Eskişehir Barosu Kadın Hakları Komisyonu Başkanı Funda Güney Kökçınar, kadına yönelik şiddet ve cinayet verilerine dikkat çekerek önemli değerlendirmelerde bulundu. Kökçınar, cinayetlerdeki artışın ve davaların takibinde yaşanan zorlukların altını çizdi.
2025 YILINDA 369 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ
Yaşanan kadın cinayetlerinde ciddi bir artış olduğunu ve bu cinayetlerin büyük bir kısmının aile bireyleri tarafından işlendiğini belirten Kökçınar, resmi veri eksikliğine vurgu yaptı. Kökçınar, verileri sivil toplum kuruluşlarından aldıklarını ifade etti:
"Biz hala verileri doğrudan devlet üzerinden alamıyoruz, ne yazık ki. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu var ve Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu var. Biz bu iki dernekten çekiyoruz, aslında verileri. Bu rakamlar birebir doğruyu göstermiyor. O siteye göre iki gün öncesine kadar 2025 yılı içerisinde 369 kadın cinayet işlendi. Rakamlar yüksek, ne yazık ki."
Geçen yılın son 10 yılın en yüksek kadın cinayeti sayısına ulaşılan yıl olduğunu hatırlatan Kökçınar, bu seneki verilerin de endişe verici olduğunu kaydetti.
CİNAYETLERİN TÜRÜ VE YERİ DEĞİŞİYOR
Kökçınar, cinayetlerin işlenme şeklinde son yıllarda bir değişim gözlemlendiğine dikkat çekti. Özellikle ateşli silah kullanımındaki artışın ürkütücü boyutlara ulaştığını ifade etti:
"Bu son yıllarda cinayetlerin türü değişiyor. Ateşli silahlarla öldürülme çok fazla arttı, mesela. Kadınların bu sene yüzde 55'i silah yoluyla öldürüldü. Bu insanların silahlara bu kadar kolay erişmemesi gerekiyor."
Verilerin gösterdiği bir başka şok edici gerçeğin ise cinayetlerin işlendiği yer olduğunu belirten Kökçınar, en güvenli sanılan yerde şiddetin yaygınlaştığını söyledi:
"Ve farklı olmayan bir veri şu: yüzde 65'i aile içinde işleniyor cinayetlerin. En güvenli yeri evimiz olarak görüyoruz ama ne yazık ki kadın cinayeti şiddet, en çok ev içerisinde gerçekleşiyor. Yani, eş, kardeş, aile bireyleri arasında."
Eskişehir'de bu sene işlenen iki kadın cinayetini de yakından takip ettiklerini belirten Baro Başkanı, her iki dosyadaki son durumu paylaştı.
Kökçınar, Nisan ayında ormanlık alanda yakılmış cesedi bulunan 30 yaşındaki Deniz Oktay cinayetini yakından izlediklerini belirterek, dosyanın ilerleyişi hakkında bilgi verdi:
"Bu sene 2 kadın cinayeti işlendi. Bizim de aynı şekilde takip ettiğimiz birincisi, Nisan ayında kaybolduktan sonra yakılmış cesedi ormanlık alanda bulunan 30 yaşındaki Deniz Oktay cinayetiydi. Bu dosyayı haberlerde gördüğümüz o andan itibaren adliyeden bütün aşamalarını takip etmeye başladık. Dosya savcısıyla iletişim halindeyiz. Dosya açıldı, iddianamesi düzenlendi. Ocak ayında ilk duruşması var. Bu komisyon olarak katılma talebinde bulunacağımız dosyalardan."
Temmuz ayında Tepebaşı'nda eski erkek arkadaşı tarafından çocuğunun gözleri önünde bıçaklanarak katledilen yabancı uyruklu Shabana Solaiman Khil dosyasının ise hala soruşturma aşamasında olduğunu aktardı.
"Yine 18 Temmuz 2005 tarihinde Eskişehir'in Tepebaşı ilçesinde, yabancı uyruklu Shabana Solaiman Khil simli yabancı uyruklu bir kadın, eski erkek arkadaşı tarafından ve ne yazık ki çocuğunun gözleri önünde bıçaklanarak katledildi. Bu dosyada henüz iddianame düzenlenmedi, soruşturma aşamasında."
"KATILMA TALEPLERİNİN REDDİ POLİTİK BİR TUTUMDUR"
Dava takibinin önemine değinen Kökçınar, baroların taleplerinin reddedilmesinin, kadınların bireysel mücadelesini zayıflattığını ifade etti. Bu durumu, "eril yargı sistemini güçlendirme" olarak nitelendirdi ve bu kararları "hukuka aykırı" buldu.
"Bu dosyalarda takip çok önemlidir ve baroların hem görevi hem de gönüllülüğüyle ilerler bu süreç. Fakat, baroların katılma talepleri reddedildiğinde normal olarak bazı komisyonlar, dava takiplerini bırakmak zorunda kalabiliyorlar. Fakat burada iddia makamını güçlendirmek, oradaki kadını manevi anlamda bireysel mücadele, bu anlamda çok yetersiz kalıyor. Topyekun bir mücadele halinde olmalıyız biz, şiddetle, cinayetle. Ve burada bizim taleplerimizi reddetmenin politik bir tutum olduğunu düşünüyorum. Çünkü artık birçok bununla ilgili hem avukatlık kanununda düzenlemeler var, hem ciddi kararlar var. Fakat ‘suçtan zarar gören değil’ diye mahkemeler, hukuk aykırı bir şekilde katılma taleplerimizi reddediyorlar. Bu da eril yargı sistemini güçlendirmeye devam ediyor."
Kökçınar, intihar olarak gösterilmek istenen ancak baroların devreye girmesiyle gerçeğin ortaya çıktığı vakalara atıfta bulunarak, baroların dosya takiplerinin hayati önem taşıdığını vurguladı:
"Mesela en son Van'da Rojin kabaiş cinayeti işlendi, ben buna cinayet demek istiyorum artık. İntihar olarak gösterildi, bu vaka fakat dosyada vücudunda iki erkek DNA’sı bulunmasına rağmen, bu bilgi avukatlardan ve aileden aylarca gizli kaldığını öğreniyoruz. Rojin’in babasından da duyuyoruz. Barolar olmasa, benim kızımın dosyası intihar olarak kapatılacaktı, diye. Bu anlamda baroların dosya takipleri çok önemli gerçekten.” dedi.