar bu kontrolü ve gerekirse düzeltmeyi yapmaya hakkımız var. O yüzden ihmal etmeyelim, hem muhtarlıktan hem de e-devlet üzerinden seçmen kaydımızı kontrol edelim. Allah korusun yanlışlıkla seçmen kaydımız falan silinir de haberimiz olmazsa yazık olur.
İsrail'de Hükümete Tepki
Takip edenleriniz vardır belki. İsrail halkı hükümete karşı yoğun protestolar düzenliyor şu günlerde. Bu protestolar da son derece önemli ve gerekli bir şey için yapılıyor. İsrail'de hükümet yargı bağımsızlığını kısıtlayan ve yargı kurumları atamalarına siyasi müdahalelerde bulunabileceği bir yasa tasarısı hazırlıyor. Bu tasarı halk arasında büyük bir tepkiye neden oldu. İsrail Savunma Bakanı da yasa tasarısına karşı çıktı ve bunun üzerinde Başbakan Netanyahu tarafından hemen görevden alındı. Ama bu görevden alma halkın tepkisini iyice alevlendirdi ve olaylar büyüdü. Tansiyonun iyice yükselmesi üzerine dün sabah saatlerinde Başbakan Netanyahu tasarıyı geri çekti. İsrail halkının yargı bağımsızlığının öneminin bu derece farkında olması ve onu korumak için aktif mücadele vermesi takdire şayan. Bu arada İsrail halkının protestolar sırasında bu yargı tasarısına ''Türkiye gibi olmak istemiyoruz'' şeklindeki pankartlarla tepki göstermesi ise dikkat çekti…

Kitap Tavsiyesi:Yasalar (Platon)
Haftanın Sözü: İnsanoğlunda gördüğünüz her kibrin altında yatan gerçek neden, bir aşağılık kompleksidir. (Mustafa İslamoğlu)