Özcan Türkmen

Bir şeyin asıl sebebi yerine ileri sürülen sözde sebep, gerçekle ilgisi olmayan sahte özür ve mazerete 'bahane' diyoruz.
'Vesile, sebep' de belli bir yerde 'bahane' demek.
'Kusur, noksan' da 'bahane' demek…
Her şeyin bir bahanesi var. 'Ecel geldi cihana baş ağrısı bahane' atasözümüz ve 'Dosta bahanesiz gidilmez' ifadesi bu konuda ne kadar anlam yüklü değil mi?
Evet, evet; bahanelere sadece 'çocuk için' ve 'açlık için' sığınılamıyor. Aç, hiçbir mazeretle susturulamıyor; çocuk da istediği şeyi hemen elde etmek istiyor.
Yapmak istemediğimize bin bir bahane bulurken yapmak istediğimiz bir şey için hiç bir engel tanımıyoruz niyeyse.
Neredeyse hepimiz bir işi yapmamak için sebep arıyoruz, gerekçe üretiyoruz. Yalnız değiliz bu durumda da. Yalan gerçek bahanelerle bizleri avutanlar mı dersiniz, her yalana gerçek bir bahane bulanlarımız mı dersiniz, çeşitli bahaneler ileri sürülerek mahkeme kapılarında bekleyenlerimiz mi dersiniz, başarısızlığı bahane edilerek türlü eza cefaya maruz kalanlarımız mı dersiniz … Daha kimlerimiz var kimlerimiz.
Bahanesiz yaşamak bize göre değil sanki. Bir işi yapmak veya yapmamak için sözde sebep gösterip bahane buluyoruz. Herhangi bir şeyi sebep olarak ileri sürüp bahane ediyoruz.
Olduydu olamadıydı, şöyleydi böyleydi, niyeydi niçindi vb. birçok bahaneyle avunuyoruz, avuttuğumuzu zannediyoruz.
Sudan bahanelerle; baştan savma, inandırıcı olmaktan uzak bahane avunuyor ya da avutuyoruz.
Kendi başarısızlığımıza da bahane, başkalarının başarısına da bahane arıyoruz.
Bir işin yapılmasında icrasında olmasa da bir işin niçin yapılmaması gerektiği konusunda bahane üretiyoruz.
En çabuk öğrendiğimiz, bir türlü vazgeçemediğimiz, vazgeçmeyi aklımızın ucundan bile geçirmediğimiz bir özelliğimiz var: İşi yapmamak ve o işin sorumluluğundan kurtulmanın en kestirme yolu bir bahane bulmak.
Bu, hemen her işimizi kendimize göre geçici de olsa çözüveriyor.
Hemen hepimizin herhangi bir şekilde 'Bahaneci' (Bahane arayan, fırsat gözleyen) bir yönü var aslında.
Dinlenme bahanesi ile boş oturanlarımıza, sıradan bahanelerle vazgeçenlere varın siz söyleyin söyleyeceklerinizi.
'Fare deliğini sığmamış; kuyruğuna bir de kabak bağlamış.' atasözümüzdeki gibi cesareti olmayanların bizleri kahreden hep hazır bir bahaneleri yok mu...
Her şeye homurdanan halimizle fırsat kapıyı çalınca bile gürültüden yakınan edalarımız yok mu...
Üstüne üstlük bir de 'nereden bilebilirim…' edalarımız yok mu…
İşte bunlar, zıvanadan çıkarıyor sonunda bizleri.
Aynı hataları, aynı bahanelerle tekrarlamamak için mücadele edeceğiz elbette. Hemen her şeyi yapan ama hiçbir zaman mazeret söylemeyen, bahane bulmayan dostlarımıza daha yakın olacağız kesinlikle.
Her şeye rağmen gayret kuşağımızı kuşanmak durumundayız. 'İyi mazeretler bulmayı başaranların, başka şeyler başarabildiği çok nadiren görülüyor' Güneşi görmemek için gözü kapamanın faydası yok'.
Gayretsizlik başka şey …
Bahanemiz olacak tabi. Mecnun'un aşağıdaki bahanesi gibi olsa keşke bahanelerimiz:
'Mecnun'a sorarlar:
- Leyla'ya hakkını helal eder misin?
Mecnun 'Etmem' dediğinde sebebini sorarlar. Mecnun:
- Ahirette helalleşme bahanesiyle olsun bir kere daha görmek istediğimden'
der.'
Olan oluyor zaten. Bu süreçte oluna bitene, kalana gidene bahane bulan bulsun varsın.
Biz, gayretsizliğe bahane aramayalım da…